Önceki Bölüm Neler Oldu?
*‘Affediyorum güzel annem.’ Diyorum ona ve her şeyin hafiflediğini hissediyorum.
* Mezun oluyorum!
*‘Nasıldı?’ diye soruyor merakla. ‘Harika. Senin?’ diyorum kaşlarımı hem kaşlarımı çatıp hem de kaldırarak. O nasıl oluyor öyle ve nasıl görüyorsun diye sormayın! Ben süper menim! Evet, aynen öyle! ‘İğrenç ile iyi karışımı bir şey.’
10. Bölüm- Mezuniyet
Sabah Deniz’in ‘Merve! Uyan! Bugün mezuniyet var!’ diye bağırmasıyla uyanmak hiç iç açıcı değil. Denenip onaylandı. Tamam, ben de mutlu ve heyecanlıyım ama böyle cırt bir şekilde kimseyi uyandırmıyorum ben. ‘Yaa! Tamam! Uyandım! Biliyorum!’ diyorum uyku mahmuru bir halde. Deniz ise başardığı için memnun bir gülümseme ile bana bakıyor. ‘Bana öyle bakma!’ diyorum hala uykulu bir şekilde. ‘Anlayacaklar!’ diyor Deniz de gözlerini devirerek. Gülümseyerek odamdaki banyoya gidiyorum. Sonunda eski evimize taşındık. Mutluluğum tavan! Saçlarımı, karışık ve kabarık olanlar hani, zorla ve çekiştirerek taramak isterken, yanlış anlamayın ona bile razıyım anlamında, tarak kafama yapışıyor. Her ne kadar çeksem bile olmuyor! Tarak kafamdan, saçlarımdan, çıkmıyor! Bundan daha sinir şeyler tabi ki var ama bu da sinir bozucu. ‘Deniz!’ diye bağırıyorum banyodan. ‘Hı?’ diyor o da yanıma gelip. Bir şey demek yerine kafamdaki, saçımdaki, tarağı işaret ediyorum. Başını iki yana –ah ah ben nerelere gideyim- anlamında sallıyor. Sonra yanıma gelip tarağı sertçe çıkarmaya çalışıyor. ‘Ah! Yavaş olsana!’ diye bağırıyorum. Bir hamle daha yapıyor ve tarak kafamdan çıkıyor. Ben ise kocaman bir çığlık atıyorum .’AHH! NE YAPIYORSUN YA!’. Deniz’in elindeki tarakta saçlarımın yarısı duruyor. ‘Artık saçını tarayarak yatmanın önemini anlamışsındır umarım.’ Diyor şebek şef halinde gülümseyerek – yani şu tatlı ama garip gülümsemelerden-. Ona sinirle bakıp aşağı iniyorum. Annem mezuniyet günüm olduğu için işe gitmiyor. Bize muhteşem ötesi bir kahvaltı bile hazırlamış! Yaşasın! Kahvaltıyı hiç konuşmadan hızla yapıyoruz. ‘E? Nereye gidiyoruz?’ diyor annem kapıda. ‘Okula gidiyoruz tabi ki! Mezuniyet var. Sonra ise İstanbul Hilton’da odalara yerleşiyoruz. Orada hazırlanıp saat sekizde baloya iniyoruz. Ama annem sen sadece mezuniyete geliyorsun.’ Diyorum sırıtarak. ‘Bak bak, ezberci!’ diyor Deniz beni parmağı ile işaret ederek. Annem ise sırıtıyor.
Okula gelip direk Pull&Bear’dan aldığım çiçekli elbiseyi giyiyorum. Saçlarımı ise açıcı fırça ile tarıyorum. Çok tatlı ve sade oldum. Bence. Bilin bakalım yanıma kim geliyor. Seda Akbıyık! ‘Ah! Merve! Ne kadar çirkinsin!’ diyor sırıtarak. Yılan! ‘Ah canım sen de her zaman olduğu gibi göz alıcısın!’ diyorum aynı ifade ile. ‘Tabi İfritler için!’ diye ekliyorum. Sonra ise yanından yürüyüp gidiyorum. İnsanlar yavaş yavaş doluşmaya başlayınca törenin başlamak üzere olduğunu fark ediyorum. Hepimiz sıraya giriyoruz ve okulun hazırladığı platforma yerleşiyoruz. ‘Evet, sayın velilerimiz! Bir yılı daha geride bırakırken tam 120 kişiyi mezun etmek çok gurur verici!’ diyor Ayşe hoca. Alkışlar ve Murat Hoca geliyor. ‘Tam dört yıl önce kapımızdan içeri girdiler. Şimdi ise hedeflerini gerçekleştirmek üzere bu kapıdan çıkıyorlar.’ Dedi Murat hoca ve yine alkışlar doluştu. Sonra ise iki hoca aynı anda coşku ile bağırdı. ‘Mezuniyet törenimize hepiniz hoş geldiniz!’. Tüm sınıflardan bir öğrenci sınıfları hakkında yazılar okudu. Herkese yazdırmışlardı. Sıra bize geliyor. ‘Merve Ak!’ denilmesi üzerine benim yanımdaki Deniz ve tüm yakınlarım sevinçle el çırpıyor. Diğerlerini ise pek umursadığım söylenmez. Sadece Seda dışında hepsinin el çırptığını bilmek bana yetiyor. Hemen cübbemden kâğıdı çıkarıyorum. Bundan tam 5 yıl önce başladı bu okul ile maceram. En yakın arkadaşım Deniz ile neredeyse aynı puanları tutturmak için çok çalışmıştık. Kazandığımızda hayatımda hiç mutlu olmadığım kadar mutlu olmuştum. Bu kapıdan ilk girişim zorluydu. Utangaçtım, çekingendim ve çelimsizdim. Sonra alışmaya başladım. Öğretmenler de müdürümüz de melek gibiydi. Bir yıl sonra ise artık alışmıştım, mutluydum ve bir sürü arkadaşım olmuştu. Bu okul bana çok şey kazandırdı. Şimdi ise biliyorum bu kapıdan çıktığımda bile kazanmaya devem edeceğim. Konuşmayı bitirdiğimde herkes beni alkışlıyordu. Sırada okul dereceleri açıklanıyordu. Öğretmenler bir jest yapıp plaketleri bize kişiliğimize göre hazırlıyordu. ‘Ve Fen Bölümü birincisi: Merve Ak!’ diyor Aslı Hoca. Gülümseyerek ve ‘Wihöö!’ diye bağırarak kürsüye geliyorum. Plaketi görünce ise Aslı Hoca’ya kaşlarımı kaldırarak garipsemiş bir ifade ile bakıyorum. ‘Ciddi olamazsınız hocam!’ diyorum. Aslı hoca ise kocaman bir gülümseme ile ‘Gayet ciddiyim Merve!’ diyor. Plaketin üstünde ‘Keep Calm and Say Wihöö yazıyor. Aslı Hoca’ya sarılıp annemlerin yanına gidiyorum. ‘Tebrik ederim güzel kızım!’ diyor annem gülümseyerek. Ben de ona kocaman sarılıyorum.