Başımdaki keskin ağrıya rağmen gözlerimi araladım ve etrafıma bakındım, odamdaydım. Yerimden doğrulmaya çalışınca başıma bir sancı daha girmişti. Hemen elimle başımı tuttum ama başka bir sorun vardı, başım sargılıydı.
Hemen yatağımdan kalktım ve banyoya gidip aynadan kendimi incelemeye başladım. Neler olmuştu ki? Hiçbir şey hatırlamıyordum. Gözlerimi sıkıca kapattım ve kendimi hatırlamaya zorladım.
Hayır. Beyaz bir boşluktan başka bir şey yok!
Sakarlığım yüzünden burada da başıma bir iş açmış olmalıydım. Büyük ihtimalle yine ayağımı takıp düşmüş ve başıma bir darbe almıştım.
Hayır, bu kadar salak değilim.
Hemen sargıyı açmaya başladım. Sargılının katları açıldıkça içimdeki korku da büyüyordu, kim bilir kendime ne yapmıştım?
Son kata geldiğimde gözlerimi sıkıca kapattım ve derin bir nefes alıp sargıyı tamamen açtım. "Hazırım." diye mırıldandım kendi kendime. Sonra da gözlerimi yavaşça açtım.
"Ne?" Aynaya iyice yaklaştım ve alnımı, başımı incelemeye başladım. Saç çizgimin olduğu yerde sinek ısırığı kadar bir kızarıklık vardı.
"Bunun için mi sardılar yani?" dedim kendime şaşırmış bir şekilde.
Tam arkamı dönüp yeniden yatak odama döneceğim sırada gözümün önünde mavi bir ekran belirmişti. Gözlerimi kırpıştırıp banyoda göz gezdirdim ama önümdeki mavi ekran kaybolmuyordu.
"Tanrım! En sonunda delirmiş olmalıyım!" diye bağırdım sinirle. Bu bağırışıma karşı bir mekanik ses beni karşıladı,
"Kim Yerim, Protokol no: 990305.."
Ayaklarım "protokol no"yu duyduğu an olduğu yerde kalmıştı. Sanki benim emrinden çıkmış ve bir an için robotlaşmıştı. Korkmaya başlıyordum, geçici bir felç geçiriyor olabilir miydim?
"..Beyaz Salona çağırılıyorsunuz."
"İyi de Beyaz Salon nerede--" Biraz önce donmuş olan ayaklarım bir anda yürüme istediğiyle hareketlenmeye başlamıştı. Kendime direnmeden bir adım attım, ve bir adım daha..
Adımlarım birbirini takip ederken beyaz kubbeli binaya girdim ve ayaklarımın götürdüğü beyaz salondan içeri girdim.
"Yeri de geldiğine göre eğitim alacağınız birime başlayabiliriz." Adımlarım beni tam karşıda tek sıra halinde bekleyen insanların yanına götürüp durmuştu. Kimse konuşmuyordu, koca salonda çıt çıkmıyordu.
"Hımm..bir bakalım.. Kang Seulgi ve... Min Yoongi. Siz Güvenlik Kontrol departmanına.."
"Kim Seokjin ve Jung Hoseok siz de.."
"Bae Joohyun..sen de.."
Herkes kendine verilen görevi alınca hiçbir şekilde itiraz etmeden birer birer salondan çıkıyordu. Sıranın bana gelmesini beklerken gittikçe streslendiğimi biliyordum ama vücudumun tepkileri benimle aynı fikirde değildi. Nabzım hızlanmıyordu, soğuk terler dökmüyordum ya da dudağımı ısırmıyordum. Sadece içimden bir ses streslendiğimi söylüyordu.
"Kim Yerim..." Birden başımı kaldırdım ve beklemeye başladım,
"...tıp okuyormuşsun..o zaman burada, sağlık birimdesin sen de." Adamın susmasıyla beraber içimde bir dürtü yürümem gerektiğini söylüyordu. Bu sese nihayetinde uymuştum da...
Beyaz koridoru yürüyerek geçtikten sonra merdivenlerden 3 kat aşağıya indim ve biraz önceki adamın bahsetti sağlık birimine geldim. Burası bana inanılmaz derecede tanıdık geliyordu.
"Yeri!" Bana sesleneni görmek için döneceğim sırada bir el beni omuzlarımdan tuttu ve çevirdi, şaşkınlıkla gözlerimi açtım,
"Jungkook!"
"İyi misin?" diye sordu Jungkook. Sesindeki merakı duyuyordum ama aynı şeyi gözlerinde göremiyordum.
"Sanırım." dedim kendimden emin olamayarak. Jungkook kaşlarını çattı ve bana doğru eğilip baş parmağıyla alnımı okşadı,
"Seni de işaretlemişler." dedi gözlerime bakarken.
"Bu..ne demek?" Jungkook gözlerini benden kaçırdı ve sanki hiçbir şey olmamış gibi konuyu değiştirdi,
"Hangi birimdesin?"
"Sağlık." Jungkook'un gözleri beni yeniden buldu,
"Gerçekten mi? O zaman birlikte çalışacağız." İçime sinmeyen bir şeyler vardı. Bedensel olarak hissetmesem de zihnim hala karmakarışıktı. Daha fazla dayanamadım ve yüzüme sahte gülücükler saçan Jungkook'un bileğini tuttum,
"Ne oldu bana? Neden böyle hissediyorum?"
"Protokol ihlali, bu konu hakkında konuşamam." Jungkook'un cümlesi bittiği anda gözümün önünde kırmızı 'yasak' işareti belirmişti. Bileğini korkarak daha da sıktım,
"Lütfen."
"Tamam." diyerek pes etti Jungkook, "...protokolün izin verdiği kadarıyla anlatacağım ama...sakin kalacağına söz ver."
Böyle bir şeyin sözünü asla veremezdim, sonuçta bana ne anlatacağını bilmiyordum. Yine de Jungkook'u konuşturmanın yolu bundan geçiyordu. O yüzden derin bir nefes aldım ve konuştum,
"Söz veriyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] nebula » jungri
Fanfiction"Milyonlarca uzay yılı uzakta olsan bile yanımda olmanı istiyorum.." dedi Jungkook. Sonra da yorgun gözleriyle gözlerime baktı, "..insanlar buna 'Aşk'mı diyor?" Tür: Robot!au Yeri x Jungkook ✐02.09.2018 ✎16.10.2018 #1 - jungri /25.01.2020/