Yeni bir bölümle daha sizlerleyim :D Bu bölüm biraz saçma olmuş olabilir kafama göre takılıyorum :D Yan taraftaki Ken :D
--------------------------------------------------
Hikaye Haru'nun ağzından devam etmektedir.
''Sırıkkk Rennn.Nee yappptığınııı sanıyorrrsunn.Pisss zürafaaa''
Böyle yapması sinirimi bozmuştu.Onun sayesinde yüzüm gözüm kapalı ne etrafımı görebiliyordum ne de doğru düzgün hareket edebiliyordum.Kollarımı biraz kaldırdım ve etrafı kolaçan etmeye başladım.Arada ayağımlada birşeyin önümde olup olmadığına bakıyordum.Bir süre sonrada omuzlarımı tutan eller hissettim.Aha kesin bu Ren'di.
"Ren şu kapşonu düzelt hemen pis sırıkkk"
Ren'in elini farz ettiğim eller kapşonumu zarif bir şekilde açıyordu.Gözlerim kapşonun içerisinde karanlığa alışmış olacak ki kapşon açılır açılmaz gözlerime ışık geldiğinde bir garip oldu.Önümdeki insanın kim olduğunu çözemediğim için ellerimle bir süre gözlerimi ovuşturdum.Bu sırada da başımda bir el hissettim.Kafamı okşuyordu.Gözlerimi ovuşturmam biter bitmez gözlerimi açtım ve karşımda duran deniz mavisi gözlerine bakışta doyamadığım Ken vardı!! Onu görür görmez şaşırdım hatta aklımdan kaçmayı bile düşündüm ama bunun çocukça olabileceğini sonradan fark ettim.
" Haru bugün kendinde değil gibisin ? Bir şey mi oldu."
Gözlerimi ondan kaçırıyordum.
" Dayak yediğimden olmasın.Görüyorsun halimi "
Ona biraz sert çıkışmak istiyor uzaklaştırmak istiyordum onu.Benden nefret bile etsin.Masamdaki sandalyeyi çektim ve oturdum.Yanıma Ken geldi.
" Haklısın özür dilerim.Sanırım seni biraz neşelendirmek gerek"
" Neşelendirmene gerek yok"
Sandalyem tekerleliydi.Bilirsiniz ofislerde olur ya öyle tekerlekli ve dönen aynen öyle.Ken kapıyı sonuna kadar açtı ve hızlıca yanıma gelip sandalyemi sıkıca kavradı.
" Bak şimdi neşeleneceksin "
" Neşelenmeyece....."
Sözümü bitiremeden beni sandalyem ile var gücüyle sürmeye başladı. ( Klasik lisede erkeklerin yaptığı şey :P ) Kapıdan geçirdi ve kolidorda aynı şekilde sürdü beni.Ben ise korkudan ileriye fırlayacağım diye sanlayenin kol dayacak yerlerine sımsıkı tutunuyordum.
" Durdur şunuuuu!!"
" İyi misin şu an peki "
" Durursan belki iyi olacağım "
" Söz ver iyi olacağına "
"....."
Benden cevap gelmeyince tekrardan var gücüyle sürmeye başladı.Uzun kolidorda o hızlı sürdükte bazıları bize bakıyor ve gülüyordu yada bizden görüp aynısını yapıyorlardı.
" Tamam tamam iyi olacağım"
Sandalyenin hızını yavaş yavaş düşürdü ve durdurdu.Sandayeden sallana sallana kalktım ve dengemi tekrardan sağlayabilmek için duvara yaslandım.Ardından Ken yanıma geldi.
" Seni bulduğum yeri biliyor musun? Kimsenin bilmediği yeri bizim bildiğimiz yeri hadi gel oraya gidelim"
Kafamı olumlu anlamda salladım ve yatakhaneden çıktık.Okulun o muhteşem büyüklükteki bahçesinde yürüdükten sonra labirentin başlangıcına geldik ve girdik içerisine.Birkaç sağa sola döndükten sonra gizli yerimize ulaşmıştık.Onunla ilk kez burada karşılaşmıştım.Beni teselli etmişti o gün.Güller her zaman ki gibi harika bir şekilde duruyorlardı.Hafiften rüzgarda esiyordu.Tatlı bir esinti.Güllerin olduğu yere gittim ve parmaklarımın arasına bir beyaz gülü kıstırdım ve ona baktım.Belkide bu gül bir gün tertemizken kirlenecekti umutsuzluğa yada acıya uğrayıp kararacaktı.Derin nefes alıp verdikten sonra arkamı döndüğümde Ken yere yatıp gökyüzüne bakıyordu.