V. Bölüm: Aşka Davet

468 54 210
                                    



O gün Hilalis ile ayrılıp eve geldiğinde annesini telaşlı görmeyi beklerken gayet normal bulmuştu. Evin yardımcısına sorduğunda daha önce de olduğu gibi, o birkaç günü hatırlamadığını, kendisinin zindanlarda kaldığı sürenin hafızasında olmadığını öğrenmişti. Leonidas bunun yine Zeus'un işi olduğunu anlamıştı. Ev halkının alışık olduğu bir şeydi bu. Kimse hatırlaması için onu zorlamıyordu. Ne zaman annesinin çok üzüleceği bir durum olsa, Zeus ya unutturur ya da daha güzel bir olay olmasını sağlardı. Babasını affedebileceği tek nokta buydu belki de. Annesine değer vermesi...

Alkmene'nin sesiyle kendine geldi delikanlı. "Oğlum kaç gündür pek yoğun çalışıyorsun, kendini yorma bu kadar. Şunlardan da ye biraz."

"Yorulmuyorum anne. İyiyim. Çok iyiyim."

"Ah ne iş yaptığını bir anlasam."

Leonidas en keyifli haliyle "Güzel annem, dedim ya korumalık gibi bir şey. Bak iki hafta ne zaman geçti anlamadım bile," dedi.

Kimi zaman endişelense de oğlunun o bunalımdan çıktığını görmek Alkmene'yi çok sevindiriyordu. Doğal olarak annesini mutlu görünce Leonidas daha da mutlu oluyordu.


Erken uyanıp kahvaltıya yetişebildiği nadir günlerden biriydi bugün İphikles için. Leonidas'a sormak istediği çok şey vardı ama arenaya tanrıçayla birlikte giriş yaptığından beri ikiziyle hiç konuşmamıştı. Aklındakileri sorabilecek samimiyeti de yoktu ki zaten.

Leonidas için hava hoştu. Bir ay bile konuşmasa canına minnetti. Çünkü konuşunca kendisini ya üzecek ya sinir edecek bir şey söyleyeceğini artık biliyordu. Eskiden çok çabalar, iyi bir kardeş olmak için elinden geleni yapardı. Arkadaşlarıyla birlikteyken İphikles'in yanına gider, kendisini de aralarına alsınlar diye istedikleri her şeyi yapardı. Bir defasında İphikles yine arkadaşlarıyla birlikteyken bir ateş yakmıştı. "Hadi gir içine, arkadaşlarıma göstereceğim!" demişti. Arkadaşlarının kendisine heyecanla baktığını görünce sevinmişti. Henüz on bir yaşındaki Leonidas, ateşte yanmadığını gösterirse kendini de aralarına alacaklarını hatta hayranlık duyacaklarını düşünmüştü. Tereddüt etmeden bastı ayağını ateşe. Kızıl dalgalar beline kadar geldiğinde arkadaşlarının gözleri yuvasından fırlamıştı. İphikles ise "Gördünüz mü? Size demiştim. Gudubetin teki işte benim kardeşim. Utanç kaynağı!" diye bağırmıştı. Geri geri kaçan arkadaşları ise "Ucube bu, ucube!" diyerek ondan uzaklaşmışlardı. Ah, eve geldiğinde ne de çok ağlamıştı küçük Leonidas.
O zamandan bu yana kendisinden, kendi oluşumuna sebep olan Zeus'tan ve diğer tüm tanrılardan nefret etmişti. Tanrıların arasına katılsa ezilecek, insanların arasında olsa dışlanacaktı. Bitmek tükenmek bilmeyen bir araf vardı onun için. Yine hangi dünyaya ait olduğunu anlayamadığı zamanlardan birinde Akhilleus girmişti hayatına. Eve yakacak odun toplayıp dönüyordu ki üstadı onu görmüştü. Ağırlığının yaklaşık beş katı odun taşıdığını görünce meraklanmış, takip etmiş, nihayetinde de ufaklıkla tanışmaya karar vermişti Akhilleus. Sonra onun özel olduğunu anlayarak özenle yanında yetiştirmiş, güçlü bir asker yapmıştı. Arada kaldığını, İphikles'in kendine sürekli "Şekilsiz bir gudubet" dediğini anlattığında hocası "Herhalde buna inanmıyorsun değil mi Leonimou? Her zaman dediğim gibi, sen özel ve şanslısın. Kime hangi yanını göstermek istersen gösterebilirsin. Bence sana hayatını seçme şansı verilmiş. İkizine gelince de seni kıskanıyor. Bu çok açık," diyor Genç Leonidas'ın üzüntüsüne moral oluyordu. Hatta çocukça konuşarak "Bazen ben bile kıskanıyorum, benim zorlukla yapacağım şeyleri sen kolayca yaptığın için," diyor, sert mizacından beklenmeyecek şekilde kaşlarını çatarak bakıp, dudaklarını büzüyor, Leonidas'ı güldürüyordu.
Akhilleus'un yanı sıra kuşkusuz doğumundan beri diğer en büyük destekçisi annesiydi. Her zaman yanında olmuş desteğini hissettirmişti. "Tanrılaşmak istemediğime karar verdim, normal insanlar gibi nasıl yaşarım anlat bana," demişti annesine. Alkmene de oğlunun kararına saygı duyarak elinden geldiğince anlatmıştı. Yaşı ve sıradan çocuk gücüne bakınca sekiz tane odun taşıması gerektiğinin normal olduğunu, kırk tane taşımasının anormal bir durum olduğunu söylemişti mesela ona. Sonrasında yavaş yavaş gücünü kontrol etmeyi öğrenmiş, Akhilleus ile katıldığı savaşlar haricinde güç kullanmamaya çalışmıştı. Üstadı da kararına saygı duymuş, ama kullanmadıklarında küçük tanrıların özel güçlerinin köreldiğini bildiğinden, yalnız olduğu zamanlarda güçleriyle çalışmalar yapması gerektiğini öğütlemişti. Leonidas da bu öğüde uymuştu. Ormana gelip güçleriyle alıştırmalar yapıyordu belli aralıklarla.
Sıradan bir insan gibi yaşamaya karar verdikten sonra en büyük değişim İphikles'den gelmişti. Önce alay ederek incitirdi sadece. Kararından sonraysa gerçekten kötü biri olmuştu. Her fırsatta kırıyor, öfkesini Leonidas'dan çıkarmaya yer arıyordu. O yüzden yan yana geldiklerinde en iyi iletişimleri susmaları oluyordu. Sessizlik, ikisi için de huzur demekti.

Nymph'in SimyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin