"Bir insan nasıl... bu kadar... güçlü... olabilir?"
Korkan küçük mavi peri sus işareti yaptı Hilalis'e.
"Ama Dryad, bu hiç mantıklı değil."
Tanrıça hipnoz olmuş gibi, kovuğun küçük deliğine bir gözünü dayamış, dışarıda aslanla mücadele eden Leon'u izliyordu. Gözlerine inanmakta zorluk çeken Hilalis elini, yüzünü, gözünü ovuşturup bir daha izlemeye koyuluyordu. Gördükleri doğru muydu?
Leon yırtılan gömleği, omuzunda ve sırtında aslanın pençe sıyrıkları ile cidale tam gaz devam ediyordu. Mücadele boyut değiştiremiyor, ikisi de eşit güçte olunca dakikaların yıl gibi geçtiği boğuşma uzadıkça uzuyordu.
Leon canının yandığını ya da yorulduğunu hissetmiyordu. Ama gücü ne kadar süre dayanırdı, onu da bilmediği için artık demir aslanın icabına bir an önce bakması gerektiğini düşündü.Karşılıklı birbirine ölümcül gözlerle bakan Leon, diyaframını boşaltırcasına bir kez daha bağırdı. Sesi bile o kadar kuvvetliydi ki, bağrışı yapraklar arasında minik bir kasırga çıkmasına sebep oldu. Böğrü hızla inip inip kalkan ve yorulmaya başlayan aslan sesten ürkmüştü. Hırıltı çıkarmaya devam ederken geri geri adımlar atıyordu. Ağacın yanında durana kadar da hırıltılar çıkarmaya devam etti. Sonra ani hareketle başını çevirdi. Kızın kokusunu almış, dahası minik bir delikten göz göze gelmişti. Küçük oyuğa doğru, o da kendi sesini ispat edercesine kocaman kükredi.
Kovukta derinlerde duyulan bir ses ile Hilalis'in çığlığı yankılandı. Korkmuş olmalıydı. Nemea Aslanı vazgeçmediğini gösterir gibi bir kez daha kükredi kovuğa doğru. İri gövdesi, sivri dişleri, kenetlenen gözleri, demir pençeleri ile aslanın tüm odağı yeniden kovuğun içindeki kız oldu.
Dikkatinin tamamen dağıldığını, hatta kendisinin orada olduğunu bile unuttuğunu düşünen Leon, "tam sırası," diyerek, aslanın üstüne atıldı. Yelesine bacaklarını sarıp düşmemeye çalışırken, kollarını aslanın boğazına doladı. Debelenmesi işe yaramayan aslan, gafil avlandı. Leon kollarını boğmak için sıktı. Güçlü kolları dehşetli aslanı nefessiz bırakana kadar sıktı. Hayvan son ana kadar direnerek can verdi. Öldüğünden emin olunca kollarını salıp hayvanı bıraktı. Aslanın cansız bedeni pelte gibi yere yığıldı.
Nefes nefese kalan Leon, aslan yere düşer düşmez dizlerinin titrediğini ve yorulduğunu fark etti.
Leon, Akhilleus'un, "Bak evlat, zafer ganimetleri senin başarını ve gücünü gösterir. Eğer kendi başarına sen sahip çıkmazsan kimse çıkmaz, hatta daha da ötesi birileri gelir senin başarının üstüne konar. Dımdızlak kalırsın. Ne bana ne başkasına hediye etme artık. Kimse seni başarını hediye ettin, çok mütevazısın diye alkışlamaz. Başarını çalan güç delisi kişiye saygınlık duyar herkes. Çok üzgünüm Leonimou ama ne yazık ki böyle bir dünyada yaşıyoruz," dediğini hatırladı. Aslında yaşıyor olsaydı başarısını yine hiç düşünmeden Akhilleus'a hediye ederdi Leonidas. O başarı falan istemiyordu ki, kendine can yoldaşlığı eden Akhilleus'a bir nebze olsun minnet borcunu ödemek istemişti her zaman. Üstadı istemese de zorla kabul ettirirdi kesin. Bu kez zaferini hediye edeceği bir hocası olmayınca onun öğüdüne uydu. "Başarımı üstlenmeliyim," diye düşündü özgüveni yenilenerek.Aslanın derisini yüzmek istedi ama hayvan ölse dahi derisine hiçbir şey işlemiyordu. Leon başı dönmeden, gücü bitmeden hayvanın derisini yüzmek istedi.
O sırada Dryad'ın meşe ağacının kovuğunu açmasıyla Hilalis dışarı fırladı. Leon'un yanına koşarak gelip, yarı çıplak, çömelmiş haldeki delikanlının yanına saldı kendini. Boynuna sarılarak "İyi misin?" dedi. Geri çekilip sevdiği adamın yüzünü avuçlarının içine aldı sonra, "İyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nymph'in Simyası
ParanormalAntik Yunan'ın daha önce duyulmamış efsanevî aşkı gün yüzüne çıkıyor...