1. Bölüm

830 71 17
                                    



Acı, öfkeyi doğurur.
Öfke, acımasızlığı.
O, bir katildi.
Kurbanının son solukları, avuç içine işlenmiş bir katil.
Canı acıyordu. Onun için hissiz denilemezdi. Kalbinin içinde kavrulan kabusları hissedecek kadar dinçti ruhu. İntikam açlığıyla tutuşan bedenine kollarını sardı. Uzuvları titriyordu.
Bir pet şişenin alevler arasında kıvranan gövdesini, gitgide eriyerek küle dönmesini, ateşlerin arasında kıvranan kurbanını bir yönden yansıtıyordu. Alevlerden kopan kızıl ateş parçaları dumanlarla yükselerek karanlığa saçıldığı esnada yanık kokusu, etrafı sarmıştı.

Bedenine sardığı kollarını çözdü ve sendeleyerek ayaklandı. Önce gözünün önüne gelen saçını geriye attı. Sonra, gözlerini kapattı ve yüzüne duygudan yoksun bir gülümseme yerleştirdi.
Dinledi.
Alevler arasında kavrulan odun parçalarının çıtırtısı ve kurbanın çığlıkları, müzik orkestrasının korosu niteliğinde benzerlik gösteren bu şölen, kulağını bir melodi misali tırmalıyordu.

Kurbanının kalın sesi gitgide boğuklaşarak kısılmaya başladı. Alevler adamın her bir yanına hücum ettiği esnada çığlığı, sönen bir balon misali yavaş yavaş sona ermesi Güzʼi tatmin etmemişti. Endişeyle kapattığı gözlerini araladı.

"Çığlık at!" diye tısladı. Alevlerin uzanan kolları titredi. "Onların çığlıklarını zevkle dinlemiştin! Bende senin çığlıklarını dinlemek istiyorum!"

Birkaç adım ötesine fırlattığı benzin bidonuna yaklaştı. İçini kontrol etmek adına salladı. Benzinin kalıntıları, bidonun içinde sarsıntıyla yerini belli ettiğinde, yüzündeki ifade kırıldı, mutluydu. Bir kız çocuğunun en sevdiği oyuncağın sarılır gibi sardı parmaklarını bidonun tutamacına. İçinde son kalan kalıntıları da alevler arasına savurdu fakat yanan adam çoktan can vermiş ve karanlığı inleten sesi kesilmişti. Bu, Güz'e yetmemişti.

Acı çektiğini düşünmüyordu. Acı, ilk defa bu kadar hafif gözükmüştü gözüne. Yanmak, ölen adam için çok basit kalmıştı.

"Bir.." dedi dudaklarının arasında. Derin bir soluk aldı. "Bir tane daha eksildi Mavi'm."

Zift karası gözlerini etrafta gezdirdi. Gecenin düştüğü ağaç dalları ay ışığından aldığı güçle yapraklarını parlatıyordu. Korlaşmış ateş içinde yatan, iskeleti anımsatan bedenin soğumasını bekledi. Gece soğuktu, kurbanının tüten teni kısa sürede ılıklaştırmıştı. Kazdığı çukura ayak tabanıyla erimiş bedeni iterek düşürdü. Mavi saçları gözlerinin önüne geliyor ve her kürek atışında görüşünü kapatmasına sebep oluyordu.

***

Kirpiklerine bulaşmış gözyaşlarını silmek için kaldırdığı eli duraksadı. Pencerenin önüne örtülmüş perdenin içeri sızdırdığı güneş, genç kızın bir süredir bakıştığı duvara yansıyordu. Havada asılı kalan elini duvarın pürüzlü yüzeyine bastırdı. Duvarın solmuş rengi, pencereden yansıyan güneşle parıldıyordu. Gördüğü görüntü, ona yaşamı anımsatmıştı. Aydınlıkta rastlanmayan yıpranışlar ışığın yok olmasıyla sessizliğini karanlığa fısıldıyordu. Birazdan, güneşin yeryüzünden çekilerek uzaklaşacak ve gecenin karanlığında bir umudu simgeler gibi zayıf ışığıyla yeryüzünü aydınlatan ayın gölgesinde acılarıyla başbaşa kalacağını hissediyordu. Sahi, aydınlıkta olması bir şeyler değiştirebiliyor muydu?

Cevabını sızlayan gözlerinde tüten bulanıklıktan almıştı. Acıyı, kederi geceye yüklemek belki de saçmaydı. Gündüz, sadece bir kılıftı.

"Sessiz kalmaya devam mı edeceksin?" diye sordu karşısındaki adam.

Gözlerini karşısında oturan adama çevirdi.
"Konuşuyorum duymuyor musun?" diye yanıtladı bir müddet sonra Güz.

KANLI SOLUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin