& 4 &

694 105 84
                                    

Oylamayı unutmayın! İyi okumalar.

Ne zamandır odada tek başınaydı Felix, bilmiyordu. Kısa olan yüzüne bile bakmadan çıkıp gittiğinde, hiçbir şey yapmamıştı. Sadece arkasından bakmakla yetinmişti.

Onun olmadığı süre zarfında eşyalarını yerleştirmiş, ufak da bir duş almıştı. Üstündeki Garfield'lı pijamaları ve ayağındaki pandalı panduflarıyla gayet rahat hissediyordu.

Uyumak istiyordu aslında, yolculuk onu yormuştu. Ama ilk önce birkaç oda ötedeki arkadaşı Hyunjin'in yanına gitmeyi düşündü.

Tam ayağa kalkacağı sırada kapı gürültüyle açılıp, yine aynı şekilde tekrar kapanmıştı. Kısa olan "kendi çöplüğüne" geçtikten sonra, çalışma masasına oturup elindeki poşeti açmaya başlamıştı.

İlk önce kızarmış patates kokusu aldı Felix, daha sonra da köfte. Hamburger miydi o? Gözleri parıldadı Felix'in. Bu dünyada en sevdiği sayılı şeyden biriydi hamburger. Ve yanında da.. Kola. Evet!

Uzun olan ağzının suyu akarken, Changbin'i izliyordu. Acıktığını hissetmişti.

-Bana öyle bakmayı kes.

Aldığı uyarıyla önüne döndü Felix.

Acıkmıştı.

Hyunjin ile beraber yiyebileceğini düşündü. Ayağa kalkıp çantasından bir miktar para aldı, ardından kapıyı açıp dışarı çıktı.

Daha bir dakika olmadan odaya geri girdi. Kısa olanın kıkırdamalarını duydu. Siniri tüm damarlarında hissediyordu.

Dolabından beyaz bir tişört ve siyah eşofman aldıktan sonra banyoya girip, üstünü değiştirdi. Odaya geldiğinde, Changbin hâlâ gülüyordu.

Gülümsedi sarışın çocuk. Rezil olmuş olsa da, birinin gülmesine sebep olmuştu. Ve o kadar güzel bir kalbi vardı ki, bu bile mutlu etti onu.

Arkasını dönüp, daha iyi bir şekilde dışarı çıktı. Ayakları onu Hyunjin'in odasına götürüyordu. Ama yemekleri aldıktan sonra gitme fikri daha cazip geldi. Dışarıda yemeyi pek sevmezdi Felix.

Bahçedeki kafelerden birine girdiğinde, kasadaki çalışana siparişi verdi ve beklemeye başladı.

O an aklına Hyunjin'le ne kadar farklı olduğu geldi. Birinin sevdiğini, diğeri büyük ihtimal sevmezdi. Mesela Felix hamburger ve kola ikilisine taparken, Hyunjin bunlardan neredeyse nefret ederdi. O pizza ve soğuk çaycıydı. Ama bu da Felix'in hoşuna gitmiyordu.

Düşünmeye devam etti beklerken sarışın çocuk.

Kendisi çok fazla sulu gözdü. Ufak bir olayda, yeni aldığı şekeri yere düşmüş bir çocuk gibi ağlayabilirdi. Ama Hyunjin'e göre ağlamak zayıflıktı.

Tabi Felix'e, ona ağlamanın bile çok yakıştığını söylemişti, orası ayrı.

Birinin ona seslenmesiyle, kasaya döndü ve siparişleri alıp parayı ödedi. Elindeki poşetlerle, Hyunjin'in odasına doğru yürüdü.

Kapıyı çaldı ve biraz bekledi Felix. Kimse açmayınca bir kez daha çaldı. Ama sonuç yine aynıydı.

Cebinden telefonu çıkarıp, arkadaşına mesaj attı.

Siz : Neredesin Hyunjin?

Cevap çok beklemeden geldi.

Hyunjin : Yemek almaya çıkmıştım ve biriyle tanıştım, bana beraber yemeyi teklif etti
Senide aradım ama açmayınca uyuduğunu düşündüm
Bir şey mi oldu?

Felix, Hyunjin'in onu aradığını fark etmemişti bile. Kafasını sallayıp, dalgınlığına göz devirdi.

Siz : Ah hayır sadece sana bakmaya gelmiştim
Yemeğine devam et!

Yavaş adımlarla odasına adımladı Felix.

Anahtarını çıkarıp, kapıyı açtı.

İçeri girdiğinde Changbin'in parmaklarıyla tabağını sıyırdığını gördü. Kısa olanın bu hâli, uzun olana tatlı geldi ve gülümsedi.

Elindeki poşeti çalışma masasına koydu ve banyoya gidip üstünü değiştirdi. Tekrar pijamalarını giydiğinde, ondan rahatı yoktu.

Sandalyesine oturduktan sonra, poşeti açıp içindekileri çıkardı. Hamburger, patates ve kola üçlüsüne bakıp birtakım homurtular çıkardı.

Changbin çıkan sese karşı, sarışın olana döndü. Karşısında elindeki hamburgeri okşayıp, ona "seni yiyeceğim" diyen bir çocuk beklemiyordu tabi. Bir anlığına şaşırsa da takmayıp önüne döndü.

Doymamıştı Changbin. Gözleri Felix'e kaydı. Şuan onu güzel bir but olarak görmemesi için bir sebep yoktu.

Diğer yandan uzun olan, pizzayı ve soğuk çayı ne yapacağını düşündü. Biraz kafa yorduktan sonra, Changbin'e vermeye karar verdi.

(y/n : 3-A sınıfından Felix'e mantıklı kararından dolayı alkış)

Ayağa kalktı ve tabağı eline aldı. Küçük adımlarla kısa olanın yanına ilerledi.

Orta yerde duran kemeri görünce, göz devirmeden edemedi. Adımlarını durdurdu.

-Yemek ister misin?

Changbin bakışlarını ona döndürdü.

Eveeeeett, diyip üstüne atlamak istedi ama karizması daha önemliydi. Boş boş bakmakla yetindi.

-Sen neden yemiyorsun?

Felix, kısa bir nefes alıp verdikten sonra cevap verdi.

-Sevmiyorum çünkü.

Kısa olan, ne dediğinin farkında mısın, der gibi baktı uzuna.

-O zaman neden aldın?

Felix, dayanamadığını hissetti. Alacaksa alsındı artık, karnı acıkmıştı.

-Alıyor musun yoksa çöpe mi atayım?

-Tamam tamam, çok ısrar ettin. Getir.

Sarışın olan, bugün kaçıncı kezdi bilmeden göz devirdi. Gelip kendi alamıyordu sanki. Tam adım atacağı sırada, duraksadı.

-Hani orası senin çöplüğün ya, ben oraya geçemiyorum. Gel de al.

Changbin sert sert baktı Felix'e. Ama uzun olan takmadı.

-Birkaç adımdan bir sorun olmaz, gelebilirsin.

İkisi de inatçıydı. Ama Felix, açlıktan bayılacağını hissettiğinden çabuk pes etti.

Tam adımını atmıştı ki, ayağının kemere takılmasıyla olanlar oldu.

Elindeki tabak ve soğuk çay Changbin'in üstüne dökülmüştü. O yetmezmiş gibi kendi de, kısa olanın üzerindeydi.

Changbin ani durumla ellerini Felix'in beline sarmıştı. Felix'de kollarını Changbin'in omuzlarına.

Sarışının şuan guruldayan karnı dışında düşündüğü bir şey daha vardı.

Bu kadar yakın mesafeye rağmen, kısa olanın uzuna öfke dolu bakışları.

**** Son ****

Oy verin lan


eafnutt

Just Serenity | ChangLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin