& 9 &

608 69 98
                                    

(Size 00 Line'ı getirdim)

Oylamayı unutmayın! İyi okumalar.

Felix; Changbin ile yaşadıklarından bir hafta sonra Hyunjin, Seungmin ve Jisung ile bir kafede oturmuş sohbet ediyordu. Aslen Koreli olan Jisung ve Seungmin ikisini gezdirmek için dışarı çıkarmışlardı. Felix ve Hyunjin de her ne kadar Koreli olsalar da ailelerinin işi sebebiyle dış ülkede büyümüşlerdi. İkisi de her tarafı gezmek, yeni hatıralar edinmek istiyorlardı.

Oturdukları kafe Kore'nin en işlek sokaklarından birindeydi ve o kadar insanla doluydu ki Felix ve Hyunjin bu duruma hayret etmişti.

Jisung'un telefonuna bildirim sesi gelince hepsi birden ona döndüler. Jisung telefonunu eline alıp mesajı okuduktan sonra derin bir şekilde nefes aldı.

-Yine mi o?

Seungmin'in sorusuyla Jisung dudaklarını büzerek kafa salladı. Diğer ikisi onun bu sevimli haline gülümsemek isterlerken, konuyu kavrayamamışlardı.

Seungmin ikilinin anlamaz bakışlarını görünce konuşmaya başladı.

-Kahvaltıda yanımıza gelip feci şekilde Jisung'a yürüyen kişiyi hatırlıyor musunuz? Minho hyung. Nereden bulduysa Jisung'un numarasını bulmuş ve sürekli mesaj atıp duruyormuş.

Hyunjin ve Felix gülmeye başlayınca Jisung onlara öfkeli bakışlarını yolladı.

-Hadi ama Jisung, bence hoş biri.

Hyunjin'in sözleriyle Seungmin biraz tuhaf hissetti. Anlarsınız işte, tuhaf.

-Eğer kişiliğini bilmesem ben de hoş derdim emin ol.

-Kişiliğinde ne var ki?

Felix'in sorusuna karşılık bu sefer gülen taraf Seungmin'di. Jisung ise elindeki telefonu ikilinin önüne doğru yavaşça itti.

Hyunjin eline telefonu alıp, aralarına tutunca ikisi de okudukları mesajlarla gülmeye başladılar.

-Ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm, ben senin için yaşamayı göze almışım.. (08.50)

-Gönlünde yer yoksa güzelim, sorun değil ben ayakta da giderim.. (13.17)

-Gülü solana kadar seni ölene kadar.. (17.29)

-Gülü sevdim dikeni battı, seni sevdim götün kalktı.. (20.13)

-Seni sevmek ölümse, koyayım götüne gülümse.. (23.46)

İkili okuduklarıyla gülmekten ölürken, Jisung sinirle telefonunu Hyunjin'in elinden çekti.

-Bu yaptığınıza kalleşlik derler.

Felix gülmesi durduğunda zorlukla konuştu.

-Ama daha bitmemişti ki.

Jisung düşünür gibi yaptıktan sonra sözlerine devam etti.

-Aslına bakarsanız ilk başlarda keko da olsa hoşuma gidiyordu. Ama baktım geceye doğru sapıtıyor, ümidi kestim.

Felix tekrar gülmeye başlarken, Hyunjin kendisine bakan Seungmin'i fark ettiğinde duraksadı.

Seungmin de yakalanmanın verdiği utançla, ne yapacağını bilemeyerek bir anda ayağa kalktı. Ani kalkış sebebiyle masada duran kahvelerden biri Hyunjin'in üzerine döküldü.

Hyunjin kafede çığlıklar atarken, Seungmin telaştan bayılacaktı. Felix ve Jisung ise mükemmel arkadaş sıfatıyla kahkaha atmaya başlamışlardı bile.

-Kalk, kalk lavaboya!

Seungmin bağırınca Hyunjin pantolonunu tutarak içeri koşturdu.

Jisung ve Felix hala arkalarından gülerlerken sincap tipli olan kalkıp konuştu.

-Ben gideyim de burayı temizlemelerini isteyeyim.

Felix gülmesini durdururken kafasını salladı.

Jisung içeri girince, Felix lavaboya gitmeyi düşündü ama Seungmin ve Hyunjin'i baş başa bırakmak için bu fikrinden vazgeçti.

Yavaş adımlarla kafenin önündeki kalabalığa doğru yürüdü. Bir yanda hem çalgı çalıp hem şarkı söyleyen bir grup, diğer yanda da tam göremese de dans eden birileri vardı.

Felix bu gördüğüyle çok sevindi. Çünkü dans etmeyi seviyordu. Onun için dans etmek bambaşka bir şeydi. Rahatlamasını sağlıyordu. Bu yüzden o tarafa doğru adımlayıp dans eden iki -kendi yaşlarında olduğunu tahmin ettiği- dansçıyı izlemeye başladı.

Şarkının ritmiyle yerinde kıpırdanıyor, içinden gelen dans hissini bastırmaya çalışıyordu.

Şarkı değişince ortadaki iki genç selam verip arkaya geçtiler ve yerlerine başka biri geldi. Genç ilk önce kalabalığa kocaman gülümsedi. Ardından bakışlarını Felix'in gözlerine dikip ona doğru yürümeye başladı. Sarışın olanın önünde durup ona elini uzatınca Felix istemsizce etrafına bakındı. Daha sonra kendisine uzatılan ele elini koydu ve mükemmel gülüşlü çocuğun onu ortaya çekmesine izin verdi.

Ne yapacağını bilemez bir durumda kalakalan Felix ismini bilmediği çocuğa bakıyordu. Çocuk ise o güzel gülümsemesini kalabalığa tekrar sunduktan sonra Felix'in kulağına fısıldadı.

-Sadece az önce yaptığın gibi kendini ritme bırak.

Felix kulağındaki sıcak üflemeyle huylandı ama belli etmedi. Başını hafifçe sallayıp, vücudunu ritme göre hareket ettirmeye başladı.

Aradan birkaç dakika geçtikten sonra ikisi de deli gibi dans ediyorlardı. Arada Felix yanındaki çocuğun elini tutuyor, kendini ona bırakıyordu. Ona göre bu, fazla güzel bir histi.

Zamanın nasıl geçtiğini bilmeyen ikili şarkı durduğunda nefes nefese kalmıştı. Kalabalıktan gelen alkış sesleri ikisini de o kadar mutlu etmişti ki gülümsemeden duramıyorlardı.

Güzel gülüşlü çocuk tam Felix'e doğru yürürken, Felix'in üzerine birinin atlamasıyla durakladı.

-Felix sen neymişsin beee! Nasıl güzel dans ettiniz, harikaydı.

Felix gözleri kısılana dek gülümserken Jisung'a teşekkür etti.

-Hadi artık gidelim.

Hyunjin'in konuşmasıyla Seungmin gerildiğini hissetti ve elini onun koluna sarıp rahatlamasını sağlamaya çalıştı. Biraz önce lavaboda yaşadıkları şeyler fazlaca heyecanlanmasına sebep olmuştu zaten. Şu an bu yaptığına da deli gibi utanıyordu.

Felix, yanındaki çocuğa selam verip arkasını döndüğünde diğeri bağırdı.

-Umarım tekrar karşılaşırız çilli.

Felix arkasına bakmadan gülümserken adımlamaya başladı.

Yurda dönene kadar arkadaşlarının konuştuğu birkaç gün sonraki okulun başlamasından önce kaynaşmak için olacak partiyi düşünmeye çalıştı.

Ama o çocuğun gülüşü bir türlü aklından çıkmıyordu.

****Son****

Sizce yeni kişi kim? Tahminleri alıyoruz!!!


eafnutt

Just Serenity | ChangLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin