Yabancı

71 6 0
                                    

Ona baktığımı farkedince "Pek bir dalgınsın." dedi.Onunla ilgilendiğimi anlamasın diye duymamış gibi yaparak "Anlamadım?" dedim. "Anlamamanıza şaşırmadım çünkü hostesin ne dediğini bile anlamadınız." diyerek güldü. Bu ne ukalalık! Zaten gergin olan ruh halim bu aptalın konuşmalarıyla daha da gerilmişti. Ama fırsat vermemek için , "Evet kafam yerinde değil." dedim. Önceki dediğinden haberi yokmuş gibi yüzsüz yüzsüz bana kendini tanıtmaya koyuldu.

"Merhaba,ben Egemen."diyerek elini uzattı. Kararsızlıkla bende uzattım ve tokalaştık.Tokalaşırken adımı ne diyeceğimi düşündüm ve Mümtaz'ın bana "Bundan sonra sakın ha Damla duymayayım.Sen Safiyesin,herkes öyle bilecek." sözleri beynimde yankılandı. "Safiye." deyiverdim. "Memnun oldum." diyerek gülümsedi.Karşılığında bende gülümsedim ve mükemmel muhabbetimiz(!) burada sonlandı.

Kahvem bittikten sonra bana dönerek "Berlin'e mi gidiyorsun yoksa oradan bir yere geçecek misin?" dedi.

"Evet direk Berlin." 

"Hmm,aile yanına galiba."

Biraz düşündükten sonra sahte ve soğuk gülümsememle aklıma başka bir seçenek gelmediği için "Evet." dedim.Sonra ona "Sen? Sen başka bir yere galiba." diye zarf attım.

"Evet ben Berlin'den sonra Frankfurt'a geçeceğim.Berlin de biraz işlerim var da." 

Merakla "Ne işi?" diye sordum. Birasından bir yudum aldı ve "Uzun hikaye,alacak verecek davası denebiir." dedi.

Uzatmadan "Hımm,umarım iyi sonuçlanır." dedim o da gülümsedi.

Pilotun Berlin'e iniş yapacağımız için kemer zımbırtımızı bağlamamız talimatından geldiğimizi anladım.İniş yapıldıktan sonra uçağın merdivenlerinden inerken bana "Tanıştığımıza tekrar memnun oldum Safiye , kendine iyi bak." dedi. "Teşekkürler sende." dedim ve yollarımız ayrıldı.

Almanca bilmediğim için salak salak etrafa bakıyordum.Türk birine sorsam muhabbet uzardı ve dikkat çekmek istemiyordum ama bagajımı da almam gerekiyordu ve ne tarafta olduğunu bilmiyordum. Allahım işkence ! En sonunda bari insanları takip edeyim diye düşündüm ve önümdeki çifti takip ettim.  Onlarda saçma sapan bir yere gidip taksiye binip gittiler! Orada öylece kalakaldım. Ağzım açık etrafa bakıyordum.En sonunda arkamda bir el hissettim ve korkuyla arkama döndüm.

Yaklaşık 185 boylarında bir adam karşımda duruyordu. "Safiye?" dedi. Etrafı kolaçan ederek "Efendim?" dedim.

"Ben Kenan seni almak için görevlendirildim.Bavulların nerede?"

"Ya ben sabahtan beri bagajımı nereden alacağımı arıyorum. Buraya da nasıl geldiğimi bilmiyorum.Sen biliyorsan gidelim de alalım şunları."

"Birine sorsaydın ya.Neyse tamam gidelim gel şöyle." dedi.

Bitmek bilmeyen yollardan yürüdük ve sonunda kutsal bagaj bekleme mekanına geldik.Bagajı beklerken,"Aç mısın dışarıda birşeyler yiyelim?" dedi. Evet gerçekten 3 saatlik uçak yolculuğunun ardından yorgunlukla beraber acıkmıştım. "Evet iyi olur." dedim. O da "Tamam sen bana Mümtaz abinin emanetisin aman iyi bakayım sana." diyerek güldü. Tebessüm bile etmedim.

Bagajlarım nihayet gelmişti. Kenan bagajları taşıdı ve namıdeğer siyah arabaya bindik. Yorgunluktan kafamı kaldıramıyordum. Sonra bir türk restoranında durduk."Gel senle işkembe içelim kız." dedi. İşkembe mi? Yıllar önce yan komşumuz Recep amcanın işkembe müptelası olduğunu duyduğumdan beri işkembeden tiksinmiştim. Çünkü adam tam bir pislikti!

Restorana girerken "Ben başka birşey yesem?" diye sordum.Kenan duraksadı. "Ne o sevmiyor musunuz işkembeyi Safiye hanım"diye almancı aksanlı türkçesiyle dalga geçti. "Evet sevmiyorum." dedim. "Neyse sen de o zaman Mercimek iç." dedi. Masaya oturduk ve Kenan'a "Burada sadece çorba içmek gibi bir zorunluluk mu var?" diye sorunca Kenan gülme krizine girdi.

"Yoo, ne istiyorsan söyle sadece yabancılık çekme diye buraya getirdim seni.Ne istiyorsan tabi yiyebilirsin."

"İskender varsa iskender rica ediyorum."

"İskender,hımm.Sen nerelisin bakim?"

"Bursa."

"İskender istemenden anladım zaten hınzır." diye gülmeye başladı. Şu adamdan bir kurtulsaydım artık diye içimden dualar ediyordum.Yemeğimiz geldi yedik içtik doyduk kalktık değişik bir eve geldim. Evin içi kumarhane gibiydi ama yataklarda vardı.Burada yatamazdım.Zaten çok yorgundum. Tam bunları düşünürken Mümtaz aradı. 

"Safiyem iyi misin yerleştin mi?"

"Mümtaz,ben burada kalamam."

"Ne demek kalamam ulan? Sana mekan mı beğendirecez?"

"Kumarhane de mi yatıracaksın elemanını. İstemiyorum otele götürsün beni."

"Ne zahmetlisin anasını satayım be! Tamam ver Kenan'ı."

Kenanla konuştuktan sonra Kenan patron gibi bir adama hesap verdi. Sonra o patron beni hesaba çekti. Tövbe tövbe ya sabır ! Neymiş efendim buranın neyini beğenmemişim, ben çok mu düzgünmüşüm de burada kalamıyormuşum. Evet canım,çok düzgünüm. Sizin yanınızda tertemizim ben ! Şeytanın yeryüzündeki gölgeleri sizi !

Adamın ahiret sorularından sonra bir otele varabildim.Odama yerleştim,duşumu aldım ve direk uyudum. Artık bu gitgide cehennem  çukuruna dönen hayatımı düşünmek istemiyordum.Ve bundan kaçışın tek yolu uyumaktı.

Rüyamda annemi gördüm. Annem beni şeftali bahçemize götürüyordu. Karşısına otutturup benimle uzun uzun konuşuyordu.Konuşmadan hatırladığım tek kısım "Dön yolundan Damla'm , özüne dön kızım." kısmıydı. Sürekli bunu tekrarlıyordu. Ben hiçbirşey demeden anneme bakıyordum.Ona sarılıp ağlıyordum. Kokusunu rüyamda hissetmiştim. Onu ne kadar çok özlediğimin tarifi gerçekten yoktu. Sabah uyandığımda yastığımın ıslak olduğunu farkettim.Rüyamda ağladığım gibi gerçekte de ağlamışım demek ki.

Kendime geldikten sonra hazırlandım.Sarı saçlarımı açık bıraktım.Beyaz bir takım giydim ve portföy çantamla tam bir iş kadını gibiydim. 17 yaşında bir iş kadını ! Birazdan o mükemmel ticaret zekamla (!) bu malları satacaktım. Heyecandan çok nefret vardı içimde. Ve bildiğim tek şey bu o adam için yaptığım son pis işti.

Şeftali KırmızısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin