Değişim

22 2 0
                                    

Askerler sıkılmış şekilde kendi kendilerine söylenip homurdanıyorlardı.

-Komutan bizi burda bırakıp tüm işi bize yükleyip nereye gitti?

Tam bu sırada hışırtı seslerini duydular sağa sola bakınmaya başladılar.Her zaman tetikte olmak zorundalar çünkü burası hiç bilmedikleri bir dünyaydı.
Hemen savunma pozisyonu aldılar;

İçlerinden daha rütbeli olanı sessizce işaret ederek;

-Kalkanlar! Diye sessizce emir verdi.

Sesin geldiği yöne odaklandı herkes heyecan ve merakla ordan neyin geldiğini merak ediyordu.
Sesler giderek yükseldi çalıların arkasından çıkan emir öylesine sert adımlarla yürüyordu ki gören baka kalıyordu ayrıca yüzündeki kan lekeri onu korkutucu bir görünüme sokmuştu.Hemen bir metre ardından çıkan askerde aynı görüntüye sahipti arkasında sürükleyerek çektiği cisme odaklandığı anda herkes donup kaldı.Öyle bir sessizlik doğdu ki tam bu anda havada uçan sineğin,hafifce esen rüzgarın sesi bile duyulabiyordu.

Emir rütbeli askerin tam önünde durdu.Yüzündeki kan kurulmuştu.Asker hayretle komutana bakıyordu.

-İçinizden en hızlı koşanınız kim?diye sordu askere.

Bir cevap alamayınca biraz daha yüksek bir sesle;

-İcinizden kim daha hızlı koşuyor?askerlere bakarak eliyle birini işaret etti.

-Sen!Hemen şehre git güneş komutanına ve başkana söyle kapıyı kapalı tutsunlar.Asla açık kalmasını istemediğimi söyle ve yanında 10 asker daha alarak buraya gel.

İşaret ederek gösterdiği asker bir iki adım geriye giderek;

-Emredersiniz!derken gözüyle yaratığın yerde duran başına bakıyordu.Zar zor geriye dönerek koşmaya başladı.

Tüm askerler neler olup bittiğini merak anlamaya çalışıyordu.Herkes Emire bakıyor birşeyler duymak ister gibi gözlerini bile kapatmadan öylece duruyorlardı.

Emir yaratığa bakarak;

-Sanırım burası bize anlatılan dünya değil artık!
-Bizi neyin beklediğini görüyorsunuz bu bizi öldürmek parçalamak yemek isteyen hayvanlardan sadece bir tanesi!Kim bilir orada bizi bekleyen daha ne tür canlılar var.Bundan böyle kimse benden habersiz yanlız başına hiç bir yere gitmeyecek.

Askerler yaratığı incelerken,emir bir oturduğu taşın üzerinde düşünüyor ve kılıcını yavaş yavas bir aletle daha da çok keskinlesmesi için bileğiyordu.

Beş on dakika ayağa kalktı. Ağaç dallarından mağaranın girişine barikatlar kurdurdu.Uçlarını sivriltiği kalın uzun odun parçalarını yere sapladılar.Karşıdan ne gelirse gelsin bu tarafa asla geçmemesi geriyordu.Bunu canları pahasına yapmak zorundaydılar.

Bir iki saat sonra güneş, başkan ve yanlarında 15 asker ile mağara içindeki yolda belirdiler.
Güneş gözüyle emiri arıyordu endişesi herhalinden belliydi.Gözleri buğulanmıştı,acı çeker gibiydi.
Emir ve yanında savaşan asker birkaç odun parçası ile çıktı  bir taşın arkadasindan,güneş ağlamamak için kendini zor tutuyordu.Emir barikattan geçerek onlara doğru yaklaştı.
Göz göze geldiler emir güneşe karşı hiç bir duygu ifadesi belli etmeden yaratığı ve olanları anlatmaya başladı.

KARANLIĞIN İÇİNDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin