Duruldum birden. Çünkü benimle ilgili ne söyleyecek olabilir ki?
"Kenta şu an bizim partimizde. Arkadaşlarımın yanında."
"Ne?"
"Woa konuşabildiğini bilmiyordum."
"Hadi şimdi gidip arkadaşını alalım."Jimin ve ben. Birlikte. Aman Tanrım. Bu, benim hayalim ama Kenta için bir araya geleceğimizi düşünmemiştim.
"Geliyor musun, yoksa ben bu saatte bu karanlıkta tek başına Jin-Senpai'nin evini mi arayayım?"
"Dışarıda şimdi bir sürü it uğursuz vardır. Çok korkuyorum. Jungkook benimle gelir misin?"Elim ayağım titriyor. Kapıyı açmak istiyorum ama elim gitmiyor.
"Jimi-n... b-ben gele-mi..."
Ağlamaya başladım. Bundan nefret ediyorum. Her daim durmaksızın ağlayıp durmak, benim başımın belası.
"Kapıyı aç, ben geleyim Jungkook. Aç şunu, lütfen."
"Aça*hıçkırık*mıyorum."
"Pekala o zaman ben gidiyorum."
"GİTME!"
Kapıyı büyük bir hışımla açıp Jimin'i karşımda görmem bir oldu. O turuncu saçlarını 2. kez çok yakından görüşüm.
"Yine karşılaştık Jungkook."
Sen, ne kadar güzel gülümsüyorsun...
Bir anlık bir şekilde Jimin'in boynuna sarıldım. O kadar güzel kokuyordu ki, sanki bulutların üzerindeydim.
"Gi-i-tme J-j-imm-in.."
"Gitmiyorum Jungkook. Buradayım."
Söyleyemediğim o kadar şey var ki Jimin. Keşke şu an senin yanında kelimleri unutmasam.
"Gidelim mi, Jungkook."
Kafamı göğüsüne gömdüm ve hayır anlamında sağa sola çevirdim. O kadar güzel bir kahkaha attı ki...
"Ama Kenta ne olacak?"
"Or-dda k-kals-sın."
"Biraz daha sakinleştin herhalde?
"Ev-vet."
•••
Jimin içinde olduğu duygudan emin değildi. Pişmandı ama yapmak da istiyordu. Tanımak istiyordu Jungkook'u.
Kaldırdı Jungkook kafasını. Jimin'in yüzüne baktı. Bir şey söylemek istiyor, ama yine sesi titrer diye söyleyemiyordu.
"Eğer gitmezsek yağmura yakalanacağız."
"Gitmek istemiyor musun?"Jungkook, Jimin'i kolundan tuttu ve eve sürükledi.
"Ne yapıyorsun Jungkook?"
Jimin gülümsüyordu. Çünkü Jungkook'un bu tavrı onun hoşuna gidiyordu.
Jungkook Jimin'i eve sürükledi ve onu salona oturttu. O da karşına oturdu.
"Bana neden öyle bakıyorsun Jungkook?"
"Gidelim mi artık?"
"Gitmek istiyorum.""Gitme Jimin."
Jimin şaşırdı. Çünkü bu katilin 2. kez konuşuşunu duydu.
"Neden?"
"İstesem, buraya asla gelmezsin. Şimdi gitmek istiyorsun. Gitme. Lütfen."
Jimin gülümsedi Jungkook'a doğru. Jungkook utandı ki bacaklarını kendine çekti.
Jimin Jungkook'a ilk defa bu kadar dikkatli bakmıştı. Biraz süzüp aşağı baktığı zaman, kocaman bir üye görmüştü.
"Jungkook, aletin... kocaman olmuş."
Jungkook aşağı baktığında aletini gördü ve başını eliyle kapattı.
"Tanrım.. Neden oraya bakıyorsun?"
"Utandın mı?"
"Bu çok sevimli."Jungkook Jimin'e doğru baktı ve kocaman bir gülümseme gördü. İyice utandı.
"Arkadaşın bizi bekliyor olabilir. Gidelim mi artık?"
"Gitmek istemiyorum."
"Bende istemiyorum Jungkook. Ama gitmemiz gerek."
"Gitmeyelim."
"Öyleyse ben gidiyorum. Sende arkamdan gelirsin."
Jungkook Jimin'in bacağına yapıştı birden.
"Gitmeni istemiyorum Jimin. Kal benimle lütfen."
Jimin'e tekrar mesaj geldi. Tam bakmak için eline aldığında Jungkook eline vurup telefonu düşürmesini sağladı.
"Ne yapıyorsun?"
"Çok önce yapmam gereken bir şeyi."
Jungkook ayağa kalkıp Jimin'in gözlerinin içine baktı.
"Ben bu günü hep düşledim."
Jungkook Jimin'in yanaklarını tuttu ve dudağını kendine doğru çekti. Dudağına önce küçük bir öpücük kondurdu ve geri çekti.
"İlkim olur musun?"
•••
"Ulan benim pasta dilimimi kim yedi?"
"Onu bunu bıraktın da kim kolumu ısırmış?"
"Sussanıza amk."
"Burası çok eğlenceliymiş lan. Numaralarınızı verir misiniz?"
Kenta bu yeni katıldığı arkadaş ortamından oldukça hoşnut kalmış, aldığı o mektubu bile unutmuştu.
"Beyler bu gün maç yok muydu?"
"O yarın değil miydi."
"Seokjin pastayı uzatır mısın?"
"Lan benim tabağım o."
"Sen yemiyorsun ama."
"Belki yiyeceğim Yoongi?"
"Ye o zaman."
•••
DİĞER BÖLÜM SMUT OLABİLİR OLSUN MU?