Bölüm 22: Hadi Gittik!

656 52 24
                                    

FİNAL

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

FİNAL

Ne bu şimdi? Diyorsun, değil mi? Ne oldu şimdi? Her şey benmişim, benimle ilgili hissettiğin her şeyi anlattın ve kurtuldun, bu mu, bu kadar mı? Bencilsin işte, Derda. Bir de ben bencil değilim diyorsun. Yalnızca kendini düşünen bir narsist olmasan, seninle birlikte aynı kaderi paylaşan diğer dört kişiyi de hesaba katar, bunun yalnızca senin içini dökmenle ilgili olmadığını, anlardın, Derda. Bencilsin, ben-cil! Derdin. Derdin ve bağırırdın:

Bu dünyada yalnızca sen yaşamıyorsun!

Evet, kardeşim. Değinmek istediğim nokta tam da bu aslında. Bu dünyada yalnızca ben yaşamıyorum.

Tanrının planının piyonu bendim bu defa, o kadar.

Evrenin ham maddesi, diyordum, değil mi? Beyin sıvısı, diyordum. Beyin, mükemmel bir organ, biliyor musun? Her şey o kadar düzenli ve kusursuz ki içeride, insan hayret ediyor.

Neden ölmüş kardeşime mektup yazıyorum? Neden bunları anlatma ihtiyacı hissediyorum?

Söylediğim gibi, bu hikayeyi birilerinin okumasını istiyorum. Benim işim bu, kardeşim! Yaşadıklarımı öyle bir anlatmalıyım ki, öyle bir masal olmalı ki anlattığım; kişi etkilenmeli, kendi hayatına yamamalı sözlerimi.

Ve, ah, şu beyin yok mu...

Dağdan aşağı inerken, eriyiverdi karlar. Hemencecik açtı güneş, ne oldu, ne bitti anlamadık. "Anlat bana," diye durdurdu, Serkan beni. "Ne oluyor? O öpücük... Karlar, güneş?"

"Gitmek istemiyor musunuz?" diye seslendi, Tunç, önümüzden. "Geliyoruz!" dedim, sesimi duyurmak için bağırarak. "Gidiyoruz, Serkan." Dedim, neşeyle. "Kurtuluyoruz!"

"Dur, dur... Beni öpüp sonra sorumun cevabı olacağı yerde bana daha çok soru sorduran şeyler söyleyip gidemezsin böyle." Baktım, suratına. "Seviyorum seni." Dedim, neşeyle. "Aşığım sana!" Serkan, şaşkınca bakıyordu suratıma. Önce bir korku saracak gibi oldu beni, ya sertleşseydi ifadesi? Sertleşmedi. Güldü, Serkan. Sıcacık güldü. Sımsıkı tuttu elimi, hiç bırakmayacakmış gibi.

İki hafta önce bıraktı, kardeşim.

Gerçi siz, kahveciden tanışıksınız ama, yine de tanışınca çok seveceksin onu, eminim. Çok yorma onu hemen, bırak yerine alışsın. Alışık olmadığı yerlerde hiç rahat edemez, doğru düzgün de konuşmaz çünkü. Mektubum sana ulaşırsa şayet, Serkan'a en mahrem öpücüklerimi ilettiğimi söyler misin?

"Hızlıca hazırlanalım," dedi, Tunç, Selim evin kapısını açar açmaz, kapıdan girerken. Serkan, "ne yapıyoruz?" dedi, hala cevaplandırmadığım soruları vardı belli ki. Herkes toplandı, kapının önünde bir anda. Turgut ve Filiz, birbirlerine sarılmış duruyorlardı. Filiz ile göz göze geldiğimizde, gülümsedi, Filiz.

Hadi Gittik!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin