Bölüm 5: Kusmak veya Kusmamak

549 59 3
                                    

Tunç;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Masal anlatıcılığı bana para kazandıran bir şey değil. Aslına bakarsan, bana hiçbir getirisi yok. Kariyer açısından tabii... Ama inan bana, gayet yerinde bir terapi görevi görüyor benim için. Bu masal anlatıcılığı işi nereden çıktı, entel dantel şeylerle uğraşma otur para kazan dediğini duyar gibiyim, kardeşim.

Deme.

İlk masalımı, on yaşında kanser hastası bir çocuk olan Zehra'ya anlattım. Kemoterapi görüyor olduğundan, saçlarını o gün kazıtmıştı. Gözlerinin altında koca koca halkalarla bakıyordu bana. Arkadaşımın kardeşiydi, Zehra. Çok güzel, çok akıllı bir kızdı. Ama işte her kız çocuğu gibi saçlarına aşıktı o da!

"Rapunzel gibi uzun saçlı olmak istiyorum." Demişti, bana. Bense ona bir masal anlatmıştım.

Bir varmııış, bir yokmuş. Develer tellal iken, pireler berber iken, ben anamın beşiğini tıngıııır mıngıııır sallar iken...

Çoook uzaklarda, Tanrı Dağlarında yaşayan bir boy varmış. Bu boy, öyle bir boymuş gibi, daha süt yaşında kızlar, erkekler ata biner, ok atarlarmış, av avlarlarmış, kımız içerlermiş.

Bu boyun beyinin, uzun yıllar sonra, güzel mi güzel, güçlü mü güçlü bir kızı olmuş, adını da Selcen koymuş. Bu kız çocuğu büyümüş, çok güzel bir hatun olmuş. Selcen Hatun tam bir savaşçıymış... At üstünde gezer, mızrağını okunu kuşanır, harbe gider, kelle alırmış. Öyle ki yedi cihana namı yayılmış Selcen Hatun'un. Herkes onun hem ne denli güzel ve zarif, hem de ne denli güçlü kuvvetli olduğunun dedikodusunu yapar olmuş. Böyle böyle talipleri de gelmeye başlamış tabii...

Boy beyi, Selcen Hatun'un babası, her gelen talibinde, kızının sırma saçlarını okşayıp fikrini sorar, onun fikrini alırmış. Selcen Hatun'da bu uzun, gece karası saçlarını savura savura, "ceng edelim," dermiş. Her gelen talibiyle göğüs göğüse dövüşür, her daim kazanırmış. Öyle ki, ne zaman kendi silahını atan bir yiğit gelirse karşısına, ant içmiş evlenmeye onunla.

Gel zaman git zaman, Selcen Hatun'un talipleriyle ceng ede ede onları biçtiğinin dedikodusu da yayılmış yedi cihana. Selcen Hatun otlakta dinlenir iken, bir yiğit gelmiş, dikilmiş karşısına. O yiğit ki ne yiğit... Uzun boylu, kömür gözlü, kömür sözlü bir delikanlı!

Selcen Hatun ile yiğit ceng etmişler, yiğit delikanlı yenivermiş Selcen Hatun'u ve onu çalılara yatırmış. Evlenmiş, mutlu yaşamaya başlamışlar bu kömür gözlü yiğit ile sırma saçlı Selcen Hatun. Ola ki ne ola...

Yiğit delikanlı bir hastalığa yakalanmasın mı! Nice şifacılar, nice kamlar gelmiş de derdine çare bulamamış zavallının. O kömür gözlü, kömür sözlü delikanlı yiğit, yattığı yere çökmüş, ne yiğitliği kalmış, ne delikanlılığı...

Hadi Gittik!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin