Günlerin ardı arkası kesilmiyordu..
zaman akıp geçiyordu. Aynı kıyıya vuran dalgalar gibiydi.. Dalga her defasında geliyor Emma'nın hayatından bir şeyler alıyor ve gidiyordu, Emma gözlerini kapattı ve dalgaların sesine kulak verdi..
'Ben şimdi ne yapacağım?" diye düşünmeye başladı.. Bu dalgalar her zaman böyle kuvvetli mi gelecekti?
Hep hırçın mı olacaktı?
İyi şeyler olmayacak mıydı?
Bu soru ona oğlunu hatırlattı şimdi oda burda olsaydı kumdan kaleler yapardı veya birlikte denizin tadını çıkarırlardı.Dedektifi aradı..
"Merhaba, acaba bugün müsait olduğunuz bir vakit görüşebilir miyiz?
"Tabi ki, bayan Emma 02:00'da sizin evde buluşabiliriz uygun mudur?"
"Tabi,iyi günler."
Emma artık bazı şeyleri yoluna koyma vaktinin geldiğini düşündü.
Valiz.. yüzük.. oğlunun kaybı.. bıçaklanma... derken her şey üst üste gelmişti.
Eşyalarını toparladı eve gitti. Gerçekten bu ev onu çok darlıyordu.
Yorgundu ve düşünceliydide..Dedektif gelmişti ve
"Oğlunuzu bulmaya bir adım daha yaklaştık, edindiğim çok sağlam kaynaklara göre.."
"Evet? Göre? Yaşıyor mu? Nasıl?bir şey mi olmuş?Nasıl?"
"Biraz sakin olun kötü bir haber yok, oğlunuzun kayboluşunu çeşitli kameralardan incelmeye çalıştım fakat ilginç olan şudur ki biri sizin oğlunuza ulaşmamızı ya engelliyor ya da tesadüfler dizisinin ardı arkası kesilmiyor. Kamera kayıtları izleyeceğimiz yerdeki yani olayın gerçekleştiği yakın olan bölgelerde ki kayıtların hemen hemen çoğu yaşanan bir hırsızlık vakası nedeniyle mahkemelik olmuş ve kamera kayıtları mahkemeye yollanmış, yani ne zamana gelir ne zamana inceleyenikeceğimiz mahkemenim tarihine bağlı maalesef.
onun haricinde hastanelerde yetimhanelerde izine rastlayamadım bayan Emma."
"Anlıyorum, sanırım artık tek başıma çalışmak bana yetecektir, teşekkür ederim ilginiz için.. onun bir yerlerde yaşadığını ve mutlu olduğunu biliyorum.. Anneler hisseder, bende hissediyorum. Umarım ölmeden bir kez daha kavuşurum ona. Ölmeden bir kez daha sarılırım."
"Umarım."dedi dedektif ve çıktı. Bu dedektifin evden son çıkışıydı.İşe gittiğinde morali daha iyi oluyordu. Neticesinde yalnız yaşıyordu. Ve sonuçta otelde 10 saniye bile olsa Alex'i görme şansı vardı. Her ne kadar bunu Alex'e yansıtmak istemese de onu görmek yetiyordu. Emma bugün cafe bölümünde garsonluk yapacaktı. Bu iyi bir şeydi. Hem daha az yoruluyor hem de daha fazla ücret alıyordu.
İşte Alex Baker geliyordu ve bu cafede oturup kahvesini içmeden işe başlamazdı. Ve geldi uzun boylu geniş omuzlu adeta filmlerden fırlamış bir jöndü ve tam bir jantiydi.
Gerçekten dudakları,gözleri, yüz hatları özenle yaratılmış ve kol düğmelerine kadar kaliteli giyinmişti.
"Kolay gelsin Emma, nasılsın?""Teşekkür ederim bay Baker iyiyim. Ne alırdınız?"
"Her zamankinden iki tane."
" hemen getiriyorum." Emma iki expresso söylemişti.
Bugün yoğun bir gün anlaşılan."dedi Alex cafenin kalabalıklığına göz atarak."Evet, öyle."dedi Emma mavi gözlerini gülümseyip kısarak ve devam etti: "ben işimin başına döneyim izninizle."
"Tabi"dedi Alex alçak bir ses tonuyla.
Güneş daha yeni yeni gökyüzünü aydınlatıyordu. Ama bu cafenin dikkat çekmes için ne bir güneşe ne bir denize ne de bir müziğe ihtiyacı vardı.
Burası çok nezih bir mekan olduğundan erkekler beğendikleri kadınlara sarkıntılık etmez gayet centilmen bir şekilde davranırlardı.
Ve Emma siparişleri getirip götürürken bazı müşterilerin bakışlarından rahatsız olmuştu ama bunu belli etmiyordu daha doğrusu belli edemiyordu.İki kahveyi Alex'in masasına bıraktı.
Alex:
"Birisi senin için."dedi.
Emma:
"Teşekkür ederim."
gülümseyerek "afiyet olsun." dedi Alex ve devam etti:
"Biliyorum bura da çalışmaya başlayalı 3 ay oldu yenisin ama alışamadığın, aşamadığın veya danışmak istediğin bir durum olursa arayabilirsin."
"Teşekkür ederim, çok ilgili birisiniz."
"Rica ederim. Yanındayım.."dedi Alex ve Emma kalktı. Kalbi çıkacak gibi oldu o kadar heyecanlanmıştı ki nefesi kesilmiş sanki bin kilometre koşmuştu. Gülümsüyordu.Mary iş yerindeydi çalışıyordu, temizlik bitmişti. Paydos etmişlerdi.
Lily:
"Emma'dan haberi olan var mı? Zavallı kız onun böyle bir şey yapacağına hiç inanmıyorum."
Isabella:
"Gerçek er ya da geç ortaya çıkar."
Bu söz Mary'nin kulağında yankılandı adeta. Evet! Ortaya çıkacaktı..
Mary:
"Bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum."
Lily:
"Ne oldu Mary? Neyi bilmiyorsun?"
Mary:
"Ben sadece.. ben sadece.. sevdim.."
Lily:
"Ne oldu kimi sevdin?"
Mary:
"Hiç! Hiçkimseyi!"
Isabella:
"Hadi bu pazar Emma'ya uğruyalım mesajlarıma cevap vermiyor baskın yapalım."
Lily ve Mary bunu kabul ettiler. Her ne kadar Mary'nin Emma ile karşılaşacak cesareti olmasa da.Emma'nın çalıştığı iş yerinde işler bitmişti nihayetinde sadece 4. Masanın siparişi kalmıştı sonrasında ise temizlik kalıyordu.
Bir ton balıklı salata ve light frozen...
Siparişi aldığı gibi tatlı gülümseyişle masaya bıraktı.
"Afiyet olsun bayım."dedi Emma.
"Yanlış anlamazsanız size bir şey sormak isterim."
"Buyrun yemeğinizi mi beğenmediniz?"
"Hayır sorum yemekle ilgili değil..."
"O halde? Nedir efendim?"
"Burada ne kadar maaş aldığınızı biliyorum.. size bunun on katını teklif etsem?"
"Pardon? Anlamadım ne için böylesi bir teklifte bulunasınız?"
"Hanımefendi... şuan gerçekten hayatınızın dönüm noktasındasınız.. Evet! Dönüm noktası!"
"Uzun zamandır, tasarlamış olduğumuz bir parfüm markası için bir yüz arıyorduk ve ben 1 saattir burada oturuyorum sizin o içten gülüşünüz bizi çok etkiledi. Olur mu olmaz mı diye ortaklarımla konuştum ve eğer teklifimizi kabul edersiniz sizi dünya çapında bir star yapabilirim."
"Yıldız mı? Ben mi?"dedi Emma. Gerçekten çok şaşırmıştı.
"Evet! Siz! Herkesin hayatında bir dönüm noktaları olur sizinkide bı olmalı.. buyrun bu kartım."
"Teşekkür ederim ama ben bunu yapabileceğimi sanmıyorum."dedi Emma titrek bir sesle. Evet alacağı maaşın on katıydı. Evet fazla bir meblaydı bu. Ama Emma kendine güvenmiyordu. Kameralar önüne çıkmak ona göre değildi diye düşündü.
"Acele etmenize gerek yok. İsterseniz cuma günü ofisimize uğrayın, lütfen hemen karar vermeyin yapmanız gereken tek şey burada gülümsediğiniz gibi gülümsemek ve parfümümüzü sıkmanız başka bir şey yok, lütfen bir düşünün"dedi adam gerçekten bunu öyle çok istiyordu ki gözlerindeki kıvılcım bunu anlatmaya yetiyordu. Emma'ya bakarken sanki çölün ortasında bir çiçek görmüş gibi bakıyordu.. Can attığı her halinden belliydi."Peki, afiyet olsun." dedi Emma.
Çok heyecanlanmıştı.
Temizliği yaptılar ve otelden ayrıldılar. Emma kulaklığını taktı ve düşünerek yürümeye başladı.
"Star..star..star.." diyip gülüyordu bazen kahkaha atıyordu.
Kabul edecekmiydi? Kabul etse herşeyin yoluna girmesi herkesin tahmin ettiği kadar kolay olur muydu?
Hizmetçilik yapmadan geçineceği tek iş bu olacaktı heralde. Evet adamında dediği gibi hayatının fırsatıydı..
Kendi kendine "Bir yıldız doğuyor."
dedi gülümseyerek. Bunu alaycı bir tavırla söylemişti.Eve gitti uzun zaman sonra ilk defa bu kadar neşeliydi "Sanırım iyi şeyler olacak." dedi kendi kendine.
Ve pazar günü gelip çatmıştı Emma'nın eski işyerindeki bütün arkadaşları Emma'nın evine gelmişlerdi ve bu baskın gerçekten Emma'yı çok şaşırtmıştı Ve eski iş arkadaşlarının görmek onu çok mutlu etmişti taki Mary'i görene kadar.
Hepsi içeri girdiler Emma'nın yüzündeki bu sinirli ifade herkesin dikkatini çekti.
Lily:
" Emna canım iyi misin?"Emma:
"İyiydim..."Lily:
"Ne oldu?"Emma:
"Ne mi oldu? Ne mi oldu? Daha nasıl soruyorsunuz? Bu görmüş olduğunuz..."Mary:
"Eeemmmaa! Bir dakika sana birşey söylemem gerekiyor.."
Dedi Mary panikle..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALİZ
ChickLitEmma Amerika'da yaşayan tek derdi oğluna güzel bir gelecek sağlamak olan bir annedir. Çalıştığı otel odasında bir valiz bulur ve bu valiz onun hayatını değiştirir. Emma'nın odalardan bulduğu eşyalarla istemeden de olsa değişen hayatına yeni bir solu...