2.oda

163 62 70
                                    

Emma:
"Lafı fazla uzatmayacağım, ben otel odasında bir valiz buldum sanırım biri unutmuş ne yapacağımı bilmiyorum, sana sormak için yanına uğrayacaktım ama saat çok geç olmuştu geri dönmüştüm sonra olanları biliyorsun işte."
Adam: "Peki, ben nasıl yardımcı olacaktım? Adres, isim veya numara falan çıktı mı içinden?"
Emma:
"Aa! Evet bekle getireyim."
"İşte burda üzerinde 25 Melville Park Rd. Suite 110 Melville NewYork /Swan Hotel Bay Alex Baker yazan bir adres var."
Adam:"inanamıyorum Alex Baker mi? Sizin otelde mi kalmış?"

Emma:"Evet? Neden bu kadar şaşırdın?"

Adam:"Amerika'nın en zengin iş adamlarından diye biliyorum hakkında çok dedikodu var. Gazetelerde boy boy fotoğrafları vardı. Sürekli övgüyle söz edilen birisi ve çok mütevazi birisiymiş öyle duydum. İstersen bu otele birlikte gidebiliriz. Ne dersin?"

Emma:
"Teşekkür ederim, ben hallederim geç oldu istersen sende fazla geç kalma."

Adam:
"Peki dikkat et kendine fazla üzülme bulacağız oğlunu."

Teşekkürü ettikten sonra onu uğurladı.. "Tanrım! Ne iyi adam. Neden bu kadar iyi davranıyordu ki bana" diye düşündü Emma yarın ilk işi Swan Otele gidip Alex'i bulmak olacaktı.
Emma'nın doğal bir güzelliği vardı gerçekten. Aynanın karşısına geçti gözlerinin altı şişmişti ama bu bile onun güzelliğini örtmüyordu. Biraz fondöten birde ruj sürüp çıktı nihayetinde orda belki işte bulabilme imkanı olabilirdi böylece oğlunu bulmaya bir adım daha yaklaşabilirdi.

Swan Hotel'in kapısının önündeydi işte. Swan Hotel bütün ihtişamıyla karşısındaydı golden duvarları ve tepedeki ihtişamlı avizesiyle adeta lükslüğün ve modanın kalbi haline gelmişti burası, kırmızının ve sarının muhteşem uyumunu bu otelin dizaynında görebilmek mümkündü. Emma otelin  ihtişamına işte böyle kapılırken gözlerini avizeden duvarlardaki pahalı tablolardan alamadı.

O sırada elinde kahveyle hızlıca yürümekte olan takım elbiseli beyi görmemişti. Adamda hızla yürüdüğünden bir yere yetiştiği belliydi ve birden çarpıştılar ne yazık ki adamın elindeki kahve Emma'nın üstüne boşalmıştı çoktan.

Emma panikle kurutmak için bir bez aradı, bacağı yanıyordu adeta. Adam ceketinin cebinden çıkardığı ipek bir bez parçasıyla kurutmaya çalışırken oradan çalışanlara Emmayla ilgilenmelerini söyledi.
Adamın lafıyla Swan Hotel'de çalışan üniformalı bir kaç genç Emma'ya yardım etmek istedi.
Emma:
"Teşekkür ederim. İyiyim bi iki saatlik böyle idare edebilirim sanırım."
"Ama olur mu hanımefendi? Hatamı telafi etmeme izin verin lütfen. Gerçekten birden önüme çıktınız fark edemedim."

"Ziyanı yok bir daha ki sefere elinizde kahveyle yürümezseniz böyle sorunlarla karşılaşmazsınız, aksilik üstüne aksilik işte bütün sorunlar beni bulurdu zaten ama bu aralar biraz fazla olmaya başladı gerçekten artık dayanacak gücüm kalmadı." Diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ne gidecek bir annesi vardı ne acısını dindirecek bir oğlu ne de meşgul olacağı bir işi vardı. Hiç bir şeyi yok gibiydi. Daha doğrusu, kendisi öyle hissediyordu.
"Gerçekten kusura bakmayın ama siz çıktınız karşıma. Bu halde yürüyemezsiniz istersiniz sizi istediğiniz yere götürebilirim?"
"Teşekkür ederim ama şuan istediğim yerdeyim zaten. Şurada biraz otursam geçer heralde "
"Peki size yardım edeyim ozaman" diyerek Emma'nın koluna girdi ve otelin cafe bölümüne doğru ilerlediler. Emma oturduktan sonra bu beyefendide gider heralde diye düşündü taki o cümleyi duyana kadar "Hanımefendiye buz getirin."
"Derhal bay Alex" garsonun bu cümlesi ona acısı unutturmasına yetti.

VALİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin