1.Oda -Jack-

195 70 76
                                    

Emma'nın gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Hayatını adadığı oğlu yoktu tabiki ilk işi polise gitmek oldu. Polisler olay yerine geldiklerinde inceleme yapmaya başladılar fakat elle tutulur  bir delil olmadığından polisler Jack'in bulunmasının kolay olmadığını söylediler.

Emma ne yapacağını şaşırmıştı artık. Acısını o kadar derin yaşıyordu ki, sanki geçmişi, hayatı herşeyi yok olup gitmiş, yaşamak için bir nedeni kalmamıştı. Bir hafta geçti.. her gün polis merkezine gidiyor bir haber var mı diye  kontrol ediyordu.. daha sonra bir ay geçti.. artık işi gücü bırakmış iki gözü yaşlı annenin ayağa kalkacak mecali kalmamıştı. Her gün komşularını kolluyor bir haber var mı diye gözlerinin içine bakıyordu.. Ama malesef ne ses vardı ne soluk.. Jack'in hiç bir izine rastlayamamıştı..

Uzun zamandır olmayan bir şey olmuştu: kapı çalmıştı..
Evet! Kapı çalmıştı Emma'nın kalbinde yine aynı heyecan vardı. Bir aydır hasret kaldığı o güzel haberi şimdi duyacak gibiydi.. Kapıyı açtı karşısında uzun zamandır görmediği iş arkadaşları olan Mary, Lily ve Tom'u gördü. İlk önce afalladı sonra içeri davet etti.
Lily:"Emma olanları duydum,gerçekten çok üzüldüm hala bir haber yok mu kuzum?"

Emma:"Malesef ne bir iz ne bir ses, hiç bir haber yok."

Mary:"Emma biliyorum gerçekten çok acı bir durum ama kendini bu kadar harab etmemelisin, çok yıpranmış görünüyorsun, lütfen toparlan.."

Emma:"oğlumdan bir haber alamıyorken nasıl kendime gelmemi bekliyorsun?"

Tom:"iyi tarafından düşünmeye çalış belki hala yaşıyordur.. Belki..Belki.. babası gelmiştir, onu almıştır.."

Emma:"Babası mı? Onun umrunda olacağımızı hiç sanmıyorum,genç sevgilileriyle hayatını yaşıyordur."

Lily:"Öncelikle oğlunu aramak istiyorsan kendine çeki düzen vermek zorundasın bu şekilde kendini yıpratmaktan başka bir şey yapmıyorsun. Ağlamanın üzülmenin kime faydası var? Bu durum oğlunu geri getirebilecek mi? Hayır. O halde silkelen ve kendine gel. Oğlunu bulabilmen için seninle ilgilenebilecek iyi bir polis biliyorum ve bir dedektif ayarlayacağız."

Emma:"Gerçekten mi? Bunu yapar mısınız? Tanrım! Doğru söylüyorsun artık bir şeyler yapmam lazım."

Mary:"Tabi ki tatlım, daha dur kötü bir haber almış değiliz umudumuz var Jack'i bulacağız."

Lily:"Ama dedektif işi biraz tuzlu canım, onun için çalışman gerekecek ve bir aydır işe gelmediğin için patronun seni işe alacağını hiç sanmıyorum."

Tom:"Doğrusunu söylemek gerekirse bence artık bu otelde çalışamazsın,  bilirsin patronumuz bay Jason biraz duygusuz bir insandır. Biraz zaman geçsin ben seni tekrar aldırmaya çalışacağım."
Emma:"Çalışmak mı? Bilemiyorum. Teşekkür ederim destekleriniz için, kendimi toparlayabilirim gibi artık. İş mi? işede yarın bakarız."

Konuşmaları yarıda kesildi ve kapı çaldı. Gelen fransız Cafesi'nin işletmeciliğini yapan ve tam ona uğrayacağı sırada eve gitmeyi akıl ettiği Adam'dı. Aslında olaylardan haberi yoktu. Daha doğrusu Emma öyle zannediyordu.
Adam:"Emma! Şükür burdasın, olanları duydum gerçekten çok üzüldüm.. Nasılsın?"
Emma:"Adam hoşgeldin demek haberin oldu. İyiyim dersem iyi olur muyum dersin?"
Adam:"üzülmek için çok erken, biliyorsun cafemizde olsa eski hackerlerdeniz, üniversiteyi tamamlamış olsaydım şuan Microsoft'taydım bunu en iyi sen bilirsin, sana yardım etmeye geldim. Oğlunla ilgili daha detaylı bilgiye ulaşırsak onu bulabiliriz diye düşünüyorum."

Emma:"Gerçekten mi? Bu duyduğum ikinci güzel haber. Sizi tanıştırmayı unuttum arkadaşlar bu Adam kendisi bir Fransız mutfağının işletmecisi ve çocukluk arkadaşım."

Lily ve Mary'nin gözlerinin içi parıl parıl parıldamaya başladı. Adama bakarken kendilerinden geçmişler gibiydi. Adam inci gibi dişleriyle Mary ve Lily'e gülümsüyordu. Tom bu bakışmaları bölerek
"Merhaba bizde Emma'nın iş yerinden arkadaşlarıyız."
diyebildi nihayetinde. İş arkadaşları artık kalkmanın vakti geldi diyip paltolarını almaya yöneldiklerinde Mary:
"Cafe'ne mutlaka uğrayacağım Adam, Jack'ı bulacağız ve bunu orada kutlayacağız."
Adam:
"Tabi ki ne zaman isterseniz, size fransız kahvesinden ikram etmek isterim."
İş arkadaşlarını uğurladıktan sonra Adam'la başbaşa kaldı. Emma kahveleri getirdi birer yudum aldı ikiside. Emma dışarıda ki yağmuru görünce birden hatırladı.
"Biliyor musun?"dedi. Adam:"neyi?"
Emma:"Ben senin yanına gelirken oğlumu kaybettim."
Adam:
"benim yanıma gelirken mi? Neden benim yanıma gelecektin özel bir nedeni mi var yoksa?"
Emma:
" Evet ."
dedi ve ekledi:
"aslında.."
Adam'ım gözleri ışıl ışıl ışıldamaya başladı sanki yıllardır bu günü bu anı bekliyormuş gibi hissetti ve gülümsedi. Bu gülümseme sanki odadaki kasvetli havayı dağıtacak gibiydi.
Adam:
"Aslında ne? "
"Ne için Emma söyle artık." dedi ses tonunda merhamet ve sabır vardı sanki, elini tam Emma'nın eline götürüyordu ki, Emma:
"Valiz için."
Dedi.
Adam sanki büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı,elini hemen geri çekti, ve birazda afallamıştı anlamaya çalıştı ama anlayamadı.
Adam:
" Ne valizi?"
dedi.

VALİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin