*14*

443 34 2
                                    

Genç kız, hızla yatağından kalkmaya çalışırken ayağı yorgana dolandı ve kendini yerde buldu. Ancak kendini hemen topladı ve üzerindeki pijamaları değiştirmek için dolabına yöneldi.

O geliyordu. Buraya hemde!

Ne giyeceğini bilemez halde saçlarını karıştırdı ufak bir çığlık attı sinirden. Çok özenilmiş gibi olmamalıydı. Ev kıyafeti olmalıydı ama çok salaş da olmamalıydı. Ne giyecekti ki şimdi? Acaba duşa mı girseydi?

Kafasını iki yana sallayıp kendine geldi ve üzerine eşofman altını geçirmeye karar verdi. Koyu yeşil renkli düz bir tişört ve gri kapüşonlusunu geçirdi en son üzerine. Kaktüs desenli pijama takımından daha iyiydi sonuçta.

Daha sonra pencere kenarına geçip sokağı gözlemeye başladı. Kalbi göğüs kafesini delmek üzereydi ve ne yapacağını kara kara düşünüyordu. Ne diyecekti ki?

Birkaç dakika sonra sokağın başında kafasına kapüşonlusunun şapkasını geçirmiş halde biri belirdi. Bu oydu. Kambur yürüyüşünden tanımıştı hemen.

Evdekileri uyandırmadan yavaşça dış kapıya yöneldi genç kız. Bahçeyi aşıp demir kapının önünde onu beklemeye başladı. Bunu yaptığına inanamıyordu. Bekleyişinin her saniyesi neden böyle keyifliydi ki? Çocuk kafasını kaldırıp kendisini gördüğünde yumuşak bakışlar eşliğinde bunu düşünüyordu. Daha sonra kızgın olması gerektiği aklına geldi ve ifadesini değiştirdi.

"Sana gelme demedim mi!" dedi sesini kısık tutmaya çalışarak.

Oğlan omuz silkti.

"Pek söz dinlediğim söylenemez." Biraz öne eğilip kızın irkilmesine sebep oldu.

"Ayrıca gelmemi istemeseydin parfüm sıkmış olmazdın." Geri çekilip uzun boyu sebebiyle tepeden bakışlarla kızın utanmasını izledi. Keyifli ifadesi suratını ele geçirmişti ve kızın ne yapacağını bilmez halde öylece durması çok şirindi.

Genç kız ise parfüm sıktığı için içinden kendine küfür ediyordu o sırada. Rahatsızca kıpırdanıp konuyu değiştirdi.

"Evine git lütfen. Saat geç oldu ve annemler her an benim evde olmadığımı anlayabilir."

"Tamam. Filmi boş ver. Biraz yürüyelim en azından." Ceplerindeki elleri kabul etmesi için karıncalanıyordu adeta.

Genç kız bezgince nefes verdi. Ancak hiç kimse sevdiği insanla bir arada olabilme fırsatını geri tepmezdi. Hele bir de platonikseniz.

"Peki" dedi kız sadece ve önden yürümeye başladı. Utançla kafasını yere eğmişti ve arkadan gelen ayak sesleri onu olabilecek en mutlu insan haline getiriyordu. Hafifçe gülümsedi.

Bir süre sessizce yürüdüler. Yan yanaydılar ve aralarında çok az mesafe vardı. İkisi de bu durumdan garip bir şekilde keyif alıyordu.

Bir basketbol sahasının kenarına geldiler ve banklardan birine oturdular. Genç kız kafasını kaldırıp gülümsedi. Yıldızlar sanki bunun olacağını bilirmiş gibi daha güzeldiler bu gece.

"İlk ne zaman anladın?" diye sordu çocuk.

"Neyi?"

"Beni sevdiğini."

Kız birkaç saniye sessiz kalıp düşündü.

"Galiba sen ayı gibi kahkaha attığındaydı."

"Ne?"

"Yani şey... O gün sınav vardı. Kafam dağınıktı falan. Sınıfıma giderken senin arkadaşlarınla şakalaştığını gördüm. Tam sessizce yanınızdan geçiyordum ki sen manyak gibi kahkaha attın."

Genç kız tepkisini ölçmek için oğlanın yüzüne baktı. Suratında anlamlandıramadığı bir ifade vardı.

"Manyak gibi kahkaha atmama mı vuruldun yani?"

"Sen o kahkahayı attığında benim kalbim... Tekledi. Cidden sanki hapşırmışım gibi tekledi ve olduğum yerde kalakaldım. Senden tarafa da bakamıyordum hareket de edemiyordum. Resmen gülüşün bende hipnoz etkisi yaratmıştı."

Oğlan pür dikkat dinliyordu. Genç kız devam etti.

"Daha sonra oracıkta oturup ağlamak istedim. O gülüşünün nedeni olamadığım için... Göğsüme bir ağırlık çöktü ve o an anladım."

Duraksayıp gülümsedi.

"Senin gülümsemene sebep olmak istiyordum falan filan işte. Çok da abartılacak bir şey değil. Daha fazla utandırma beni istersen."

Genç kız önüne dönüp yıldızları izlemeye devam etti.

Oğlan kendi kendine mırıldandı.

"Bunu anlamam gerek." Daha sonra kızı omuzlarından tutup kendine çevirdi.

"Hadi kahkaha at."


KÜL • TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin