*18*

388 26 0
                                    

Kim derdi ki ana yoldan geçen kamyon sesleri ile beraber gün doğumunu izlemek bu kadar güzel olacak?

Kız ve oğlan, bir tepedeki çimlerin üzerine yan yana oturmuş halde ufka bakıyorlardı. Sabah rüzgarı kızın koyu dalgalarını savururken şampuanının kokusunu oğlanın burnuna geliyordu. Oğlan derin bir iç çekmekten kendini alamadı.

Kız biraz mayışmıştı ama rüzgar uyumasına engel oluyordu. Ha bir de yanındaki sarışın oğlan. Ellerini kollarının üzerinde gezdirip hafif bir gülümsemeyle hayatının en güzel dakikalarını geçirmeye devam etti. Bu oğlan yanındayken hep güzel şeyler oluyordu.

"Gelsene." dedi oğlan kollarını iki yana açarak. Hafif utangaç bir ifade vardı suratında.

Genç kız bir saniye tereddüt etti. Ama böyle bir anı bir daha asla yaşayamayacağını bildiğinden oğlana doğru yaklaşıp kollarının arasına girdi ve sırtını onun göğsüne yasladı. Oğlan da onu sarmalayıp çenesini başının üzerine koydu.

"Lütfen rüya olmasın! Lütfen bunlar rüya olmasın! " diye sayıklarken buldu kendini genç kız. Şu an o kadar huzurluydu ki bir gök taşı Dünya'yı yok etse bile, onun yanında olduğu için mutlu olurdu.

Ne bir ses ne de haber gelmiyor artık senden.
Öylece kalakaldım da deli hasretinle ben.

Oğlan irkildi. Kızın sesinin güzel olduğunu bilmiyordu. Dikkat kesilip onu kolları arasında daha sıkı tutarak dinlemeye devam etti.

Bir yabancı selamın ile hüzünlere daldım.
Kendi ellerimle ben beni kederlere saldım.

Sonunda bir oyunca kara sevda aldım senden.
Yani değişmedim hala öyle biraz çocuk kaldım.

Yok öyle el gibi durma gül biraz, sana gülmeler yaraşır.

Yok öyle güz gibi soğuk olma, güz ayrılık taşır.

Çocuk ne diyeceğini bilemiyordu. Sesi o kadar güzeldi ki biraz daha devam etmesini hatta susmamasını isterken buldu kendini.

"Sen..." Kız hafifçe dönüp oğlana baktı. Yanakları kızarmıştı.

"Sesin efsane güzel. Neden daha önce söylemedin?" Oğlan inanamazmış gibi ona baktı. Güneşin ilk ışıkları gökyüzünü boyarken kızın gözleri de aynı şekilde ışık hüzmeleri taşıyordu sanki.

"Sormadın ki." diyerek omuz silkti kız. Gülümsemesi yüzüne yayılırken oğlanın şaşkın mavi gözlerini izledi.

"Cidden... Beni bundan mahrum ettiğin için sana kızabilirim, ama yapmayacağım çünkü bir şarkı daha istiyorum."

Kız hafifçe kıkırdadı.

"Hangi şarkıymış o?"

"Bilmem. Sen söylediğin sürece fark etmez." Hülyalı bakışları kızın kızaran yanaklarına kaydı. Bunca zaman onu nasıl olup da fark etmemişti ki?

"Şöyle şeyler söylemesene." dedi kız yüzünü eliyle gizleyerek.

"Alışkın değilim."

"Ama alışman gerek. Çünkü bir süredir nasıl olup da seni fark edemediğimi düşünüyorum. O kadar salağım ki..." Kafasını iki yana salladı.

Genç kız kendini iyice çocuğa doğru döndürüp ciddi mi diye suratını inceledi. Ölümüne ciddiydi.

"Yani ancak bir aptal senin güzelliğini göremez. O da ben oluyorum." Alaycı bir gülüş attı. Kendine kızdığı çok belliydi.

"Herkese bu yüzümü gösterdiğimi mi sanıyorsun?"

"Nasıl yani?"

"Benim çok ketum olduğumu düşünürler. Suratsızın tekiyim normalde. Ayrıca hiçbir arkadaşım da benim şarkı söylediğimi duymamıştır."

Oğlan gözlerini kırpıştırdı.

"Bunlar bana özel yani?"

"Elbette salak."

"Ha, tamam o zaman."

Genç kız kendini tutamayıp kahkaha attı. Kahkahası oğlana da bulaştı ve çimenlere yatıp deli gibi güldüler. O sırada güneş tam anlamıyla doğmuştu ve Kül ile Alev'in dansını izlerken onlara günün ilk ışıklarıyla eşlik etti. Bu onun için bir onurdu.

KÜL • TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin