Cumartesi gecesi 03:20
O: Konuşmamız lazım.
A: Bir şey mi oldu?
O: Evet. Müsaitsen parkta buluşalım.
A: Tamam.
Genç kızın içini bir korku sarmıştı. Bu da neydi böyle? Kötü bir şey olduğu belliydi ve midesi alt üst olmuş halde montunu giydi. Beş dakika sonra parktaydı ve oğlan da volta atarak onu bekliyordu.
"Kötü bir şey mi var?" Ellerini ovuşturarak yavru köpek gözleriyle oğlana baktı kız.
"Otursana." dedi bankı göstererek. Daha önce hiç böyle bir ruh haline bürünmemişti oğlan. Genç kız iyice endişelenmeye başladı.
Oğlan ellerini montunun ceplerine koyup nefes verdi. Sokak lambasının ışığında yüzünün yarısı gölgeliydi ve bu sayede çene hatları daha netti.
Çocuk düşüncelere dalmış halde yerdeki kilit taşlarını izliyordu. Genç kız konuşması için bekledi.
"Taşınıyoruz." dedi dan diye. Kafasını kaldırıp kızın gözlerinin içine baktı ve tepkisini ölçtü.
Genç kız önce kaşlarını çattı ve olayı anlamaya çalıştı.
"Nasıl yani? Nereye?"
"İstanbul'a."
"Ne zaman?"
"Bu yaz. Tercihler açıklandıktan sonra."
Genç kız hafifçe geri çekildi. Gözlerini kırpıştırdı ve yüzü çöktü. Midesi bulanıyordu resmen üzüntüden. Birkaç saniyede birden yaşlanmış gibi hissediyordu.
"Ne... neden?"
"Annemin işleri iyi değil. İstanbul'da yeni bir avukatlık bürosu açacak. Tercihlerimi de ona göre yapmamı istedi." Mahcup mahcup kafasını eğdi.
Genç kız kendini tutamıyordu. Gözlerine biriken yaşları geri göndermeye çalıştı. Neden her seferinde bu çocuğun yanında ağlıyordu ki?
"Ağlama lütfen." Oğlan kızın göz yaşlarını silip yüzünü ellerinin arasına aldı.
"Zaten aynı şehri tutturmamız çok da olası değildi. Sadece biraz daha erken haberimiz oldu o kadar."
Kız istemsizce ağlamaya devam ediyordu.
"Bana niye açıklama yapıyorsun? Biz neyiz ki zaten? Hiçbir şey." Oğlanın elinden kurtulup kafasını çevirdi kız. Öfke bir anda belirmişti ve üzüntüsünü bastırmış halde vücudunda kol geziyordu.
Oğlan şaşırmıştı. Köşeye sıkıştığında sinirlenmek, bu kızın koruma mekanizmasıydı galiba.
"Hiçbir şey mi? Cidden böyle miyiz sence?" Sesinden hayal kırıklığı okunabiliyordu.
Genç kız gardını indirmeye başladı. Çünkü oğlanın gözlerinde bir şeylerin parçalandığını görebiliyordu.
"Hayır. Ama ne olduğumuzu da kestiremiyorum açıkçası." dedi sitem eder gibi.
"İlla bir kalıba girmemize gerek var mı? Yok sevgiliymiş yok flörtmüş! Aramızdaki öyle basit bir şey mi? Sen söyle." dedi daha da sinirlenerek.
Kız, gözlerini silerek burnunu çekti ve telaşla kafasını iki yana salladı.
"Kesinlikle değil. Üzgünüm. Ne tepki vereceğimi bilemiyorum." Ellerini iki yana açtı ve omuzlarını düşürdü.
Oğlan onun bu halini görüp biraz sakinleşti ve derin bir nefes aldı. Daha sonra dayanamayıp kollarını kızın omuzlarına doladı ve onu kendine çekti.
"Kusura bakma. Ben de gerginim."
Genç kız, onun göğsüne sığınarak hayatının en huzurlu saniyelerini geçirmeye başladı. Cidden bir insan nasıl böyle güzel kokabilirdi ki? Yaydığı enerji kızı mayıştırıyordu.
Bir süre öylece kalıp anın tadını çıkardılar. İkisi de konuşup bu güzel anı bozmak istemiyordu. Genç kız kafasını kaldırıp baktığında oğlanın onu yarı kapalı gözlerle izlediğini fark etti. Sanki dünyanın en güzel şeyiymiş gibi bakıyordu. Sarı kirpikleri titreşti ve genç kız o kirpiklerin her birini sevmek istedi.
"Tamam." dedi kız sakince gülümseyerek.
"Bana öyle bakma lütfen."
"Neden?" diye sordu oğlan. Sesinden gülümsediği anlaşılıyordu.
"Utanıyorum da ondan."
Oğlan hafifçe gülünce göğsü titreşti ve genç kız bu melodi ile ömrü boyunca yaşayabileceğini hissetti.
"Madem az zamanımız var. O zaman tadını çıkartalım değil mi?" Genç kız biraz yükselip oğlanla yüzlerini aynı hizaya getirdi ve gamzeli bir gülücük verdi ona.
Oğlan ise gülümsemesinin etkisi ile afallayarak. Kaşlarını kaldırdı ve sorar gibi baktı.
Kız, çocuğun elini tutup kaldırdı ve onu sürüklemeye başladı.
"Nereye?"
"Gün doğumunu izlemeye!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL • Texting
Short StoryMESAJLAŞMA Anonim: Neden beni hiç görmedin? O: Sen bana hiç gelmedin.