Alarmın ürkütücü sesiyle uyanmıştım yine bu sabah. Yarım saatlik yatakla mücadelem sonucunda kalkabilmiştim yataktan. Pencerenin önünde gittiğimde boğuk ve nemli bir havanın olduğunu gördüm. Bugün okulun olduğu yetmezmiş gibi birde yağmur yağıyordu. Güne 1-0 geride başlamıştım. Yağmurdan ve ıslak olan hiç bir şeyden hoşlanmam çünkü.
Bir an önce hazırlanıp okula gitmek istiyordum. Gidip ev arkadaşım Melek'i uyandırdım ve kahvaltı hazırladım. Yaklaşık bir saat sonra hazırdık.
"Benim bir işim var. Bir yere uğramam lazım. Okula tek gitsen sorun olur mu?" diye bağıran Melek'in sesini duydum kapıya çıktığımda.Nereye gittiğini açık açık söyleyemiyorsa eğer sormama gerek yoktu, zaten söylemeyecekti. Tamam diyip ayakkabılarımı giydim ve sokağa çıktığımızda o sola döndü ben ise sağa dönüp okula doğru yürümeye başladım. Bir elim montumun cebinde, diğer elimde şemsiye hızlı adımlarla yürüyordum. Birdy-Wings çalıyordu kulaklıklarımdan. Müzik dinlemek şu anda yapılabileceğim en mantıklı şeymiş gibi geliyordu. Yağmurdan nefret ederdim ve yaşadığım yerde yağmurdan başka bir şey yoktu. Güneşi bile yılda en fazla iki ay görebiliyorduk. Yılın her zamanı yağmur yağdığı için neredeyse hiç makyaj yapmam ve yazlık elbiselerim yok denecek kadar az. Lanetli bir hayatım var sanki. Sevdiğim her şeyin tam tersine sahibim ve bu çok sinir bozucu bir durum.
Yağmur sularının oluşturduğu göletlerin üzerinden atlayarak yürümeye çalışıyordum. Okula varmıştım ve bu göletlerden bahçede çok sayıda var gibi görünüyordu. Herkesin yaptığı gibi bende göletlerden rahatlıkla atlayıp okula giricektim. Tabi bu benim hayal ettiğim şeydi.
Gerçekte neler olacağını kim bilebilirdi ki? Emin adımlarla küçük göletlerin üzerinden atlıyordum. Sonra fark ettim ki okulun merdivenlerinin tam önünde diğerlerinden daha büyük bir gölet vardı. Kızlar erkeklerin yardımlarıyla atlıyordu oradan. Birisinin yardımını hayır demezdim ama etrafıma bakındığımda tanıdık kimsenin olmadığını fark ettim. Tanımadığım birinden yardım alamayacak kadar da utangaçtım. Bu yüzden bu işi tek başıma yapmalıydım.
Rahatlıkla atlarım diye düşünüyordum ki adım attığım anda yere kapaklanmam bir oldu. Daha alçağa atlamayı beklerken yüksek bir yere zıplamak dengemi bozmuştu ve o anda herkesin içinde su göletinin içine düştüm. Normalde olması gereken şey yakışıklı bir çocuğun sizi belinizden kavrayıp suya düşmenizi engellemek olurdu. Ama ben şanssız, kadersiz ve de aptalın tekiydim. Böyle bir şey olması imkansızdı.
Kafamı kaldırıp etrafa baktığımda insanların bana bakıp gülümsemesi hatta birkaçının kahkaha atması kalçamdaki yanma hissini bastırıyordu. Çok utanmıştım. Elimdeki şemsiyeden destek alıp ayağa kalkmaya çalıştım. Sonra güçlü bir elin kolumdan tuttuğunu fark edince içimde bir rahatlama hissi oluştu.
Kolumu kavrayıp nazikçe beni ayağa kaldırdı. Teşekkür etmek için yüzüne baktığımda yüzünü daha önce hiç görmediğim bir erkek gözlerimin içine bakıyordu. Sanırım rüya görüyordum. Birbirimize o kadar yakındık ki nefesini yüzümde hissedebiliyordum. O şekilde ne kadar durduğumuzu hatırlamıyorum. Bu anı bozmak da istemiyordum. Mavi gözlerine baktıkça kendimi denizin mavi sularına bakıyormuş gibi hissediyordum.
Toparlanıp bir şeyler söylemeye çalıştım. Yanaklarım alev alev yanıyordu. Bunu hissedebiliyordum ama umurumda değildi. "Te-teşekkür ederim." Heyecandan nefesim kesilmişti. Birden kolumu bırakıp gitti. Arkasına bile bakmadı. Etrafıma baktığımda az önce gülen insanların şimdi ağızları açık bir şekilde bana baktıklarını gördüm.
Montumu çıkarıp ıslanmış olan kalçamı kapatmak için belime sardım ve merdivenlerden yukarı çıktım. Bu sırada birinin bana seslendiğini duydum. "Deniz! Beni bekle." Arkamı döndüğümde Melek'in hızlı adımlarla bana koştuğunu gördüm. Yine yeni haberleri vardı. Halinden belliydi.
Yanıma geldiğinde sarılıp öptüm sanki sabah aynı evden gelmemişiz gibi. "Ne bu acele? Yeni haberler var sende sanırım." dedim, yeni haberleri olduğunu bilmeme rağmen. Az önceki durumdan haberi yok gibiydi. Yeniden anlatıp tekrar utanmak istemedim.
Gülümsemesi yüzüne yayıldı. Her an patlayacak bir bomba gibi duruyordu ve birden konuşmaya başladı. Bomba patlamıştı. "Okul bir müzik grubu kurmayı düşünüyormuş.Yarışmaya katılıcakmış ve dolayısıyla bir gruba ihtiyaçları var. Katılmayı düşünüyorsundur öyle değil mi?" Çığlıklar içinde bunu söylemişti. Okul için iyi bir haberdi ama benimle ne ilgisi olduğunu anlayamamıştım.
"Yani?" Boş gözlerle ona baktım. Belki haberin devamı vardır diye. "Yani mi? Diyeceğin tek şey bu mu? Anlamadın mı hala?" Başımı sağa sola salladım.
"Hani senin sesin güzeldi ya, belki bir şeyler söylersin falan diye düşünmüştüm. Ahh bir de gitar çalıyordun değil mi?" Dalga geçer gibi söyleyince hoşlanmamıştım tavrından. "Ne var bunda? Sesim güzel diye illa gruba girmem mi gerekiyor? Sanki bu okulda bir tek benim sesim güzel. Elemelere girsem bile kazanamam ben. Bunu sen de biliyorsun."
"Saçmalıyorsun herhalde. Senin sesin farklı. En azından benim için öyle. Seni her dinlediğimde başka hisler yaşıyorum. Böyle düşünen tek kişi de ben değilim. Seni dinleyen herkes bunu söylüyor. Sen farklısın. Bence bu yarışmayı değerlendirmelisin. Hayatın değişebilir Deniz." Melek haklı olabilirdi ama beğenilmeyip rezil olma ihtimalim de vardı. Sonuçta okuldaki herkes beni dinliyor olacaktı. Benimle dalga geçen çok olurdu.
"Olmaz. Üzgünüm, kimse ikna edemez beni bu yarışmaya katılmaya. Ben öyle grup olayına falan giremem. Kimseyle anlaşamıyorum zaten. Seyirci olarak katılmam en iyisi. İnsanların kulaklarına zarar gelmesini istemem." Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip Melek'in koluna girdim.
"Tamam o zaman. İstemiyorsan uzatmaya gerek yok. Sen nasıl istersen." dedi Melek. Yüzü düşmüştü. Umursamadım. Çünkü elemelere katılırsam başaramayacağımdan emindim. Bugünkü utanç dolu anlardan sonra kimse beni seçmezdi zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ BIRAKMA
General FictionSeni saklayacağım inan Yazdıklarımda, çizdiklerimde Şarkılarımda, sözlerimde. Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmeyecek seni, Yaşayacaksın gözlerimde.