Kimya yarışması günü geldiğinde aynadan üstümde ki okulumuzun arması olan hırkaya baktım. Siyah pantolonumu düzelttikten sonra botlarımı ayağıma geçirdim ve gelen servisin sesiyle çantamı alıp evden çıktım. Okulumuzun servisiyle birlikte, Brooklyn'de ki karşı okulun konferans salonuna gidecektik. Birkaç kişiyi ve Peter'ı da aldıktan sonra Brooklyn'e yola çıktık.
Bay Thorne oturduğu koltuğundan ayağa kalktı.
"Heyecanlı olabilirsiniz çocuklar, ama sizinle normal bir şekilde çalışıyormuşsunuz gibi düşünmenizi istiyorum. Kendinizi sınıfta hayal edin. Eğer kaybedersekte.. sonunda ölüm olmadığını düşünün. Ama yinede kazanmaya çalışın siz." dedi.
Oraya varmamız, Peter ile biraz müzik dinleyip birazda konuşarak geçmişti. Servisten inip okula girdik ve konferans salonuna çıktık. Kırmızı perdeyi hafifçe aralayarak dışarı baktığımda seyirci koltuklarının dolduğunu gördüm. Lauren, Ned ve okuldan diğer öğrenci ve öğretmenlerde başka servislerle gelmişlerdi ve bekliyorlardı.
"Düşündüğümden daha kalabalık." dedim.
"İlk kez mi katılıyorsun?" diye sordu yabancı bir ses. Arkamı döndüğümde, karşı okulun hırkasını giyen bir kızla yüz yüze geldim.
"Evet, ilk." dedim. Kız sırıtmaya başladı.
"Şansımız artıyor desene, sayende." dedi.
"Farkındaysan ilk kez katılıyorum dedim. Kimyada kötüyüm demedim." dedim ve gülümseyip bizimkilerin yanına ilerledim. Kimyada kötüydüm, lanet olsun, lanet olsun. Anons yapılıp masalarımıza geçmemiz istendiğinde sandalyelerimize oturduk. Kırmızı perde açıldı ve takım elbiseli bir adam oturduğumuz masaların ortasında ki kürsüde durdu. Kısa bir konuşma yapmaya başladığında heyecandan orayı dinleyemiyor, seyircilerde gözlerimi gezdiriyordum.
"Soru sorulduktan sonra ziline ilk basan kişi cevaplamak için 10 saniye süreye sahiptir. Eğer ona verilen saniyeyi geçirirse, cevap hakkı karşı tarafa geçer. Ayrıca ziline ilk basan kişinin masasında yeşil ışık yanar. Evet, herkes hazırsa başlayabiliriz. İlk sorumuz geliyor. Bir maddenin elektron vermesine ne denir?" Diye sorduğunda birkaç kişi zillerine basmıştı. Bizim masamız yeşil renge dönerken Dean'in sesini işittim.
"Oksidasyon denir." dedi.
"Doğru cevap! Midtown ilk soruda öne geçiyor. Diğer sorumuz; Atom numarası aynı kütle numaraları farklı olan atomlara ne denir?"
Karşı tarafın masası yeşile dönerken erkek öğrencilerden biri konuştu;
"İzotop atomlar denir."
"Doğru! Amity bu cevabı ile eşitliği sağlıyor. İşte diğer sorumuz.."
Yarışma bu şekilde ilerlerken ben hariç herkes sorulara cevap vermeye çalışıyor, zillerine basıyordu. Bildiğim ufacık bir şeyi bile fark etsem benden önce diğer okul basıyordu ve zilime dokunamıyordum bile. Skor 15-15 de kaldığında son soruya gelindiği söylendi. Her şey bu soruyla belli olacaktı. Elim zilimin üstünde duruyordu.
"Bir pil sistemindeki anot ve katot reaksiyonlarının toplamına ne denir?" aniden refleksle zile bastığımda bizim değil, karşı tarafın ışığı yandı. Benimle yarışma başlamadan önce konuşan kız cevap verdi;
"Çözelti elektrolizi."
"Maalesef yanlış. Şimdi cevap hakkı Midtown'a geçiyor." dediğinde bütün bakışlar bana döndü. Kızdan sonra zile ben basmıştım. Heyecandan ellerim buz gibi olurken düşündüm. Bu konuyu hatırlıyor gibiydim. Hatırlamalıydım, hatırlayacaktım. Pil.. katot.. anot.. reaksiyon.. pil.. pil reaksiyonu..
"Pil reaksiyonu!" diye cevap verdim yüksek sesle.
"Doğru cevap! Midtown Lisesi bu cevapla skorunu 16 yapıyor ve kazanan oluyor!"
Ayağa kalkıp aniden Peter'a sarıldığımda alkış sesleri duyuyordum. Belimden tutup hafifçe beni havaya kaldırdığında daha sıkı sarıldım. Ayaklarım yere değdiğinde yüzlerimiz çok yakın duruyordu.
"Artık.. öpecek misin?" diye sordum.
"Bu sefer sarhoş değilsin, dimi?" dedi alayla. Kafamı gülerek sağa sola salladığımda bana doğru uzandı ve dudaklarımızı birleştirdi. Konfeti sesleriyle geri çekildiğimde, Dean elinde tuttuğu büyük kupayı havaya kaldırdı. Bay Thorne yanımıza geldiğinde tam önümde durdu ve beni kendine çekip sarıldı. Bunu hiç beklemiyorken ne yapacağımı şaşırdım ve bende sarılışına karşılık verdim. Omuzları sarsılırken ağladığını hissediyordum.
"Bay Thorne.. iyi misiniz?" diye sordum. Geri çekildi ve gözlüklerini çıkarıp göz yaşlarını sildi.
"Mutluluktan ağlıyorum çocuklar. Çok iyiydiniz, harikaydınız!" Bay Thorne'u böyle görmek beni dahada mutlu ederken Dean kupayı ona verdi. Birlikte konferans salonundan çıkıp bahçeye ilerlediğimizde Lauren'ın bana doğru koşarak geldiğini gördüm. Kollarımı açarak ona sarıldım.
"Süperdin!"
"Heyecandan ölecek gibiydim L!" dedim gülerek. Peter'ın yanımıza doğru geldiğini gördüm.
"Şey.. ben Ned ile onların geldiği servis ile dönsem sorun olur mu? Onunla birkaç işimiz var." dedi. Tek kaşımı kaldırarak ona baktım.
"İşiniz mi var?" diye sordum. Kulağıma doğru eğildi ve Lauren'ın duyamayacağı bir şekilde fısıldadı.
"Sandığın türden iş değil. Ned'in evine gideceğiz sadece." dedi.
"Eh tamam o zaman. Sonra görüşürüz." dediğimde yanağımdan öptü ve Ned'in yanına ilerledi.
"Sende bizim servise gel, boş zaten. Rahat rahat konuşuruz." dedim.
"Olur, tamam." dedi Lauren ve birlikte servise doğru ilerledik.
Peter hariç takımda ki herkes bindiğinde Bay Thorne'a onun diğer serviste olduğunu söyledim. Ardından yola çıktık. Queens'e doğru giderken Lauren ile yarışma hakkında konuşup duruyorduk. Kupayı kazanmak kendimi iyi hissettirmişti.
Queens tabelasını gördükten sonra araba hafifçe sarsıldı. Sarsılma devam edip büyümeye başlarken Bay Thorne oturduğu yerden kalktı.
"Ne oluyor?" diye sordu şoföre eğilerek.
"Bilmiyorum!" Aniden büyük bir patlama sesiyle savrulduğumuzda kafama aldığım darbe ile her yer karardı.
Neler oluyordu bilmiyordum. Duman kokuları ve insanların bağırışları birbirine karışmıştı. Ambulans ve itfaiye sesleri duyarken gözlerimi açamıyordum. Canımın yandığını hissediyordum.
Gözlerimi hafifçe açtığımda bulanık görüyordum. Kirpiklerimi birbirinden ayırmakta zorlanıyordum. Artık yumuşak bir yerde yatıyordum, baktığım beyaz tavan görüşümden sürekli kayıp gidiyordu.
"Hemen beyin tomografisi istiyorum! Hastayı travma bölgesine alın!"
Tekrar tamamen gözlerimi kapattığımda, geri açabilecek miydim merak ediyordum.
•••••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Book / Peter Parker
FanfictionÖnüme koyulan kitabın sayfalarını hızlı hızlı geçerken her sayfada elle yazılmış küçük küçük notlar görüyordum. Bazı kelimelerin altı çizilmiş veya kırmızı bir kalemle yuvarlak içine alınmıştı. Bir ineğin kitabı bana denk gelmişti. Kitabın ilk sayfa...