Ormanda bugün bir soğukluk hakimdi. Ağaçlardaki sinsilik, çalıların tıslaması... Ormana yaraşır şeyler değildi bunlar. Çalılıklar kabarmış oldukça yükselmişti. Çalılıkların arkasına geldiğimde bir şeyler hissettim. Burada bir sıcaklık vardı. Tenime vuran güneşin sıcaklığını titreyen bedenimi sarmasıyla anlayabildim. Bir tarafta kuşlar gök yüzünde uçuşuyor, capcanlı ağaçların gövdesinde sincaplar yarış yapıyor. Diğer tarafta boğucu bir yoğunluk, insanı yutacak gibi duran ölü ağaçlar. Orman resmen ikiye bölünmüş gibiydi.
Kenos'un geçtiği yolu takip ettim. İki akarsuyu birbirinden ayıran kara parçasını gördüğümde yaklaştığımı anlamıştım. Sonunda ulaştım. Bir çalının arasına yerleştim ve gözlerimi Kenos'un meditasyon yaptığı yere sabitledim. Bir süre bekledim, şelale normal akışındaydı... Yavaşça dökülen su artmaya, genişlemeye başlamıştı. Kenos'un oturduğu yer zar zor görülebiliyordu. Dallarından kopan yapraklar, yerden kalkan tozlar tepede geniş bir çember oluşturmuştu. Çember aşağı doğru daralarak ağır ağır zemine ilerledi. Bu sahne bir yerden tanıdık geliyor ama farklı olan bir şeyler var...
Yapraklar hortum şeklini almıştı. Bir süre sonra en tepedeki çember yavaşça aşağı doğru ilerlemeye başladı. Halka her ilerlediğinde yerle bir olan diğer halka topraktan sürünerek, bilinçsizce uzaklaşıyordu. Bu olurken yapraklar yerde her sürüklendiğinde saydamlaşıyor, yavaşça gözden kayboluyordu. Gösteri son bulurken gök yüzünde bir kılıç belirdi ve hızla yere saplandı. Yer ile temasa geçen kılıcın oluşturduğu parıltı gözlerimi o an için kapanmaya mecbur bıraktı. Zor da olsa odaklandım. Bu Kenos'du. Biraz gelişigüzel de olsa bu ana tanık olmak mükemmeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kenos'un Öfkesi
FantasyHikaye bizden oldukça farklı büyülü yaratıkların, lanetli yerlerin, doğa üstü insanların olduğu Thyda adı verilen alternatif bir dünyada, Zyphria adlı ülkede yaşamını sürdüren genç samuray Kenos'un Karanlıklara hükmeden, kendini tanrıya eş tutan Xep...