14/02/2007
Sevgilim,
Seni tanığım her gün değerli benim için. Bu yüzden çok da özel değil sevgililer günü.
Yine de bu yıl da yollayacağım kırmızı güllerden.
Evet, o isimsiz güller bendendi sevgilim.
Her şey o yıl ki sevgililer gününde başladı. Geçen mektubumda bahsettiğim o kızla birlikteydin sevgilim. Mutluydun ve sendeki mutluluk bendeki mutluluk demekti. Bir yıl boyunca sayısız kez gözetledim seni. Sen beni hiç görmedin. Okul saatlerimiz uymazdı ve ben dışarıya çıkmayı sevmeyen bir çocuktum. Senin aksine.
Bir yıl boyunca bir çok şey öğrenmiştim senin hakkında.
Dansçıydın. Tanrım...senin kaderim olduğunu düşündüm! Sana beslediğim sonsuz saygı katlanarak arttı. Kelebek öpücüğü kondurulmuş zarif duruşunun nedeniydi dans. Yetenekli bir balet olduğunu öğrenmiştim ve hatta yıl sonu gösterinde seni izleme şansı bile bulmuştum. Ve o gün sana aşık olduğumu kabullendim.
Sonraki süreç sancılıydı çünkü bunu itiraf etmiş olsam da benliğim hala bir erkeğe aşık olma fikrini kabullenemedi. Ağır zamanlar geçirdim sevgilim. Kendimle kavgalı olduğum dönemlerde babamı kaybettim. Acım daha da arttı. Artık sorumluluklarım da artmıştı. Abim evliydi. Bu da eve benim destek olmam gerektiği anlamına geliyordu. Çalışmaya başladım.
Bir çiçekçide.
Şanslıydım.
Okul sonrası kasabadaki küçük çiçekçide çalışıyordum. Hayatımdan memnundum. Düzenimi oturtmuştum. Tek sorun artık seni sadece sabahları izleyebiliyordum. -ve eğer şanslıysam bazı geceler sevgilin yanından geldikten sonraki küçük zaman dilimleri-
Bu beni bir günahkar yapar mı?
Bir erkeğe aşık olmam yetmiyormuş gibi kalbi başkasına ait birine aşık olmuştum.
Bu bir günahsa bunun için af dileyemem sevgilim. Çünkü Tanrı biliyor ya sen benim için en büyük doğruydun.
Senin hakkında öğrendiğim bir diğer şey ise gerçek bir romantik olduğundu. Çalıştığım beş ay boyunca defalarca kez çiçekçiye gelmiştin. Her gelişinde bir demet pembe gerbera alırdın. Sen dükkana her girişinde içimde bir telaş olur, nedensizce saklanırdım senden. Gelişinin getirdiği heyecan, elinde çiçeklerle her ayrılışında yerini hüzne bırakırdı.
O on dört şubat yeniden dükkana uğradın. Her zamanki gibi senden köşe bucak kaçtım ve almak üzere olduğun çiçeği hazırlamak için arka tarafa gittim. Dükkan sahibi yaşlı Bayan çiçeği benden almak için yanıma gelmişti. Elimdeki demeti ona uzattığımda kaşlarını çattı. "Hayır çocuğum bu sefer kırmızı bir gül demeti istedi." Dedin. Şaşırmıştım ama umursamadım. İçerinden en parlak en güzel kırmızı gülleri seçip kadına uzattım. Sanki bunu ben sana veriyormuşum gibi. Sanki onu az sonra sevgiline götürmeyecekmişsin gibi... Kadın çiçeği alıp gözden kayboldu ve bende çok geçmeden arkasından çıktım. Gittiğini biliyordum.
Sevgilim o gün çiçeklerin anlamını öğrendim.
Pembe gerbera sevgi ve dostluk demekti.
Kırmızı gül ise aşkın ve sadakatin temsilcisiydi.
O on dört şubatta sen bir başkasına aşkını itiraf ettin.
Mesai o gün erken bitti. Yaşlı kadın genç olduğumu ve sevgilim olabileceğini söyledi. Elime bir demet gül tutuşturup yolladı beni. Yolu bilerek uzattım. Eve gitmek, kapının önünden geçmek gelmiyordu içimden. Elimdeki buketi eski bir bankta bıraktım.
Oyalansam da eve gitmem gerekiyordu. İsteksizce adımlarımı sokağa çevirdim. Çok geçmeden kaldırım kenarındaki siluetin ilişti gözüme. Bisikletin yan tarafta devrilmişti. Dizinde ve kaşında sıyrıklar vardı. İçimin nasıl acıdığını söyleyemem sevgilim. Canımdan can kopmuştu. Parçalarım yerdeki gül yaprakları gibi ayaklarıma dökülecekti az kalsın.
Gül yaprakları...
Bir papatya falı bakar gibi koparmıştın tüm yapraklarını. Koskoca buketten elindeki yolduğun tek gül kalmıştı.
Sende mi kırıldın? Benim kadar mı?
Acıyan yerlerini öpmek istedim. Dizini, kaşını, kalbini...
Karanlıkta yüzümü göremezdin sevgilim. Buna güvendim ve bir deli cesaretine. Annemin kenarlarını işlediği peçeteyi ıslattım yanımdaki suyla. Eğilip önce dizini sonra kaşını temizledim. Bakmadın yüzüme. Kızmadım sana. Kızamazdım da zaten.
Sana ilk defa o zaman dokundum sevgilim. İlk defa o zaman yakınlaştık ama ancak bu kadar uzak olabilirdik. Kalbin çok uzaktı benden ve asla benim olmayacaktı.
Boğazımda bir düğüm ve titreyen dizlerimle ayağa kalktım. Teşekkür etmeni istedim. Kadife sesini duymayı o kadar çok istedim ki karnımı ağrıttı. Ama etmedin ve sesini duymadım. Gece kadar sessizdin o gün.
Çantamın sapını daha da sıkı tutup önüme döndüm. Eve gitmem gerekiyordu ama tam da o an sıcak ellerini ellerimde hissettim. Kalbim durmuştu bir anlığına. Sonrası ise şiddetli bir gürültü. Kulaklarım uğuldadı, midem kasıldı, vücudum şok geçiriyordu. Sadece iki saniye sürdü. Sonra ellerimde soğuk bir şey hissettim. Kaldırımda bıraktığın sağlam kalan son gülü avucuma bırakmıştın. Bu sessiz bir teşekkürdü ve ben hiç bu kadar minnettar olamazdım sevgilim.
Sana o kadar minnettarım ki, on yıl boyunca gönderdiğim kırmızı güller bu yüzden. Sana olan aşkım boyunca yani ömrüm boyunca göndermeye devam edeceğim.
Asla kimden geldiğini bilmediğin o güller benden sevgilim.
Asla tanımadığın benden.
Sevgililer günün kutlu olsun...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Odnoliub / Sekai
Short StorySevgilim, ben bugünü tam on bir yıl bekledim. Gereken sadece bir yıl daha. Sana bir yıl boyunca mektup yollayacağım. Her biri yanımdaki dolabın küçük çekmecesinde gideceği günü bekliyor. Neden hepsini bir seferde postalamadığımı sorma. Sorma çünkü o...