05/04/2009
Sevgilim,
Gözden uzak olan gönülden ırak olur derler
Bu koca bir yalan.
Sensiz geçen her günüm sana olan aşkımın sanki imkanı varmış gibi artmasıyla geçti. Karnıma seni düşündükçe giren ağrılar, hayalinin verdiği o haz ve sonrasında gelen farkındalığın beraberindeki üzüntü... Her günüm askerini bekleyen sevgili gibi seni bekleyerek geçti.
Sensizlik zordu sevgilim.
Ne olur gülme bana. Eğlenme benimle. Sahip olmadığın birinin kollarını nasıl özlersin deme. Ben seni parfümüne kadar ezbere bilirim sevgilim. Hiç koklamadığım boynunu süsleyen zambakları bilirim. Kokunun karışmadığı hava bana ağır gelir sevgilim.
Sensizliği kabullenemeyen benliğimi rahatlatmak adına her gün eve bir demet zambakla gelip, başucuma koymayı alışkanlık edinmiştim. Yine o günlerden biriydi. Bir Pazar akşamı eve geç vakit döndüğümde salondan gelen sesleri henüz işitmediğimden odama gitmiştim. Annemin verdiği değerli vazoyu hatırlıyorum. Her gün aldığım çiçeklerin anlamını sormayı bırakalı çok olmuştu. Ama özel olduğunu bildiğinden kendisi için en özel vazoyu bana vermişti. Babamın ona ilk hediyesi...
Taze zambakları özenle vazoya yerleştirmiştim. Yatağımın hemen yanındaki küçük sehpaya koymak için hareketlendiğimde içeriden bir ses işittim.
Annendi.
Değinmeyi unuttuğum ufak bir detay var sana. Annenle annem çok samimiydiler sevgilim. Haftada birkaç kez birbirlerine gidip gelirler, sohbet edip çay içerlerdi. Bundan hiçbir şikayetim yoktu zira senin hakkındaki her haberi sıcağı sıcağına öğrenebilme fırsatının yanı sıra size gittiğimiz birkaç seferde odana gidip gezme şansı bulmuştum sevgilim. O yoğun zambak kokusu sanki daha az önce içerideymişsin gibi etrafımı sarmalıyordu her seferinde. Eğer şanslıysam annem uzun süre oturur ve ben o süre boyunca odanda kalıp senin okuduğun kitapları okuma şansı bulurdum. Senin hakkında öğreneceğim en ufak bilgiye bile açtım.
Okuduklarını okur ne düşündüğünü tahmin etmeye çalışmayı severdim. Bazen kitabın kenarına kendince notlar aldığın sayfalara rastlar, çarpık el yazına gülümser ve sayfayı sanki yanağını okşarcasına ellerimi gezdirirdim. Şimdi düşündükçe senin aşkının yaptırdığı çılgınca şeyler gülümsetiyor beni ama bu asla "ne salakçaymış, ne çocukçaymış" gibi düşüncelerin verdiği neşe değil de "ne tutkuluymuşum..." diye düşünüp ettiğim tebessümlerdir. Senin aşkın beni küçük bir erkek çocuğundan tutkulu bir adama çevirmişti sevgilim.
Bugün olduğum adamda aşkının emeği büyük.
Annenin annemle hararetli bir konuşma içerisinde olduğu belliydi çünkü annen oldukça yavaş, tane tane, konuşan bir kadındı. Ama o gün öyle heyecanlıydı ki kelimeler birbirine giriyordu anlatırken. Merakla yönümü kapıya çevirdim. Odamdan salonu rahatça duyabiliyordum ama daha da yaklaşıp emin olmam gerekiyordu.
Yine senin hakkında konuşulan bir konu olduğunu anladığımda kulaklarım meraklı bir köpek yavrusu gibi dikilmişti. Annenin ağzından çıkan her şeyi büyük bir dikkatle dinliyordum.
Okuldaki başarılarından bahsettiği kısa birkaç cümlenin ardından vurucu noktayı yaptı.
Gelecek ay eve dönüyordun.
Ağzımdan bir çığlığın kopmasına engel olamadım.
Ve eş zamanlı olarak vazonun yeri boylamasına da.
Kristal vazo ayağımın dibinde paramparça olurken aklımdaki tek bir kelime sapasağlamdı.
Dönüyordun!
İçimde bayram sevinci yaşayan çocuklar vardı. Yüzümden istemsizce akan mutluluk gözyaşlarıyla kapıya bakıyordum. Annem biraz endişe biraz da hayal kırıklığıyla bir bana bir vazoya bakıyordu. Annen ise telaşla yanıma gelmişti. Hemen sonra annemin gözleri büyüdü ve bir şeyler olduğunu o zaman anladım.
O günden beri sağ ayağımda üç küçük dikiş var.
Ama önemli değil.
O senin bende bıraktığın izlerden sadece biri.
Kalbimdeki sayısız dikişi saymıyorum bile.
Sana kızmadığımı söyledim sevgilim ama kırılmadığımı söyleyemem.
Senin aşkın bende sayısız yara açtı. Bunun için pişman değilim çünkü bile bile sana yanan bendim.
Ama
Senin kapatmadığın her yara için dikiş tutturduğum her seferde sana sayısız kez kırıldım.
Yine de her bir yarayı,
Her bir acıyı
Geri döndüğünde yüzünde göreceğim gülümseme için unutmaya hazırdım.
Sevgilerimle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Odnoliub / Sekai
Short StorySevgilim, ben bugünü tam on bir yıl bekledim. Gereken sadece bir yıl daha. Sana bir yıl boyunca mektup yollayacağım. Her biri yanımdaki dolabın küçük çekmecesinde gideceği günü bekliyor. Neden hepsini bir seferde postalamadığımı sorma. Sorma çünkü o...