28/05/2010
Sevgilim
Seni sevmenin kaderimde olduğu kadar sensizliğin de bana yazılmış bir son olduğunu düşünmeden edemiyorum. Umutsuzluk değil de gerçeklik diyorum buna. Çünkü asla sana karşı umutsuz olmadım. İçimde sakladığım küçük çocuk her zaman elinden tutacağı günü bekledi. Ve hala da bekliyor. Benim için geç olması önemli değil ama sanırım artık olması da önemli değil. Değil ama bana ağır gelenleri hafifletmek adına sana bunca yıl sonra anlatıyorum her şeyi. Bu dünyadan göçüp gittiğimde kanatlarıma takılacak yük olmaması için, gözlerim açık gitmesin diye anlatıyorum sana bunları. Kendim için yapıyorum bunu. Beni sevmesen bile beni bil istiyorum. Her günün her saatinde aklımda olan senin bir günün bir saatliğine bile hafızanda gezinmeyi ne çok isterim.
Bu yüzden tekrar diyorum kendini suçlu hissetme.
Son mektubu da eline aldığında yüzünde tebessüm olmak isterim. Kalbinde burukluk değil.
Ben acıyı ikimiz için de çekerim sevgilim. Sen sadece gülümse.
Ah o gülümsemen...
Her şeyin başlangıcı.
Son mektubumda bahsettiğim gibi geleceğinin haberi tüm benliğimi sarmıştı. Acımı unutmuştum. Zaten kısa sürede iyileşmiş, dikişlerimi aldırmıştım. Olayın olduğu gün tam da o akşamdı. Hiç unutmam havada yağmurun izleri vardı. Her an üzerimize yağacağından korktuğumuzdan annem bir taksiye binmeyi teklif etti. Radyoda çalan şarkının sözlerini tam hatırlamıyorum ama hissettirdikleri hala aklımda. Tüm vücudumu saran uğursuz bir ürperti içimi daraltmıştı. Nefes alamadığımı hissediyordum ama annemi telaşlandıramazdım. Derin nefesler alıp geçmesini bekledim.
Kısa süre içerisinde evimizin önünde durmuştuk. Küçük bir araç sizin camın önünde hareket etmeyi bekliyordu. İçimdeki sıkıntı uçuverdi birden. Gelmiş olabilir miydin?
Topallayarak indim taksiden annemi beklemeden hızlı adımlarla ilerledim. İlerledim ama yetişemedim. Araba gecenin karanlığında gözden kayboldu. Gecenin karanlığı aynı hızla içime sızdı. Yine nefes alamıyordum.
"Bayan Kim'in oğlu bugün mü dönüyordu?" diye sordu annem uşağınıza. Yaşlı adam öksürüp cevapladı annemi. "Evet genç efendi bugün dönüyor ancak buraya değil." İçimi saran sıkıntı gittikçe artıyordu. "Genç efendi şu an diğer evde Bay ve Bayan Kim de efendinin yanına gittiler. Bu yazı orada geçirmeyi planlıyorlar." Annem şaşkınlıkla bundan hiç bahsetmediğini söylemişti. Artık bacaklarım tutmuyordu. Kaldırıma çökmüştüm. Annem telaşla ne olduğunu sorguluyordu, yaşlı uşak bir bardak suyu elime tutuşturmuştu. Ayağıma ağrı girdiğini söyleyip geçiştirdim. Dikişlerim yeni alındığından üzerinde çok durmadılar.
Birkaç dakika daha oturduktan sonra artık eve girmem gerektiğini anladım. Yerden destek adlığım sırada uşak koşarak içeriye girmişti.
Kömürlükten geldiğini tahmin ettiğim takırtıların kesilmesinin hemen ardından uşak elinde bir bisikletle –senin bisikletinle- çıka geldi. Giderken ardında bıraktığın bisikleti komşunun oğluna verilmesini tembihlediğini söylemişti yaşlı adam. Ellerime tutuşturması da bu yüzdendi. Annem teşekkürler mırıldanıyor bunu ne kadar çok istediğimden bahsediyordu. Bense sadece sessizce bisiklete bakıyordum. Bir yanım senden olan bir şeyin artık bende olduğu gerçeğiyle pır pırdı. Diğer yanım seni görme süremin daha da uzamış olduğundan yas tutuyordu. Sessiz bir teşekkür mırıldanıp zor zahmet bisikleti yanıma alıp annemle eve girmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Odnoliub / Sekai
Short StorySevgilim, ben bugünü tam on bir yıl bekledim. Gereken sadece bir yıl daha. Sana bir yıl boyunca mektup yollayacağım. Her biri yanımdaki dolabın küçük çekmecesinde gideceği günü bekliyor. Neden hepsini bir seferde postalamadığımı sorma. Sorma çünkü o...