17/08/2013
Sevgilim,
Senin bıraktığın defteri bulduktan bu yana seni ne gördüm, ne de hakkında bir şey duydum.
Eski neşem gitmişti.
Bir şeyleri biliyordun, ya da bildiğini sanıyordun ama asla anlamadığına bahse girerim.
Defteri bulduğum günden sonra kalan sayfaları kendim doldurmaya başladım. Sana vermeyi düşünmesem de olurda bir gün ulaşırsan defterine, beni tanı diye doldurdum içini.
Bana verdiğin gülü koydum, liseye kabul edilmemi sağlayan kartı, bisikletinin bir fotoğrafını, seni gördüğüm –beni görmediğin- barda verilen bilekliği ve yurt odanın numarasının olduğu ufak anahtarlığı.
Son olarak -deftere yapıştıramadığın- sana yolladığım güllerin yapraklarını koydum sevgilim.
Altına da yazdım
"Evet, benim."
"Asla tanımadığın ben."
Umarım defterini aldığım, kullandığım için kızmamışsındır. O senden sahip olduğum tek şey.
Ah...bir de dudaklarımı karımcalaştıran o güzel anımız...
O Ağustos ayı mezunlarında katılabildiği büyük bir parti yapılacaktı. Okul açılmadan önce yapılmasına rağmen okul tamamen doluydu. Herkes bunun için bekliyordu. Ben de öyle.
İçimden bir ses geleceğini söylüyordu. Yokluğunda seni öyle çok özlemiştim ki gözlerim bazen hayalini gösterir aklımı bulandırır dururdu. Böyle zamanlarda Chan delirmeye yakın olduğumu söyler dalga geçerdi.
Kendisi Baek'e delirmiyor gibi.
Chanyeol'de çoğu zaman kendimi görürdüm. Umutsuzca yıllardır bitmek bilmeyen bir aşkla Baek'i seviyordu.
Ve Baek... sadece sarhoşken Chan'i hatırlardı.
Sen de sadece yeni gül geldiğinde beni hatırlıyorsun değil mi? Adımı, yüzümü bilmesen de sadece o gün aklını kurcalıyorum değil mi?
Oysa sen tıpkı Chan'in Baek'i bir saniye unutmadığı gibi hep aklımdasın.
O günün erken saatlerinden başlamıştı hazırlıklar. Yurtta çılgınlar gibi bir o yana bir bu yana koşturuyordum. Giyeceklerime karar vermemiştim. Üstelik partinin konsepti son anda maskeli olarak değiştirilmişti ve benim bir maskem yoktu. Gidip gitmemeyi sorguladığım dakikalarda Baek odaya girdi. Başta Chan için geldiğini düşündüğümden çok ilgilenmesem de benim için geldiğini söylediğinde gerçekten şaşırmıştım. Adımı bildiğini bile bilmiyordum. -karşılaştığımız çoğu zaman sızmış olduğunu sayarsak düşüncem normaldi- Yine beni şaşırtmaya devam ederek Chan ile birlikte aldığı kıyafetleri masanın üzerine bıraktı ve istersem makyajımı yapabileceğini söyledi. Umutsuz olduğumdan kendimi onun kollarına bıraktım ve benimle istediği gibi oynamasına izin verdim.
Yaklaşık iki saat sonra - partiden tam yarım saat önce – işinin bittiğini ve aynaya bakabileceğimi söyledi.
Yavaşça yerimden kalkıp aynanın önüne ilerledim. Karşımda bana yabancı gelen görüntüyle titredim.
"Bu ben miyim? Diye sordum Baek'e
Gülerek beni onayladı ve omuzlarımdan sürükleyip odadan çıkardı.
Kısa sürede partinin olduğu alana gelmiştik. Çoğu kişinin kafası şimdiden güzeldi. Baek kısa sürede gözden kayboldu. Çok geçmeden bir adamla öpüşürken gördüm. Chan bir bardak daha devirdi. Artık teselli veremiyordum ki o da istemiyordu. "Benim aptallığım." Derdi "Aşk beni kör ve aptal bir adam yapıyor."
Saatler ilerledi, bardaklar devrildi ve ben hala ayık hissediyordum. Chanyeol çoktan Baek ile tuvalete gitmişti Geri dönmeyeceklerini tahmin etmek zor değildi. Birkaç kişiyle konuştum, biraz dans ettim, çokça içtim yine de sarhoş olmadım o gece.
Çıkmak için hazırlanırken bir adam elime bir kağıt tutuşturdu.
88
Küçük kağıdın ortasında sadece 88 yazıyordu.
Çok geçmeden sahne aydınlandı. Bir adam konuşma yaptı. Kağıtta yazan numara eşimizi bulmamız hakkında zırvalıyordu. Dinleyecek halde değildim. Kağıdı masada bırakıp ceketimi giydim.
Havasız ortamdan çıkıp ciğerlerimi temiz havayla doldurdum. Fazla ilerlememiştim ki bir ses beni durdurdu.
"Seni gördüm."
Dönüp anlamayan gözle sesin sahibine baktım. Elinde tuttuğu iki kağıt parçasıyla yanıma yaklaştı.
"Seni gördüm. Sahnede." Hala anlamadığımı belirten bakışlarımdan olsa gerek açıklamaya devam etti. "Büyüleyici görünüyordun."
"Üzgünüm erkek arkadaşım var." Evet, yıllardır bu yalanı kullanıyordum ama bu seferki yutmadı.
"Evet, gördüm iki tane ve yarım saattir tuvalet kuyruğunu umursamadan sevişiyorlar." Kaşlarımı çatıp daha da yaklaşan adamı izledim. Ondan önce kokusu geldi ve tekleyen kalbime küfrettim.
Sen gibi kokuyordu.
Zambaklar sarmıştı her yerini.
"Yani?"
"Yanisi güzel çocuk geldiğimden beri seni kesiyorum, bilmiyorum kafam güzel olduğundan da olabilir ama birine o kadar benziyorsun ki... aklımı kaçıracağım."
"Yani?"
"Yanisi senin kağıdını alabilmek için herifin tekine borçlandım."
"Buna gerek yoktu kağıdı almadan da konuşabiliyorsun benimle." Elindekini gösterip omuz silktim. "Senin sorunun."
Hala sen gibi kokuyordu ya da ben deliriyordum.
"Sanırım bu oyunu bilmiyosun."
"Neyden bahsediyorsun?"
Elindeki kağıdı gösterip devam etti. "Eski bir oyundur. Aynı kağıdı olanlar eşleşir..." belimi tutup kendine çekti. "Ve öpüşürler."
Kokusu burnumu doldurdu. Başım hiç olmadığı kadar dönüyordu. İçtiklerim şu an etki göstermiyorsa bu adam uyuşturucunun ta kendisiydi.
"Sen demeden söylememe izin ver." Dudağını ısırıp bana baktı. "Seni şimdi öpeceğim."
İtmeme fırsat vermeden dudakları dudaklarımı buldu ve ben ateşin içinde kavruldum. İtmeye çalışmaya bile çalışmadım çünkü uvuzlarım vücudumu terk etmişçesine hareket etmeyi kesmişti.
Bir putu öpmekten sıkıldığı için geri çekildiğini düşündüğüm sıra tam aksine maskesini çıkarıp çenemi tekrar sertçe kavradı. Öpücüğü de sertti ve içindeki çaresizlik beni ağlatacaktı. Belki de gerçekten ağlıyordum bilmiyorum. Yüzümdeki ıslaklık onun mu benim mi ya da ikimizin mi bilmiyordum.
Ona umutsuzca karşılık verdim.
Dakikalarca öpüştük. Nefessizlikten ciğerimiz parçalansa da umursamayacak gibi öpüştük. Ve o sürede ikimizin de ağlıyor olduğunu fark ettim.
Bir süre sonra istemeyerek ayrıldığımda yüzünü, dokunmak için yandığım yüzünü avuçladım.
"Kai..."
Yaşlar yanaklarından süzülürken son sözlerini söyledin.
"Gül gibi kokuyorsun..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Odnoliub / Sekai
Krótkie OpowiadaniaSevgilim, ben bugünü tam on bir yıl bekledim. Gereken sadece bir yıl daha. Sana bir yıl boyunca mektup yollayacağım. Her biri yanımdaki dolabın küçük çekmecesinde gideceği günü bekliyor. Neden hepsini bir seferde postalamadığımı sorma. Sorma çünkü o...