21.Bölüm

505 39 8
                                    

Karanlık yol ile birlikte üşüyordum.Sert rüzgar acımadan bedenime bir darbe gibi yumruğunu savuruyordu.

Önümden arka arkaya üç araba geçti.Dördüncüsü hızını yavaşlattı fakat tekrardan hızını korudu.Kazağıma iyice sarıldım.Otobanın kenarında oturuyordum,otoban orman ile çevriliydi.Korkunç sesleri umursamamaya çalıştım.O an sadece George'u düşünüyordum.

Ne eve gitmek,ne babamla nasıl barışacağımı düşünmek o an için umrumda değildi.

Acaba değişmiş miydi? Saçlarını mı kestirmişti,bıyık mı bırakmıştı,boyu mu uzamıştı? Sesi,fikirleri değişmiş miydi? Benden nefret ediyor muydu? Sadece aklımdaki tek şey George'du.Hatta onu düşünürken,bedenimdeki titreme gitti ve bir anda havanın soğuk olmasını unuttum.

Terliyordum.

Bana kızmış olmalıydı.Onu istediğim zaman aramamlıydım,başımın her derde girdiği zaman onu çağırmak yanlış olmalıydı.Oysa ki o bana, ayrılsak bile yanımda olacağını bana söylemişti.Eğer bu gerçek olmasaydı,şuan buraya gelmezdi değil mi? Yapabileceğim tek şey olumlu düşünmek ve George'un beni almasını beklemekti.

Telefon bir kaç kez titredi ve irkilerek yerimde doğruldum.Kot pantolonumun dar cebindeki telefonu aldım ve ekrana baktım.Babam arıyordu.

Aramayı reddettim ve dizlerimin üstüne başımı koyup bir süre için gözlerimi dinlendirdim.Telefon bir türlü susmuyordu ve titremesi telefonu ileriye doğru hareket ettiriyordu.Telefonu hırçımla yerden aldım ve telefonun içindeki bataryayı çıkarıp karanlık ormana fırlattım.

Herşeye rağmen otoyol daha sessizdi ve buna ağaçların hışırdamasını bile dahil etmiyordum.

Derin bir iç çektim ve düşünmeye başladım. -En azından o an için George'u düşünmedim diyebiliriz- Babam aslında iyi biriydi.Caroline büyük bir cadıydı ve şeytansı fikirlerinin altından bizi yönetiyordu.En çok babama acıyordum,şuan için büyük bir vicdan azabı çekiyor olmalıydı.Fakat artık sıra ondaydı.Kendinden başkasını -daha doğrusu kendi kızını umursama zamanıydı.

Zifiri karanlık,benden biraz daha uzak olan yerde iki çift parıltı gördüm.Gözlerimi ilerlemekte ve bana daha çok yaklaşmakta olan cismi süzdü.Karanlık birden söndü ve yerini siyah Range Rover marka bir cip aldı.

Tamamen önümde durduğunda kalkmıştım.Midemde kelebekler uçuyordu.

Yutkundum ve gülümsememe engel olamadan Range Rover'ın sabit kalmasını izledim.Camlar siyah olduğu için onu göremiyordum,bu olayı daha çok gizemli ve heyecanlı kılmıştı.Başımdan kayan bereyi düzelttim ve sırt çantamı omzuma biraz daha çektim.Yanaklarımın kızardığını ve heyecandan midemin bulandığını hissediyordum.

Range Rover'a ilerlememe fırsat kalmadan sürücü koltuğunun olduğu kapı açıldı ve içinden dudaklarını birbirine bastıran bir George Shelley çıktı.

Göğsüm inip kalkıyordu,bunu engelleyememiştim.Yüzümde buruk bir sırıtış vardı.Onun ifadesiz suratının altında yatan heyecanı hissedebiliyordum.Beni hala seviyordu.

Gülümsemem genişledi ve mutluluktan çığlık atmamak için kendimi sıkıca tuttum.

Range Rover'a doğru tek bir adım attım.

Fakat diğer bir kapı şiddetle kapandı ve içinden benim aksime şeytansı bir gülümseme ile gülen Alexa çıktı.

Yerimde öylece durdum.Ellerimin titrediğini ve beynimdeki kanın boşalmasını işittim.Yüzümdeki sırıtış silinirken,sadece Alexa'nın elini kaldırıp selam vermesini süzdüm.

Pembe Yalanlar-(George Shelley) 1.KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin