12 "Promise"

173 20 18
                                    

John Legend - All of Me

"Hey, teyze..." Jeno anlamaz bir ifade ile oturduğumuz sofrada Bayan Bae'ye seslenince dikkatimizi ona vermiştik.

Masaları birleştirmişlerdi ve masanın başında Bayan Bae otururken ikinci Jaemin ve Jeno, sonra sırayla ben-Shinae, Hae Soo-Donghyuck, Jisung-Chenle oturuyordu. Bayan Bae'nin karşısında ise Mark hyung vardı. İkinci en büyük o olduğu için onu oraya kakalamıştık. Her neyse! Asıl önemli olan konu...

Shinae ve karşı karşıya oturuyorduk.

O ve ben.

İkimiz.

Kafamı kaldırdığım anda gözlerimin göreceği ilk yüz onunki olacaktı.

Bacaklarımı biraz ileriye götürsem, bacaklarına değecekti.

Anlarsınız ya işte, karşı karşıyaydık.

Bu nedenle yüzüme büyük bir sırıtış hükmediyordu.

"Geçen sene bende kaza geçirmiştim ve döndüğüm gün kafama bezi fırlatıp "masaları sil, serseri!" demiştin."

"Öyle mi yapmışım?" Bayan Bae kıkırdamaya başlamıştı bile.

Masada çok saçma sapan ve komik konular geçmeye başladığında herkes son derece memnundu. Bende öyle.

Hayatımda ilk defa birileri benim için bu denli uğraşmıştı. İlk defa değer gördüğümü hissetmiştim. Kim bilir? Belki tanrı hayatımdaki eksikleri bu şekilde tamamlıyordu. Elbette diğer türlüsünü bilmek isterdim ama bulunduğum durumdan şikayetçi değildim. Sevdiğim insanlarla birlikteydim, güzel vakit geçiriyordum. En son ne zaman bu denli samimi bir şekilde gülümsedim bir fikrim yoktu.

Ben dahil herkes memnundu, yemeklerini yiyor ve gülüp eğleniyorlardı. Bana olan ilgi güzeldi, herkes sağlığımın durumunu merak ediyordu ve bende onlara açıklıyordum. Ailevi durumlarımın battığını farketmiş olsalar bile konusunu açmıyorlardı çünkü biliyorlardı, zorla getirdikleri keyfim kaçabilirdi.

Yalnızca bir durum rahatsız ediyordu beni. Shinae.

Denilenleri, espirileri, geçen bütün o konuşmaları duyamıyordu. Duyamadığı içinse anlayamıyordu ve öylece yemeğini yemekle meşguldü. Yüzünde bir gülümseme vardı fakat buruk bir gülümsemeydi. Herkesin hayatında eksiler vardı ama onun hayatında cidden koca bir boşluk vardı. Her zaman birilerinin ona beden dili ile açıklama yapması gerekiyordu ve eğer bunu yapan birisi yoksa o sohbetin dışında kalıyordu.

Biri açıklasa bile o kendi kulakları ile duyamadığı için, birilerine muhtaç olduğu için berbat hissedecekti. Çoğu derdin geçmesi uzun bir zaman alsa bile bu dert, bu eksiklik hayatının sonuna kadar onunla olacaktı. Onun peşinden gidecekti ve onunla birlikte yaşayacaktı.

Bütün bunları yalnızca dışarıdan bakan birisi olarak söylüyordum ancak onun iç dünyası nasıl bir karmaşa içindeydi bilmiyordum. Onunla tanışalı iki ay kadar anca olmuştu muhtemelen ama onun asla dışa vuramadığı benliğini yavaş yavaşta olsa görmeye başlamıştım. Zamanla onu okuyabilecek konuma gelebilirdim belki, kim bilir?

Okusam bile anlayamayacaktım nasıl bir şey olduğunu, ona yardımcı olamayacaktım. Onun sahte gülüşleri ve içine atışları bir gün gelecek, patlak verecekti. O gün geldiğinde ne olacaktı bilmiyordum ama korkuyordum. Korksam bile umrumda değildi, yanında olacaktım. Yanında olacaktım ancak, o benim olmayacaktı.

Ne zaman ben bu en nefret ettiğim huylarımdan biri olan acıma duygusunu kenara atacaktım, öyle hak edecektim onu. Hoşlanma duygusu, sevgi elbette gerekliydi ama benim ona olan sevgim mükemmel değildi. Ona mükemmel bir sevgi vermem gerekiyordu. Mükemmellikle süslenen sevgi kelimesinde "acıma" denilen aşağılık duyguya yer yoktu.

voice; renjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin