0.1 Kaybolan

62 6 3
                                    


Okuldan çıkmış ağır adımlarla yol kenarında yürüyordu. Hava da sonbahar esintisi vardı, solmuş yapraklar ağaçların dallarında hışırdayarak sallanıyor kimileri ise rüzgârdan sebep havada süzülüp yere düşüyordu.

Cebindeki telefonun titreşimini hissedip gelen mesajı okumak için telefonu eline aldı ve hiçbir heyecan ya da merak hissetmedi, mesajın kimden geldiği çok belliydi. Tek bir kişi olabilirdi, o da Siwon.

Mesajı okuduğunda yanılmadığını gördü. Okuldan onu beklemeden çıkıp tek başına yürümeye başladığı için sitem dolu bir mesaj göndermişti yine. İlgisiz bir şekilde telefonu cebine geri koydu. Cevap yazmayı düşünmüyordu bile.

Siwon çocukluk arkadaşıydı ve onu severdi. Oldukça uzun boyluydu, gözleri ve saçları simsiyahtı. Hafif çekik gözlere, orantılı bir buruna ve ağza sahipti, yani aslında alternatif bir sevgili gözüyle bakacak olsanız oldukça yakışıklı biri diyebilirdiniz.

Kendisinin ilgisiz ve soğuk yapısına çoktan alışmıştı ama yine de tek taraflı ilgi göstermekten hiç sıkılmazdı. Sık sık evine gelirdi veya dışarı eğlenmeye çıkmak için zorlardı. Miran ise, onu bir kez bile bir yere davet ettiğini hatırlamıyordu.

İnsanlar bu soğuk ve ilgisiz tavırlarını hoş karşılamaz ve genelde ilk tanışmanın verdiği kötü izlenim ile bir daha onunla konuşmazlardı. Dolayısıyla Siwon'dan başka hiç arkadaşı yoktu. Yalnız takılmayı ve sessiz ortamları sevdiği için bunu pek önemsemiyordu da zaten.

Annesinin bunu yapmasına her zaman kızmasına rağmen çantasından kulaklıklarını çıkarıp müzik açtı ve yolun nasıl bittiğini anlamadan kendisini evin önünde buldu.

Hera ona güler yüzle kapıyı açtığında, üstünde boya içinde kalmış önlüğü vardı. Bu şu anda yeni bir resim üzerinde çalıştığı anlamına geliyordu.

Annesi bir ressamdı ve geçimlerini sattığı tablolardan sağlıyordu. Sık sık sergileri olurdu ve bu konuda gerçekten yetenekliydi. Ailesi sadece ikisinden ibaretti. Tek çocuktu ve Hera, babasının o daha çocukken trafik kazasında öldüğünü söylemişti.

Babasını hiçbir şekilde hatırlamıyordu ve elinde tek bir fotoğrafı bile yoktu. Annesine babasıyla ilgili hiçbir şey soramıyordu çünkü ilk birkaç denemede onun babası söz konusu olduğunda ne kadar üzüldüğünü görmüştü.

Onu üzmek istemiyordu sadece. Babasının fotoğraflarını da görmekten üzüldüğü için attığını düşünüyordu. Birbirlerini gerçekten sevdiklerini ve genç yaşta evlendiklerini söylemişti ve Miran daha bebekken o korkunç kazanın olduğunu... Bundan daha fazla bir şey bilmiyordu işte. Öğrenmekten de vazgeçmişti sessiz bir şekilde.

Annesiyle birbirlerine gerçekten çok benziyorlardı. İkisinin de saçları bal sarısı ve gözleri kehribar rengindeydi. Miran'ın gözlerinde hazel rengi harelerde vardı. Boyu da üniversitedeki kızlara oranla daha kısaydı. Bu yüzden basketbol bile oynuyordu. Boyunun uzaması için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı da.

Yine de aynaya baktığı zaman kendisini hoş görüyordu ve bundan memnundu. Erkekler arasında her zaman popüler olmuştu. Hera'nın sesiyle düşünceleri dağıldı.

"Aç mısın Miran? Dolapta yemek var, senin için hemen ısıtabilirim."

"Hayır, aç değilim."

Odasının kapısından girer girmez kendisini yatağına attı ve tavana gözünü dikip boş boş bakmaya başladı.

Bahçeli ve iki katlı küçük bir evde yaşıyorlardı. Burası Hera'nın ve Jay'in yani babasının evlendiklerinde birlikte yaşamak için aldıkları evdi. Evin üst katında iki oda vardı ve liseye başladığından beridir üst katı ona tahsis edilmişti.

Asil KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin