0.9 Dönüş

11 5 0
                                    





Miran uyandığında Alex'in onun için yatağının köşesine bıraktığı kıyafetleri gördü. İnsanların arasına kendisine büyük gelen bu eski çağlara ait kıyafetlerle çıkamazdı ne de olsa. Eline aldığı yeşil mavi kareli gömlek ve lacivert kot pantolonu hızlıca üzerine geçirdi. Köşede ki kapıya giderek banyoya girdi. Yüzünü yıkayıp dişlerini fırçaladıktan sonra dağılmış saçlarını düzeltti. Bal rengi perçemleri gözlerinin önüne düşmüştü. Saçlarının uzadığını fark etmişti zaten. Sadece gözlerini kapattığı için arada bir parmaklarıyla saçını yana doğru tarayarak gözlerinin üstünden çekiyordu. Ayna da yansıyan gözlerine baktı, her zaman ki gibi sarı kahve parlayarak ışıldıyordu gözleri. Sanki tüm bu yaşananlar kendi başına gelmemiş gibi görüntüsü oldukça normal bir insan gibiydi.

Derin bir iç çekişten sonra odasına doğru yöneldi. Her şeye rağmen artık evine dönebilecekti. Odadan çıkıp son bir kez etrafa göz gezdirdi. Sonra pencerenin önünden dışarı baktı. Garip bir şekilde burasını özleyeceğini hissediyordu.

Elini boynuna götürüp yüzüğü avucunun içine aldı. Giderken yanına alması gereken tek şey buydu ve ağır adımlarla kapıya doğru yürüyerek günlerdir kaldığı odaya veda etti.

Aşağı indinde bakışları Alex'i yemek masasının başında onu beklerken buldu. Kaşlarını havaya kaldırarak Alex'i süzdü. Sonra da ne yaptığını fark ederek utandı ve başını yere eğdi. Alex her zaman giydiği siyah pantolon ve ceketinin haricinde ilk defa farklı bir şey giymişti. Üstünde ince uçuk mavi keten bir gömlek vardı ve kaslı vücuduna tam olarak oturduğu için çok seksi durmuştu. Kollarını dirseklerine doğru kıvırmıştı ve bu ona karizmatik bir hava vermişti. Altında camel rengi pantolonu ile tamamen uyum içindeydi. Sarı saçları ve mavi gözleriyle kesinlikle mankenlere taş çıkaracak derece de kışkırtıcı ve yakışıklıydı. Miran yanaklarının alev alev yandığını hissetti.

Lanet olsun! diye düşündü, Alex onun kendisini gördüğünde ki şaşkınlığını ve sonrasında yerini bıraktığı utangaç duygularını mutlaka hissetmiş olmalıydı. Yer yarılsa da içine girebilsem tarzı düşünceleriyle olduğu yerde kızarmış yanaklarıyla öylece duruyordu.

Alex ise, mutlu bir gülümsemeyle Miran'ın tepkilerini izliyordu. Daha fazla onun rahatsız hissetmesini istemediği için onun yanına gidip arkasından ellerini omzuna koydu ve kahvaltının hazır olduğu sofraya doğru onu yönlendirerek sandalyeye oturttu. Bugün keyfi oldukça yerindeydi çünkü Efendisi ile bu malikaneden ve bu ülkeden ayrılacaklardı.

"Günaydın."

Miran utangaçça konuşmuştu, Alex'in bakışlarını üzerinde hissediyordu.

"Günaydın Miran. Hadi kahvaltıya başlayalım yoksa geç kalmak istemeyiz."

Miran önündeki tabaktan başını kaldırmıyor ve Alex'e bakmıyordu, Alex'in hazırladığı pankeklerden bir tanesini tabağına koydu ve üzerine kayısı marmelatından döktü.

Alex sessizce Miran'ı izliyordu. Hafifçe kızarmış yanakları ve kendisine bakmaktan çekinerek sürekli önüne bakmasını oldukça tatlı bulmuştu. İçinden o kızarmış yanakları ısırmak ve Miran'ı kollarının arasına hapsetmek geliyordu. Üzerinde ki gömlek ve kot pantolon ona çok yakışmıştı. Saçları, gözleri, dudakları, burnu, yanakları, çenesi, her şeyiyle o kadar güzeldi ki. Hangi bedende olması değişmeksizin o dünyadaki en güzel varlıktı.

Alex tüm bu düşünceleri kafasından attı ve düşüncelerinin kontrolünü eline almaya çalıştı. Yine de yüzündeki salak sırıtışı bir türlü engelleyemiyordu. Kahvaltıları bittikten sonra, iki dakikadan kısa bir süre de yemek masası da dahil tüm evi temizlemişti ve artık evi boş bırakarak buradan gitmeye hazırlardı. Miran ise onun insanüstü hızına artık hiç aldırmıyor ve o evin içinde orada burada birden belirdiğinde tepki vermemiş, sessizce beklemişti.

Asil KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin