-Bölüm 1-

1K 22 1
                                    

   Merhaba, ben hazel. 17 yaşındayım. Annemle babamın boşanması yüzünden yurda gönderildim. İkisindende zaten nefret ettiğim için bu benim kurtulma yolum olmuştu. Onlarsız daha rahat olabilirdim.

Hiç arkadaşım yok. Annem bunun sert görünüşüm yüzünden olduğunu düşünüyor. Hah, sanki çok umrundaydı da. Odamın önüne geldiğimizde tekrar onlara döndüm. "Kendine iyi bak Hazel. Seninle telefonlarda görüşürüz. Yaz tatilinde buraya dönücem." Annem, yeni sevgilisiyle Los Angeles'a taşınıyordu. Onu takmamazlıktan geliyordum. "Neyse, bi ara konuşuruz. Hoşçakal." diyerek tam kapımı açıp giriyordum ki babamın sesi beni durdurdu. "Hazel, her haftasonu seni görmeye gelicem. İstersen haftasonlarını evde geçirebiliriz." İç geçirdim. "Bakarız, belki görüşürüz." dedim. İçeri girdikten sonra ikisinede bakıp "Hadi, hoşçakalın" diyip suratlarına kapattım. Bavulumu içeriye doğru sürüklediğimde yere fırlattım. "Birileri sinirli. Merhaba, ben Madison." Sırıtıp "Bende Hazel" dedim. Oda arkadaşım iyi birine benziyordu. Ama iyi olmasına gerek yoktu. Çünkü bende iyi biri değildim. Çantami açıp içindekileri kendi yatağıma döktüm. Sigara paketlerimin arasından içinden açık olandan bir dal aldım. Madison bana sinsi bir gülümseme attı. Dalı dişlerimin arasına koyarken onada bir tane uzattım. "İçiyor musun?" diye sordum. "Soru mu bu? Herşeyden uzaklaşmak için tek çarem." Tamam, bu kızı kesinlikle sevmiştim. Çakmakla kendiminkini yakıp sonra onun sigarasınıda yaktım. "Hey, kokunun yayılmasını nasil engelleyebiliriz" Cevap vermeden koltuktan kalkıp çekmeceyi açtı. 2 mum çıkarıp yaktı. Bende o sırada pencereyi açtım. "Mum kokuyu alır. Ben hep böyle yaparım." "Ne zamandır buradasın?" "Geçen sene geldim. Şimdi 17 yaşındayım. Sen?" "17." Sigara dumanını içime çektim fakat çıkmaması için çabaladım. Madison bana bakıyordu. Soru sorarcasına kaşlarımı kaldırdım. "Sen, dostum. O dumanı rahat bırak. Ölmek mi istiyorsun?" İkimizde kahkaha attık. Onun duyamayacağı şekilde "Belki.." dedim. Belkide ölmek için içiyordum.

Eşyalarımı dolaba yerleştirdikten sonra kitaplarımıda masanın üstüne koydum. Yatağa otururken içeri bir kız daldı. Sarışın ve mavi gözlüydü. Çektiği siyah göz kalemi daha çok rengini belli etmişti gözünün. "Oda arkadaşım süslü bir sürtük!" dediğinde gülmemek için yanaklarımı ısırdım. Madison ise kıkırdadı. "Hey, gülme. Geceleri kaçamak yapıp size gelebilirim" diyip bu sefer o sırıttı. Sanırım Madison'ın arkadaşıydı. "Sakin ol, Violet." hala kıkırdıyordu. Ardından ekledi "Kapıyı kitle. Yakalanmayalım.". Dediğini yaptı ve yatağa oturdu. Bana dönüp "Ben Violet" dedi. "Hazel" gülümsemesine karşılık verdim. Madison'ın yarım kalmış sigarasını alıp içmeye başladı. "Yarın okul başlıyor. Lanet olsun" Konuşurken ağzından dumanı çıkmıştı. "Okulla aran nasıl Hazel?" "Nefret ediyorum." "Ah, bizde. Buraya ailemiz tarafından gönderildik." Sigarasını tekrar çekip üfledikten sonra yarım ağız gülümsedi. "Tam bir baş belasıyız" dedikten sonra Madison'la bakıştı ve sırıttılar. "Sen neden buradasın?" "Ihm, ben.. Annemle babam boşandı. Zaten ikisinden de nefret ediyordum. İkisinede bela olucağımı bildikleri için buraya gönderildim. İyi de oldu. Onlardan kurtuldum." Kollarını yana açıp "Aramıza hoşgeldin sürtük!" diyip kahkaha attılar. Bende onlara katıldım.

Pekala, bu eğlenceli olacaktı.

Saat 08.00 alarmım çaldığında küfür ederek kapattım. O sırada Madison'da kalkmıştı. Duşa girdi. Zamanımız vardı ama yinede erken kalkmak istemiştim.

Vücudunda havluyla çıktığında bu sefer ben duşa girdim. Hızlıca yıkanıp çıktım. Madison çoktan giyinmişti ve çantasını hazırlıyordu. "Violet ile yemekhanede seni bekliycez. Hazırlanıp gelirsin" "Peki, görüşürüz" derken kapıdan bana öpücük atıp çıktı. Bu haline gülümseyip giyinmeye başladım. Saçlarımı hafif kuruttum. Göz kalemimi çektiğimde çantamıda alıp çıktım.

Yemekhaneye indiğimde gözlerimle Madison'la Violet'i arıyordum ama bana kalabalığın içinde "Hazel!" diye bağırdıkları için görmemek mümkün değildi. Hafif kıkırdayarak yanlarına gidip oturdum. "Sanada bizimkilerin aynısını aldık" Tepsideki tost ve kahveye baktım. Genellikle böyle kahvaltı ettiğimi nerden bildiler acaba? "Teşekkür ederim" diyerek tostumdan bir ısırık aldım.

İlk ders Felsefe olduğu için okulu sevmeniz pek mümkün olmuyordu. Madison ve Violet'te ayrı sınıflardaydı ama 4.dersimiz beraber geçiyordu. Sınıfa girdiğimde herkes kendi alemindeydi. Kendime cam kenarı, arka taraflardan bi sıra bulup oturdum. Kitabımı çıkardığımda hoca içeri girdi. Alkolik biri gibiydi. Ya da ben onu gözümde öyle canlandırmış olabilirdim. "Merhaba, ben Felsefe hocanız Bay Pryor. İlk günden derse başlamak istemiyorum. Bunun yerine sohbet edebiliriz." Herkes suskun olduğu için söze ilk hoca başladı. "Pekâla, bu sene yurda yeni gelen birileri var mı?" Yavaşça elimi kaldırdım. Hoca bana dönüp gülümsedi "Evet, kendini tanıtabilirsin." "Adım Hazel, 17 yaşındayım.." Devamını getiremedim. Ne söyliyecektim ki? Bu kadarı yeterliydi. Hoca farketmişki başını sallayıp "Peki, Hazel. Oturabilirsin. Hoşgeldin" dedi. Tebessüm etmeye çalışırken yerime oturdum. Hoca diğerleriyle sohbet ederken dışarıyı izlemeye başlamıştım.

Uzun bir gün geçmişti. Tekrar yemekhaneye indiğimde masada sadece Violet vardı. Yanına oturduğumda "Hey, Madison nerede?" diye sordum. Çorbasını içerken kaşığını bıraktı. "O erkenden yiyip gitti. Ian ile buluşucaktı." "Ian?" "Erkek arkadaşı. Birbirlerine aşıklar." "Ah, bu güzel." Yüz ifademi farketmiş olucakki "Neyin var?" diye sordu. "Hiç.. Hiçbirşey. Hadi yemeğimizi yiyip gidelim" 

Saat gece 23.04'tü. Yatağıma uzanıp kitabımı elime aldım. O sırada kapı açıldığında Madison'ın kıkırdamalarını duydum. "Seni seviyorum Madison." "Seni seviyorum Ian. İyi geceler." "İyi geceler hayatım." Kapı kapandığında kitabı çekmecemin üstüne bıraktım. "Hey, aşk böceği nerelerdeydin?" "Ian'la birlikte bahçedeydik. Mükemmel biri." Gözleri ışıldıyordu. Bende bir zamanlar onun gibiydim, kalbim acımıştı.

"İyi geceler, ben yatıyorum." diyerek yatağına yattı. "İyi geceler Madison." dedim sessizce. Umarım bende uyuyabilirim.

Geçmişte yaşadığım şeyler düşüncelerimin peşini bırakırsa.

Skins.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin