• Ucube ve Şanslı

2.1K 267 597
                                    

Yorum ve oylarınızla destek olmayı unutmayın. 💝

Yıl 2015, 24 Mart, Salı

"Ağzını şapırdatmadan ye Harry," dedi annem bana karşıdan bakarken.

Ağzım dolu doluyken nasıl şapırdatmayabilirdim ki? Tamam belki daha küçük lokmalar yiyebilirdim ama benim tarzım değildi, üzgünüm. Benim zamanım değerliydi ve yemeğimi de erkenden bitirmem daha sağlıklıydı. Üvey babam da ben ağız şapırdattıkça sinirle yemek yiyordu ve ben de sırıtıyordum. Hem de ağzım dibine kadar doluyken. Bir dayak hak ettiğimi bilsiğim halde buna devam etmek hiç de zor değildi. Sinir etmek benlik bir durumdu ne de olsa.

Üstelik mesele üvey babamsa.

Sonunda meyve suyumdan büyük bir yudum alarak masadan kalktım ve kapüşonlumu sırtıma geçirip çantamı omzuzlarıma aldım. Kulaklığımı kulaklarıma yerleştirip son ses rock müziğini açarken, mayışmış gibi sırıttım ve kaykayımı elime alarak evden çıktım.

Bahçeye çıktığımda önümdeki manzarayla gözlerim ve ağzım irice açılmışken, bir an neredeyse arkamdaki kapıya yapışmak üzereydim.

Bay Tomlinson kamp taburelerinden birini tam posta kutusunun yanına koymuş, bir ayak bileğini dizine atmış vaziyette çayını içiyordu. Gözlerinde seksenlere ait bir güneş gözlüğüyle güneşin tadını çıkarmaya çalışıyor gibiydi. Tamam, şaşılacak şey bu değildi. Şaşılacak asıl şey; üzerine giydiği ekoseli boxerı ve laboratuvar önlüğüyle bunu yapıyor olmasıydı.

Bir anda beni fark etti ve kaşlarını çattı. Bu tuhaf adamın bakışlarının hedefi olmak yutkunmama neden olurken, gözlerim yeniden irice açılmış, yanaklarım feci şekilde yanmaya başlamıştı. Sonra bir şeyler söyledi ama kulaklığımdan sebep duyamadığım için aceleyle kulaklıklarıma asılıp iri gözlerle ona bakmaya devam ettim. Hemen yanına koyduğu küçük bir fiskos masasının üzerinde de radyo açıktı ve radyoda, Mozart'tan Molto Allegro çalıyordu.

"Günaydın, Jeronimo! Bugün hava sence de harikulade değil mi?"

Harikulade? Bu kelime neredeyse seksenlerde kalmadı mı? Hatta daha da ileride? Ama sanırım buna sekiz aydır alışmam gerekiyordu. Sonuçta eski dilde konuşmaya bayılan barbar herifler gibiydi.

"E-eh... Günaydın Bay Tomlinson. Evet, güzel bir hava."

İngiliz çay bardağı takımından alındığı belli olan çiçek desenli fincanı sapından tutup serçe parmağını havaya kaldırırken, kaşlarından birini de kaldırmıştı. "Bu mükemmel günde okulda zaman harcamanız sizce de berbat bir durum değil mi?" Diyerek, höpürdeterek çayından bir yudum aldı ve dudaklarını birbirine bastırdı.

Kafamı kaşıyıp omuz silktim. "Şey... Evet. Dışarıda dolanmak isterdim elbette."

Gülümseyerek bardağını fincan tabağına yerleştirdi ve gökyüzüne baktı. "Siz şanssız ucubeler, benim gibi şanslı bir adamın yerine asla geçemeyeceksiniz." Ukalaca bir nefes alıp, yeniden bardağını tutarak serçe parmağını kaldırırken bana baktı. "Alınma Harryciğim," diyerek bir yudum aldığında homurdandım.

"Alınmam."

Alındım bile, mankafa. 

"Alınmamana sevindim Jeronimo! Çünkü alıngan olmak hayatta her zaman ilerlemeni durdurur."

Onu dinlemeden somurtmaya devam ederek kaykaya bindim ve ayağımı yere sürerek kendimi ittim. Asfaltta ilerlerken, o gözlüklerin ardından beni izlediğini bilerek Bay Tomlinson'a tuhaf bir bakış atmıştım. Dudağının bir köşesi kıvrılmıştı, çoğu zaman olduğu gibi.

My Neighbor Is A Scientist ✔| LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin