• Bitik Louis

1.4K 264 319
                                    

Yorum ve oylarınızla destek olursanız sevinirim.  💝

İkimiz de şok olma sırasını atlattıktan hemen sonra hızlıca arabadan fırlayıp nefes nefese etrafa bakındık. Bulunduğumuz sokağın aynısıydı. Bahçeler daha düzensiz, tarla gibi görünüyordu ama her yer eskiydi. Şimdi bizim oturduğumuz evin boyası akmış, izbe bir bina gibiydi. Louis'nin evinin yeri ise boş bir araziydi.

"Sonunda," dedi titreyen sesiyle. "Sonunda ait olduğum yerdeyim."

Hayranlıkla bakıyordu kendi gezegenine. Fakat ben neredeyse ağlamak istiyordum. Zamanda geriye gittiğim için değil, onun burada kalma konusunda bu kadar kararlı oluşunaydı bu üzüntüm.

Ona aşık olduğumu söylemiştim, neden bir tepki vermiyordu hala?! Neden sanki ben, ona hiçbir şey söylememişim gibiydi? Aptal herif!

Sinirle soluyup telefonumu çıkardım. Fakat telefon hiçbir şekilde çekmiyordu. Oh, harika. Ve bilinmeyen bir numaradan da mesaj vardı. Anlamayarak telefonu açtığımda, kaşlarımı istemsizce çattım.

Sen bana atmayınca, mesajı ben atayım dedim. Ben Max Rodgers :)

Şaşkınlıkla ağzım açıldı.

"Ne? Sorun ne?"

"T-telefonum çekmiyor ve Max'e mesaj atamıyorum."

Kaşlarını çattı, telefonuma düşünceyle baktı. Bir dakika... O beni kıskanıyor muydu yoksa?

Eheh, Max'den kıskandı, değil mi? Biliyordu-

"Neden çekmiyor acaba?" dediğinde tüm hayallerim yerle bir olmuştu elbette. Parmağını şıklatıp sırıttı. "Tabii, zamanda yolculuk yaptık! Bu dönemde cep telefonu icat edilmemişti ki... Muhtemelen buraya gelmeden önce görmediğin bir mesajdır. Aptal kafam," diye kıkırdayınca ne kadar sevimli göründüğünden haberi bile yoktu. Ona kızgın kalamıyordum. Bir saniye olsa bile!

"Evet, öyle." Gülümsemeye çalıştığımda yüzüme kısa bir bakış atıp derin bir nefes aldı.

"Biraz gezmeye ne dersin?"

Tek kaşımı kaldırıp bir tuhaf zaman makinesi arabasına, bir de ona baktım. "Bu arabayla mı?"

Omuz silkti. "Ne fark eder? Araba arabadır," diye söylenerek yeniden direksiyona geçti. Nefesimi üfleyip telefonumu cebime sıkıştırdım. Max'e orijinal zaman diliminde mesaj atsam iyi olacaktı. Sonuçta bana hiç arkadaşı olmadığını söylemişti. Ona ne kadar inanabilirdim bilmiyordum ama o gün samimi gelmişti.

"Nereye gideceğiz?" Dedim arabayı çalıştırırken.

Gülümsedi, aydınlık gökyüzüne baktı. "Annemi ziyarete gideceğiz."

Hareket etmeye başladığımızda kafam karışmıştı. Louis'nin annesinin vefat ettiğini biliyordum ama ne zaman öldüğünü bilmiyordum. Fakat bildiğim bir şey vardı ki, eğer zamanda geriye gitmişsek, annesinin de neredeyse Louis'nin yaşında olduğuydu.

"Ama..."

"Biliyorum," diye mırıldandı gözlerini yoldan ayırmadan. Direksiyonu sıkıca kavramış, çenesini sıkıca kenetlemişti. Gözlerindeki kararlılık, onu bu isteğinden vazgeçiremeyeceğimi gösteriyordu.

"Neden bunu istiyorsun?"

Sorum saçmaydı, evet. Annesi vefat ettiği için onu görmek istiyor olabilirdi ama ya karşısına çıkmak isterse?

"Bugün tanışma yıl dönümleri," diye fısıldadı, daha çok kendisiyle konuşur gibi. Derin bir nefes aldı, boğazını temizlemeye çalıştı. "Babam ve annem tanışacaklar bugün. Birbirlerine aşık olacakları gün... Halam anlatırdı. Onları izlemek istiyorum." Aniden frene basınca endişeyle ona baktım. Dalgın görünüyordu. Sokağın ortasında bu tuhaf arabayla durmuşken, gözleri direksiyonda sabitlenmişti. "Babam benden nefret ediyor," diye fısıldadı. "Annem ise... Daha beni doğururken ölmüş." Kendi kendine, acı acı gülümsedi. "Yaşamam için ne tür bir sebep var ki?" Diye omuz silkerken, kalbimin kırılma sesi zihnimde yankılandı.

My Neighbor Is A Scientist ✔| LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin