BÖLÜM 3

2.1K 231 142
                                    


Merhaba ;)

Beğeneceğinizi düşündüğüm bölümüme hoşgeldiniz.

Ben yazarken çok keyif aldım. Umarım siz de okurken keyif alırsınız.

Tabi benim bunu bilmem de gerek. Yorumlarda bahsederseniz harika olur.

Şimdeden teşekkürler ❣️

" Odaya ait özenle seçilmiş bir heykel gibi duruyordu karşımdaki heybetli adam..." Bu cümle bir rüyanın eseri değil miydi? Bu nasıl olabilirdi?

İnanılmazdı ama okyanus alacası gözler gerçekti...

Tam da şu an tüm gerçekliğiyle bana bakıyordu. Biraz şaşkınlık, biraz kibir, biraz da öfkeyi andıran bakışları, gözlerine etraflıca yayılmıştı. Ona doğru döndüğüm daha ilk an şaşırmış bir hali vardı. Bazen insanların dilinden çıkmayan kelimeler gözlerinden taşardı. Bundan o kadar emindim ki...

'Seni gördüğüme şaşırdım ' ve ' senin ne işin var burada' cümlelerini birbiriyle harmanlamış, bana bu şekilde sormayı uygun görmüş gibiydi...

Anlamsız...

Asıl onun ne işi vardı burada? Hem kim oluyordu rüyalarıma kadar sızan bu adam ? İnsan daha önce bir kere bile görmediği birini rüyasında neden görürdü ki? Ya da nasıl görebilirdi?

Yaman Bey diye hitap ettikleri adamı bir an önce araştrmaya almalıydım. Belki de büyü güçleri vardır kim bilir? Belki de daha önce kendisi beni görmüştü , hayatıma sızma eylemine önce rüyamdan başlamıştı. Ya da büyü güçleri yoktu , evrene pozitif mesajlar bırakarak gerçekleştirmişti bütün bunları...

Her ihtimali düşünüp uzunca bir liste oluşturabilirdim aslında...

Diğer yandan bütün bu düzmece hayal gücümü bir kenara bırakabilirdim de... Belki de bütün her şey kader denen o engellenemez işleyişin bir parçasıydı.

Az önce robotik dil kullanan danışma sekreterlerinin hazır ol konumunda beklediklerini gördüm göz ucuyla. İki ellerini göbek hizasında birleştirip, tabiri yerindeyse Yaman Bey'in emrine amade bir halde bekliyorlardı. Bu zamanda böyle saygı gösterisi kalmış mıydı gerçekten? Ya bu kızlar saygı müessesini abartıp göz boyamaya çalışıyorlardı yada Yaman Bey egosunu çok yükseklerde tutuyordu.

Buradan çıktığım gibi Yaman Bey'in kim olduğunu araştırmam lazımdı. Ama öncesinde esaret altında kaldığım buz gibi bakışlardan kurtulmalıydım.

Bir insana bu kadar dik, bu kadar dikkatli ve bu kadar uzun süreli bakmak hangi kitaba sığardı ki ? Ben bir saniyenin yarısı kadar bir bakışı attıktan sonra hemen bakışlarımı başka yöne kaydırıyordum. Buna mecbur hissediyordum kendimi.

Ortamdan çıkmayan çıt sesini biri çıkarsa da, bu uzayıp giden dakikalar son bulsa diye bekliyordum. Kızlar Yaman Bey'e, Yaman Bey bana bakıyordu. Ben ise gözlerimi değdirebildiğim her noktaya değdiriyordum.

Ortamdaki sessizliği bozan Yaman Bey'in kendisi oldu.

"Asuman Hanım? Arzu Hanım?" İnsanların ismini söylerken soru soruyor gibiydi.

"Buyurun efendim" aynı anda aynı ses tonuyla söylenmiş kısa ve telaşlı bir cümleydi bu.

"Şirketimizin kuralları olduğunu bildiğinizi sanıyordum. Bu kırmızı renk te nedir böyle? Buna nasıl müsaade edersiniz. Sizi burada kuralları çiğnemeniz için mi görevlendirdik?"

Yüksek olmayan sesiyle kurduğu soru cümlesi , kar fırtınası gibi esmişti holdingin giriş katında.

Muhattabı iki asistanı gibi gözükse de direk yüzüme bakılarak söylenen cümlelerin ulaşım noktası bendim. Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla diyordu kısacası.

MASKELİ BALO (Yakında Devam Edecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin