Merhaba,
Yeni bölüme hoş geldiniz :)
Sizden ricam kitabımı gerçekten beğenerek okuyanlar profilinde paylaşıp destek olabilir mi ?
10K ya az kala herkesin desteği benim için büyük önem arz ediyor.
Minik yıldıza dokunmayı unutmayın olur mu (:
Yorumlarınızı da ister bölüm içinde ister özel mesaj olarak benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum.
Şimdiden herkese teşekkürler (:
KEYİFLI OKUMALAR ❣️
25 Kasım 2019;
Aradan beş gün geçmesine rağmen Ateş Holding'te kayıtlı olan telefonumu, belki çalmıştır umudu taşıyarak günde kaç kez elime aldığımı bilmiyordum. Sadece bu gün altı defa bakmıştım. Üstelik sesinin son seviyeye kadar açık olduğunu bile bile.
Aramayacaktı... O telefon beklediğim numara tarafından çalmayacaktı. Zaten Yaman Ateş denen ukala ve kendini beğenmiş tavırlara sahip olan adam, o gece bunu alenen belli etmişti. Ama yanılmış olmayı o kadar çok isterdim ki...
Bu iş olmazsa elbette başka işler çıkardı karşıma .Kalbimdeki hüsranın gerçek sebebinin yalnızca bu iş olmaması ihtimali üzerinde düşündüğümde, çıkmaz sokağın kuytusuna sıkışıp kalıyordum.
Beş gündür aklımdan çıkmayan, hayal mi gerçek mi olduğunu çözemediğim görüntüler beni fazlasıyla yormuştu. Alt tarafı bir insana ait olan beynimin kurgusu karelerdi. Ama bütün kainat bir olmuş, onun 'alt tarafı bir insan' gibi sadeleştirmeyle anlatılamayacağını gözüme sokuyordu her defasında.
Kaç yaşına kadar olduğunu bilmesem de uzun yıllar boyunca kaldırım taşlarındaki çizgilere basmadan yürümeye çalışacak kadar detaycıydım. Sanırım ayak numaram kaldırım taşlarının ölçüsünden daha fazla sayıya sahip olduğunda istemeye istemeye bırakmıştım bu huyumu.
O çizgilere basılmayacaktı. Yoksa uğursuzluk kapımı çalar, beni literatürlerde bile adı geçmeyen metafiziksel bir lanete uğratırdı. Bilimin açıklamalarını yeterli bulmadığım bu tabiata aykırı olaylardan korkum, görmediğim şeylere olan inancımın eseriydi.
Deli saçması! Ama o çizgilere basmayacaktım! Bu lanet beni bulmuştu işte eninde sonunda. Daha önce görmediğim duygular, bu lanetin gösterime sunulmuş ilk sahneleriydi.
Bana dokunmayan yılan bin yaşayabilirdi. Benden uzak kime isterse ona yakın olsundu böyle parçalanmış hislerin. Ama bir gün o yılanın zehri sana da dokunacak deselerdi, kendimi bilime adayıp, soyut olan her şeyi mantıklı bir açıklığa kavuştururdum. Kahretsin! İşte bu bencilliğim yüzünden yetersiz kalmıştım. Tam da bu gün çok ihtiyacım vardı başkalarına dokunan yılanlara.
"Yine ne düşünüyorsun kara kara?"
Bal gözlü arkadaşım günlerdir gözümün önüne gelen alacalı gözlerden bihaber, sırf üzülmeyeyim diye yoğun bir tempoyla çalışıyordu. Sanıyordu ki yalnızca kaçırdığımız işi düşünüyorum.
En güzel kapıların içinden geçerken, kırmızı halılarla karşılaşacağımızı savunuyordu heyecanla. Keşke tek derdim kırmızı halılar olsaydı.
Kırmızı da olmasaydı halılar... Ne de olsa kırmızı bendim. Benden başka bir şeye kırmızı demek en büyük haksızlık olurdu akan kanımızın rengine.
"Hiç! Hiç bir şey düşünmüyorum." Diyerek geçiştirdim Zeynep'i. O kadar fazla düşünceyle boğuşuyordum ki aslında Zeynep!
Muhabbetimizi bölen kapının zil sesi, ortalığı velveleye verircesine yüksek sesliydi. Bir ara bu zili değiştirsek iyi olurdu. Beklenmedik zamanda çaldığında, insanın aklını kaçırtırdı. Benim günlerdir üzerimde olan üşengeçliğim , kapıyı açma işini Zeynep'e bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKELİ BALO (Yakında Devam Edecek)
General FictionAklım beynimi terk etmiş, kalbim bedenime ağır gelmişti. Nefesinin nefesime kattığı bir şey varsa da, kesinlikle hücrelerime zarar veriyordu. İki nefes birbirine karıştığı zaman, katlanarak çoğalıyormuş. Sonra da nefes alış verişler hızlanıyormuş...