BÖLÜM 2

3K 266 240
                                    

Merhaba,
Hikayemin ikinici bölümünü yayımlarken, beğeneceğinizi umuyorum.
Noktalama, yazım yanlışları olabilir. Bunlar için eleştiriye açığım.

Belki anlam hataları da mevcuttur.

Bunu kibar bir dil kullanarak belirteceğiniz için şimdiden teşekkür ediyorum. :)

Keyifli okumalar dilerim ...

Rüyaymış...

Attığım çığlık, boğazımı yırtarcasına canımı acıtmıştı. Bu nasıl rüya olabilirdi?

Gözlerimi defalarca kez açtım, kapattım. Olmam gereken yerdeydim. Yatağımda.

Olmam gereken yerin neresi olduğunu unutmuşçasına hareket edişim anlamsız gözüküyordu. Bulunduğum kabın şeklini alıyormuş gibi ne çabuk alışmıştım rüyamda bulunduğum odaya.

Ellerimle vücudumu kontrol edişimin ardından, kanlı canlı burada olduğumu kanıtlamıştım kendime. Sanırım bu biraz kalbimi kırmıştı. Sakin bir hayatı sevmesem de belirsiz bir aksiyona kendimi bu kadar kaptırabilmem çok ilginçti.

Şimdi tekrar yatsam aynı rüyaya dönebilir miydim , bunun olma  ihtimalinin hesabını yapmaya başlamıştım bile inceden inceye.

Histerik bir gülüş sergiledim kendi kendime. Kendimi kaybetmiş halime gülüyordum resmen. Kendimi  de kaybetmemiştim aslında. Nerede olduğunu o kadar iyi biliyordum ki... Ne acınası ama! Olmam gereken yer, neden burada olduğumu sorguladığım bir yere dönüşmüştü bir anda . İrademin bu kadar zayıf olduğuna hiç şahit olmamıştım daha önce...

Uyurken dağılmış saç tellerimi yüzümden çekerek, iki elimle birden yüzümü ovuşturdum ve bir  süre ellerimle yüzümü kapatmış halde bekledim. Tek elimin parmaklarını aralayıp, kendime görme alanı oluşturdum .Yanı başımda ki komodinin üzerinde bulunan eski çalar saatime baktığımda saatin sekiz olduğunu gördüm. Alarmımın saat yedide çalmış olması gerekiyordu. Bunu duymayacak kadar kendimi o rüyanın içine hapsetmiştim demek ki...

Beyaz çarşaflar ve beyaz yorganın içindeki rahatlığımı her ne kadar bırakmak istemesem de, artık güne başlamam gerekiyordu. Hoş! Şu an bu yatak dikenli tellerle çevriliydi ya neyse...

Bulutların içindeymiş gibi hissediyordum kendimi yatağımda. Ya da pamuklara sarılmış bir prenses gibi de olabilir. Tanımı her ne olursa olsun, o kadar iyi geliyordu ki bana, özellikle  bazı günlerimin çoğu zamanını gecirebilirdim. 

Yavaş yavaş yatar haldeki pozisyonumu, oturur hale getirdim. Bunu öyle bir ağır çekimde gerçekleştirmiştim ki, sanki hiç kalkmak istemiyormuşum gibi...

Sanki yine uykuya dalsam, okyanus alacası gözlerle tekrar buluşacakmışım gibi...Bu düşünce çıkmıyordu aklımdan.

Uzanıp, çalar saatin yanı başında duran telefonumu elime aldığımda cevapsız üç aramayla karşılaştım. Yaklaşık yarım saat önce gerçekleştirilen aramaları yapan numarayı tanımıyordum. Rehberimde kayıtlı değildi.

Ancak kayıtlı olmaması elbette ki normaldi. Sonuçta bu benim iş için kullandığım telefonumdu ve birçok yere bu numaramın yazılı olduğu broşürleri yollamıştım.

Yeni kurduğum iç mimarlık ve organizasyon firmasını tanıtım amacıyla, hedefimde olan firmalara ufak numune hediyelikler hazırlayıp, minik kitapçık halinde hazırladığım kartvizitleri göndermiştim bir ay kadar önce. Bu zamana kadar dönüş sağlayan olmamıştı.

Bu yüzden şirket telefonuma yabancı bir numaradan gelen cevapsız çağrılar beni biraz heyecanlandırmıştı.

Hızla yerimden kalkarak karşı odada bulunan Zeynep'in yanına koştum.

MASKELİ BALO (Yakında Devam Edecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin