Bölümün biraz (hatta çok fazla) geciktiğinin farkındayım ve bunun için özür diliyorum. Bir süre daha bölümler geç gelebilir ama sonra her şey yoluna girecek ve her hafta bölüm paylaşacağım :)
Beğeni ve yorumlarınız bekliyorum ❣️
Kulakları sağır edecek gök gürültüsü ve yere şiddetle inan yağmur tanelerinin hoyrat sesi ile geçen geceyi korkusuzca atlatmıştım. İçtiğim iki kadeh kırmızı sıvı duygularımı mı gevşetmişti yoksa baktığım bir çift okyanus mavisi ile yağmur ormanlarının yeşilini harmanlayan göz beni büyülemiş miydi bilmiyordum. Ama iyi hissediyordum. Oldukça iyi hem de.
Yanağımda güller açarak uyanmıştım kabullenmekten korktuğum gerçeklerden dolayı.Ne ironiydi ama.Beni alaşağı eden gerçeklerle yüzleşmeye doyamıyordum son bir kaç gündür. Ne rüyaydı ama diyesim gelse de, gerçekliği, aşılması mümkün olmayan bir katmandı. Bu odadan çıktığımda tekrar tekrar yüzleşeceğim korkularımın an be an gözümün önünde olacağını bile bile, kapımı açıp aşağıya gitmem akıl kârı değildi. Ama başka çarem de yoktu. Deve kuşu misali kafamı yorganın altına gömerek ne kadar yaşayabilirdim ki?
Yaman Bey her ne kadar Zeynep'e söz vermiş olsa da, burada olmasının asıl sebebini gayet iyi bir şekilde anlamıştım neticede. En azından teşekkür etmem gerektiği konusundaki mecburiyet hissi, kahvaltı hazırlamayı boynumun borcuymuş gibi nüksettiriyordu bana. Banyodaki sabah rutinlerimi halledip mutfağa geçtiğimde Yaman Bey'in çoktan uyandığını, hâlâ yudumladığı kahvesinden anladım.
"Günaydın. Erkencisiniz bakıyorum da." dedim.
"Evet. Sen de hazırsan eğer çıkalım. Yapılacak işler oldukça birikti." Burada kural ihlali vardı. Sabah kahvaltısı yapmadan dışarı adım atılmazdı bu evde.
"Haklısınız. İşler gerçekten birikti . Zamanımız daralıyor. Gece gündüz çalışsam anca yetişir organizasyon. Ama ben neden geliyorum orada takılı kaldım ben? Ayrıca daha kahvaltı bile yapmadık."
"Ben kahvaltı yapmam. Ayrıca canım gelmenizi istiyor Afra Hanım. Bir itirazınız mı var? Hadi yolda birşeyler atıştırırız eğer çok açsan" dedi ters bir şekilde. 'Hayırdır ne bu şiddet bu celal?' demek istesem de ya sabır dileyerek sakin kalmayı tercih ettim. Öyle bir dünya yoktu kusura bakmayacaktı paşazademiz.
"Birincisi bu evde kalmayı kabul ettiyseniz bu evin kurallarına uyacaksınız . Bu evde sabah kahvaltı edilir. İkincisi sizin özel asistanınız değilim ben Yaman Bey. Benimle bir iş için anlaşma yaptınız. Olaylar nasıl buralara kadar geldi de evimde kalmaya başladınız inanın ki anlayamıyorum Ama yapmam gereken işlerim var. Düşünmem, hayalini kurmam gereken çok özel bir gece var. Sizin için olduğu kadar benim için de önem taşıyor yılbaşı balonuz. Ya da devir teslim töreniniz, ya da piyasaya ayar verme geceniz. Adına her ne diyorsunuz bilmiyorum ama bu benim ilk iş deneyimim olacak. Kendi şanım için çalışmam gerek. İç dekorasyon için görseller hazırlayacağım. Bazı numuneler toplamam gerek, araştırmalar yapmam gerek. Sizinle mail üzerinden iletişime geçerim bunlarla ilgili. Eğer görsellerde anlaşırsak firma ziyareti yapıp siparişlerle ilgileneceğim. O yüzden size gününüzde güzellikler dileyerek sizinle gelmeyeceğimi söylemek istiyorum."
Söylediklerim karşısında yanaklarındaki kaslar mı şişmişti bana mı öyle gelmişti? Sinirlenecek bir şey yoktu ki söylediklerimde. Gayet açık ve net kendimi anlatmıştım. Reddedilmeyi hazmedememiş olsa gerek; bakışları bile kararmıştı. Duruşu her zamankinden daha fazla dikleşerek, kararlı bir hale geçmişti. Onu gerçek hayatta ilk gördüğüm şekline bürünmüştü. Keskin köşelere sahip, törpülenmemiş haline...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKELİ BALO (Yakında Devam Edecek)
Ficción GeneralAklım beynimi terk etmiş, kalbim bedenime ağır gelmişti. Nefesinin nefesime kattığı bir şey varsa da, kesinlikle hücrelerime zarar veriyordu. İki nefes birbirine karıştığı zaman, katlanarak çoğalıyormuş. Sonra da nefes alış verişler hızlanıyormuş...