Hayatta annem olmasaydı babamı çiğner geçerdim. Tarık nasıl olduysa fırına geldi buraları göz ucuyla kontrol ediyor.
"Çay söylemeyecek misin bana.""Olur söyleyeyim. Hayırdır inşallah sen buralara gelmezdin."
"Oğlumu görmeye geldim. Bir çayını içer yardıma ihtiyacı varsa yardım edeyim diye geldim. Ne o! Geldiğime pek sevinmiş gibi değilsin."
"Yoo, sevinmiş değilim, üzülmüş de değilim. Sadece meraklandım hiç daha önce gelmemiştin."
"Offf bir bardak çayı zehir ettin mk. Geldiğime de geleceğime de pişman ettin beni."
" Dur sinirlenme hemen şaşırdığımı söyledim."
"Adamı öfkeden deli edersiniz,anan da, sende ayrı dertsiniz. Al içmiyorum çayını da."
"Ya bir dur anamı niye karıştırdın şimdi ne yaptı kadın sana."
Ardına bakmadan çıktı gitti fırından yüzüme bir tebessüm yerleşti. "Bu adam ne çeviriyor yine ne oldu da fırına geldi ve annemden dert yandı"
"Ne güzel gülüyorsun öyle, yüzünde gamzen çok hoş duruyorsun"
diyen bir sesle kendime geldim. Aslı gelmişti
"Canım hoşgeldin"
"Hoşbulduk hayatım, seni çalışıyorken görmek istedim o yüzden geldim."
"İyi ettin akşama arayacaktım seni zaten."
"Akşam çıkabilirim tabiki de! Gündüz ne yapıyorsun kimler geliyor, gidiyor merak ettim."
"Neyini merak ediyorsun fırına ekmek almaya gelinir, pide yaptırmaya gelinir. Herkesin girebileceği bir müessese."
"Pis pis gülme, geldiğime pişman etme beni. Özledim seni bakayım sevgilim ne yapıyor, etrafında birileri var mı?"
"Kıskançlık! En sevmediğim duygu, beni kıskanmanı gerektirecek bir durum yok."
" Seni seviyorum ve çevrende kimse olsun istemiyorum."
"Ben kendimi sevmiyorum ki seni de seveyim. Benden böyle bir beklenti içine girme, gireceksin de git gözüm görmesin bir daha seni."
"Öyle bir beklentim yok."
"Senden rica ediyorum burası tartışma yeri değil şimdi git akşam olsun konuşuruz."
" Tamam. Gidiyorum akşama görüşürmüyüz bilemiyorum."
oda çıktı gitti. Bugünün vermiş olduğu stresle günü akşam ettim. Arabama bindim ve Aslı'yı aradım telefonuma çıkmadı. Üzmüştüm açmamak da haklıydı telefonu. Bugün kimseyi çağırmamak en iyisi olacak galiba. Yolda bir büyük rakı aldım kendime arsaya attım kendimi.
Kadehimi doldurdum kendimi kuşlarımın yanına atıverdim. Onlara yem verirken ben bir kadehi devirdim. Eve geçtiğimde gördüklerimin rüya olduğunu, içtiğim bir kadehin sarhoş ettiğini, hayaller görmeye başladığımı zannederken bir tokat sesi kendime getirdi beni.
"Nerede kaldın sen!"
Aslı buradaydı ve yemekler hazır edilmiş, kadehler dolmuş, odanın etrafını mumlarla kaplamıştı."Ne yapıyorsun sen, buraya nasıl geldin, telefonlarıma cevap vermedin üstüne bir de tokat yedim."
"Fırına geldiğimde elbiseden anahtarını aldım. Sana sürpriz yapayım istedim şu davranışına bak hayvan."
Lafını bitirir bitirmez dudaklarına yumulmuştum yaptığı çok da hoşuma gitmişti. Alkolün verdiği etki ve sıcacık bir öpücük beni daha da şevklendirmişdi. Hemen yatağa girmek istiyordum onunla. Kalçalarından kavrayıp kucağıma aldım, dudaklarını dudaklarımdan uzaklaştırdı.
"Dur, sofra başında ne yapıyorsun. Biraz birşeyler yiyelim, içelim sonra sevişiriz sabaha çok var."
"Sabah mı? Bırak yemeyi içmeyi ben seni istiyorum. Tenini içmek istiyorum, defalarca, defalarca sana sahip olmak istiyorum."
"Hayvansın oğlum sen."
"Beni azdırmadan önce düşünecektin onu."
Tekrar dudaklarına yapıştım öpmüyor somuruyordum resmen oda kendini kaybetmişti artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Adam...
NonfiksiYa eski hayatına geri dönecekti ya sıfırdan ve yalnız bir hayat kurmayı öğrenecekti. Türkiye'nin doğusundan batısına uzanan bir hikâye.