GİRİŞ

14 3 1
                                    

Dışarıdaki soğuk havaya inat içerisi normal bir insanın katlanamayacağı kadar sıcaktı. Odaya giriş kapısının yanındaki şömine içindeki fotoğraflarla,kağıtlarla ve bir çift bebek patiğiyle cayır cayır yanıyordu  Öyle ki karartmalı camlardan oluşan pencereler bile buğulanmıştı.
Arka planda hangi dilde olduğu anlaşılmayan yavaş bir müzik çalıyordu.Zaten adamın sesindeki acıyı hissetmek için de ne dediğini anlamak gerekmiyordu.
Odanın bir köşesinde iki siyah duvarın kesiştiği yerde bağdaş kurarak oturmuş beyazlar içinde bir adam vardı.Sırtını duvara yaslamış , kafasını geriye atmış , gözleri kapalı bir şekilde zihninin derinliklerinden gelecek olan sinyali bekliyordu.Yıllardır beklediği O ana çok yaklaşmanın verdiği heyecan yokmuş gibi davranıyor ve odaklanmış sinyali,emri bekliyordu. Gerilmiş boynunda beyaz tenine inat bir karaltı halinde bellirgin olan şah damarı her an patlayacakmış gibi görünüyordu.

Odanın diğer ucunda içerdeki tek oturak olan kırmızı koltuğa bağlı olan adam saatlerdir bileklerindeki sicimlerden kurtulmak için çırpınmaktan bitap düşmüş bir halde gözlerini tavana dikmişti.İçerideki anormal sıcaklık yüzünden çokça terlemiş ve ıslanan tişörtü vücuduna yapışmıştı.Sicimlerin kestiği bilekleri kanamayı bırakmış zonklamaya başlamıştı. Buradan çıkışının olmadığını artık kabullenmiş gibiydi.Hayatta her zaman inandığı yaşam felsefesi bu halde de onu yalnız bırakmamıştı. Çoğu zaman aklından geçirdiği cümleyi belki de son defa tekrarladı. " Hayatta herkes kendi seçimlerinin sonuçlarını yaşar." Evet, şimdi o da kendi seçiminin sonucunu yaşayacaktı. Oysa ki her şey bu kadar açıkken olan biteni anlamalıydı,neler olduğunu görmeliydi, onu durdurmalıydı. Ama bunların hiçbirini yapmamıştı.Hayatta övündüğü tek şey olan zekası bu sefer onu yarı yolda bırakmıştı. Şimdi de yapmadığı her şeyin sonucunu yaşayacak, ölecekti.

Dakikalardır çalan şarkı bitti.

Beyazlar içindeki adamın beklediği sinyal geldi.

Usulca bağdaş kurduğu bacaklarını çözdü doğrularak ayağa kalktı.

Onun hareketlendiğini gören öteki son bir defa kurtulmaya çalışmayı düşündü, sonra boşverdi.Burdan dönüş yoktu, ölüm artık kaçınılmazdı.
Beyazlı, kırmızı koltuğun yanında yerde duran kırmızı kutuyu aldı. Kapağını açıp siyah kadifeye sarılı sapında Z harfi işli usturayı çıkardı.
Bu uzun yolun sonuna geldiği için mutluydu. Artık tüm yaşananların ana kahramanı da usturasının soğukluğunu şah damarında hissedecekti.
Her şey bitecek,huzura kavuşacaktı.
Son bir kez kurbanının gözlerinin içine , en derinlerine baktı.İnce,soğuk  dudakları ruhsuz bir gülümseme ile iki yana kıvrıldı.
" Ölüm meleğinin seni bulma zamanı geldi Mert Ali  KOCA."

Ve cinayet perdesi son defa kapandı.Biliyordu,tüm seyirciler,tüm dünya onu ayakta alkışlıyordu.

C İ N A Y E T (+14)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin