~
Not: Medyadaki şarkı ile okumanızı tavsiye ederim.
Jin başındaki inanılmaz ağrı ile gözlerini açtığı zaman yanında uyuyan Henry'i gördü. Ne zaman buraya geldiğini, neden başının bu kadar şiddetli ağrıdığını merak ediyordu. Ayağı ile Henry'i dürtüp uyandırdı.
"Hyung uyandın mı? İyi misin?" Henry'nin endişe ile sorduğu sorulara ters bakışları ile cevap veren Jin
"Bana şu olayı baştan sona anlat yoksa delireceğim" diyerek masadaki şişeden bir bardak su doldurdu kendine.Henry "Dün sen arabanın üzerine atladıktan sonra Johnny'i arabadan çıkardığın sırada Key, deponun arkasında saatli bir bomba olduğunu fark etti arabaları buradan uzaklaşmak için çoktan hazırlamıştık. Johnny'nin seni tekmeyle yere serdiği sırada adamları helikopter ile gelip çoktan onu almıştı. Sen Johnny ile dövüşmekte ısrarcı olunca, peşinden gidersin belki diye o gizemli kadın elindeki silah ile kafana vurup seni bayılttı biz de seni arabaya taşıyıp hızlıca kaçtık. Kısa bir süre sonra büyük bir patlama sesi geldi. Yani o kadın senin hayatını kurtardı.
Jin'in içtiği su neredeyse boğazında kalıyordu. "Oha lan neden ben hiçbir şey hatırlamıyorum bir silah darbesi ile bu kadar kafayı yemem doğal mı? Büyük saçmalık!"
Henry kafasını eğip gözleriyle önündeki masaya bakarak "Şey hyung aslında iki kez kafana darbe aldın, sen arabada uyanacak gibi olunca o ara tekrar vurdu. Planını senin bozduğunu düşünüyor. Çok sinirliydi. Bana da girişecek diye çok korktum."
Jin'in duyduklarından sonra içtiği suyu neredeyse boğazında kalıyordu.
Henry'e sinirli sinirli bakarak: "Kim kimin planını bozmuş acaba kafayı yiyeceğim, neden her yerde karşıma çıkıyor bu kadın amacı ne? Sana o kadar araştır dedim hiçbir şey bulamadın mı?""Hayır, o gün tüm CCTV görüntüleri ustaca silinmiş. Karşımızdaki kişi küçükseyeceğimiz tarzda biri değil. Aslında onun istihbarattan olmasından şüpheleniyorum."
"Saçmalık öyle bir durum olsa Jin Ki bey bana haber ederdi. Yeni biri istihbarata girdiği zaman toplantı yapılır yani onu yeni olma ihtimali yok. Neyse yakında çıkar kokusu, şimdilik Jaehwan'ı görüp burada ne kadar daha kalacağımızı öğrenmem lazım."
Jin, başındaki ağrıya küfürler savurarak banyoya doğru gitti. Sanki gün geçtikçe zafere yaklaşmak yerine yerinde sayıyor gibi hissediyordu. Öfkesini dizginlemesi gerektiğini düşünüp derin bir nefes aldı. Johnny'nin şuan nerede olduğunu öğrenip yeni bir plan yapmaya karar verdi.
--
Hastaneye vardığında saat 2'ydi. Koridorun sonundaki odaya doğru yürürken üç farklı kahkaha duydu. Kapıyı açıp içeriye girdiğinde mor kazağı, siyah eteği ile saçlarını tepeden dağınık bir topuz yapmış kadını gördü. Magic Grup'un başkanı Seohyun karşısında duruyordu. Jin'in kapıdan girdiğini gören Wonho hızlıca yanına gelip koca, güçlü bedeni ile Jin'e samimi bir şekilde sarıldı.
"Dostum seni o kadar özlemişim ki. Ne kadar oldu 2 yıl mı? Ah iki asır gibi geldi bana. Güney Kore'ye geldiğim zamanlarda ise sen görev için yurtdışı..."
Wonho cümlesinin tamamlamadan Jin sert bir şekilde arkadaşının sırtına vurup sırıtarak "Evet dostum cidden uzun zaman oldu bende seni çok özledim" diyerek kes çeneni dercesine gözleri ile birkaç işaret yaptı.
"Sizi burada beklemiyordum, Seohyun hanım."
Seohyun içinden Jin'in ağzını yansılayarak, "Keşke biraz daha sert vursaydım o kafana hala boş konuşuyorsun" diye geçirdi. Zoraki bir gülümseme ile "Biliyorsunuz dünkü talihsiz kazada yaralanan çoğu kişi bizim de şirket ortağımız. Onları ziyarete geldim. Gitmeden de Jaehwan Bey'i görüyüm dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Paradise
RomanceVarlığı bir şehir efsanesin dönüşmüş, yaşadığı acılar nedeniyle kontrolsüz bir güce sahip, adı geçtiği zaman herkesin yutkunduğu cesur adam Kim Seok Jin ile, Güzelliği ile herkesi büyüleyen, gözlerindeki sır dolu bakışlar ile insanların hayatını del...