love gone wrong

1.7K 141 179
                                    

Tek eliyle gözlüğünü sabitlediğinde gözlerini sıkıca kapattı ve geri açtı. Ağzındaki anlamsız tadı geçirmek için sol elinde tuttuğu şarap dolu bardağını dudaklarına götürdü. "Gün geçtikçe ağırlaşıp ruhuma çöktüğünü hissediyorum." dedi dudaklarını aralayarak. Elindeki kadehi yavaşça sallandırdı ve bakışları hâlâ içkisindeyken elini aşağı indirdi.

"Nelerin?" yanıtı geldi. Sesi soğuktu ve umursamaz çıkıyordu. Normal bir soru sorar gibi.

Will adeta fısıldayarak "Her şeyin." dedi.

Bakışlarını yukarı kaldırdığında Hannibal'ın ifadesiz suratıyla karşılaştı. Yüzündeki tek bir mimik bile oynamadan bakmaya devam etti. Will sonunda göz temasını kaçıran kişi oldu ve ayağa kalkıp yavaş adımlarını odanın içinde gezindirdi. "Düşünüyorum da..." dedi. Hannibal soru sormadan Will'in söylemesini bekledi. Sabırla bir iç çekti ve kaşlarını kaldırdı. Bakışları hâlâ Will'in üzerindeydi ve attığı her adımı, her ifadesini izliyordu.

"Böyle bir şaheseri planlamak olağanüstü bir şey olmalı."

Hannibal birkaç saniye kısık gözlerle düşündü. Will ağır hareketlerle Hannibal'dan tarafa döndü ve kaşlarını kaldırdı. Bir şey demesini bekliyor gibiydi. Birkaç dakika aralarındaki sessizlik havada asılı kaldı.

"Eğer katil karşına çıksaydı ondan korkar mıydın?" diye sordu en sonunda Hannibal ve devam etti. "Yoksa etkilendiğini söyleyip tebrik mi ederdin?"

Will alayla güldü ve gözlerini kaçırıp arkasını döndü. Derin nefes alıp verdiği omuzlarının inip kalkmasından anlaşılıyordu. "Etkilenmiş gibi miyim, hislerimi kontrol etmedim de." dedi soğukça.

"Her insan anlayabilir." dediğinde, Will'in bakışları Hannibal'ı buldu. "Hayır anlayamaz." dedi.

Hannibal'da "Hayır anlayamaz." diye onayladı. "Fakat ben anlayabilirim."

Will bir şey söylemedi, bakışlarını da kaçırmadı. Sadece sol elindeki içkisini sağ eline geçirdi ve bakışları hâlâ Hannibal'dayken dudaklarını aralayıp içkisini yudumladı. Ardından "Bu beni de bir sosyopat olarak gösterir Doctor Lecter." dedi.

"Neden?" diye sordu, gözleri hafifçe kısılmıştı. "Bir katilin yapıtını haddinden fazla takdir ettiğin için mi?"

Will elindeki boş bardağı masanın üstüne yavaşça koydu ve eğdiği başını kaldırmadan "Evet." diye fısıldadı. Sonrasında derin bir nefesi ciğerlerine doldurdu ve kaşlarını kaldırmış kısık bir sesle konuştu. "Böyle bir şeyi yapma cesareti ve kabiliyeti oluşunu sevdim ve kıskandım."

Will'in itirafı üzerine Hannibal kaşlarını kaldırdı ve hafifçe ağzının kenarı yukarı kıvrılırken bakışlarını Will'den ayırmadı.
"On n'aime que ce qu'on ne possède pas tout entier."

Will anlamayan bakışlarını Hannibal'a çevirdiğinde, Hannibal'ın dudaklarındaki sırıtışı görür gibi oldu ve Fransızca konuştuğunu tahmin etti. Hannibal açıklama ihtiyacı hissederek gözlerini Will'den ayırmadan kendisine yöneltilen sorgulayıcı bakışlara cevap verdi.

"Tamamen sahip olamadığımız her şeyi severiz."

Will düşüncelerinin üstüne sis perdesi çökmüş gibi hissetti. Bakışlarını psikiyatristinden kaçırmak istese bile yapamadı. Kendisine bakan gözler ruhuna işliyordu adeta. Göğsünün üstüne ağırlık yapan duyguyu sanki gözlerinde taşıyormuşçasına, elleriyle gözlerini kapattı ve ovuşturdu.

"En son ne zaman düzgün bir uyku çektin Will?"

Will Hannibal'a bakmadan ağır adımlarla ilerledi ve koltuğun arkasına gelişigüzel attığı montunu aldı. Üstüne geçirirken alayla sırıtmıştı. "Önemi var mı?" diye sordu. Hannibal tuttuğu kalemi elinde gezdirdi ve bacağının üstüne koyduğu deftere bir şeyler karaladı. Daha sonrasında başını kaldırdı ve Will'in kendisine bakan gözleriyle karşılaştı. "Başkalarının hayatı pek umrumda değil." dedi. "Fakat seninki öyle."

beautiful crime | hannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin