embrace the madness

1.4K 121 259
                                    

Ağır adımları yolun ortasında ilerliyorken, karanlığa rağmen ellerindeki kanı seçebiliyordu. Umursamadan yürümeye devam etti. Kulağına fısıltılar doluşuyordu fakat ne dendiğini anlayamıyordu yada kimin dediğini. Sadece üstü kanla kaplıyken, karanlık yolda yürümeye devam etti. Arkasından bir hırıltı sesi geldiğinde adımlarını durdurdu. İlk başta başını adımlarını izlediğini yoldan kaldırdı, sonrasında gözlerini yumdu. Arkasını döndü ve gözlerini açıp, hissettiği şeyle yüzleşeceği sırada giriş kapısının metalik sesi duyuldu.

Gözlerini açtığında kendi yatağında olmadığını fark etmesi uzun sürmedi. İki gündür buradaydı. Köpeklerini özlediğini söyleyen bir tarafı, diğer bir tarafıyla tartışma içindeydi. Burada kalmayı sevdiğini itiraf eden tarafı. Avuç içleriyle gözlerini ovuşturdu ve esnemesine hakim olamadı. Yorgun gözlerle etrafa baktı ve yavaşça yataktan kalktı. Aşağıdan gelen takırtıların sahibini tahmin edebiliyordu.

Adımları mutfağı bulurken Hannibal'ın buzdolabına bir şeyler koyduğunu gördü. Hannibal kapağı kapadığında karşısında Will'i görünce yüzü değişti. "Will." dedi şaşkın ama bir o kadarda umursamaz bir ses tonuyla. "Uyandığını fark etmedim."

"Yeni uyandım." diye yanıtladı Will. Hâlâ gözünü ovuşturuyordu tek eliyle. Hannibal istemsizce gülümserken buldu kendini. Will'in bu hali fazlasıyla, tatlıydı?

Hannibal arkasını döndü. Ocağın altını açtıktan sonra elinde tuttuğu iki yumurtayı Will'e gösterdi ve kaşlarını kaldırdı. Will onu başıyla umursamazca onayladıktan sonra çalan telefonunu almak için misafir odasına geri gitti. Yatağa oturup arayan numarayı gördüğünde istemsizce homurdandı. Telefonu açtıktan sonra kulağına götürdü ve "Evet Jack?" diye sordu.

"Houston Sokağı, 26 Numara. Acele etmeyi unutma."

"Tamam." dedikten sonra kapatacağı sırada Jack'in "Bu arada Will-" dediğini duydu. "Evet?" diye sordu.

"Doktor Lecter'ın da tavsiyesine ihtiyacımız olabilir."

Will başını sallayıp "Yanımda, ona da gelmesini söylerim." dedi. Hat kısa süreliğine sessizliğe gömüldüğünde Will Jack'in şaşkınlıktan konuşamadığını anlamamıştı. Telefonu kapattı sandı ve o da kapatıp üzerini giyinmek için ayaklandı.

Aşağı indiğinde kahvaltı masasının hazır olduğunu gördü. Hannibal'ın karşısındaki sandalyeye otururken kendisine gülümseyerek bakan gözleri fark edememişti. Aç hissetmiyordu ve "Doktor Lecter." dedi. "Pek kahvaltı edecek havamda değilim."

"Tartışmaya açık bir konu değil Will." dedi sakin bir ses tonuyla. Will zaten tartışacak gücü kendinde bulamamıştı. Yinede alayla kahvaltı tabağına bakarken mırıldandı.

"Kaba bir domuzdu sanırım."

Hannibal'ın sırıtışı yüzüne yerleşti ve "Evet öyleydi." diye fısıldadı. Ardından sessizliğin hakim olduğu mutfağı yeni doğan güneş ışığı dolduruyordu. Will çatalını ağzına yavaşça götürürken "Jack bizi çağırıyor." dedi. Hannibal bir şey demeden başını salladı ve gözleri tabağındayken Will'in kaçamak bakışlarını üstünde hissetti.

Geçen gece bahsedilen sohbet hakkında birbirleriyle konuşmamışlardı, konusu bile açılmamıştı. Will'in aklındaki sorularla içi içini yesede, sessiz kalma mücadelesi veriyordu. Üç gündür üst üste işlediği cinayetler ise olayın tuzu biberi oluyordu. Rüyalarında gördüğü cinayetlerin sahibi daima kendisi oluyordu. Will'i asıl şaşırtan şey ise, yataktan ter içinde kalkmıyor oluşuydu. Genelde uyanıp yemek yemeye iniyor, sonra uykusuna geri dönüyordu. Sanki rüyalarında onu cezbeden bir şeyler vardı ve kendisine ne kadar tersini ikna etmeye çalışırsa çalışsın, bundan hoşlanıyordu.

beautiful crime | hannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin