alone in the darkness

1.3K 124 166
                                    

Boşluğun ve karanlığın içinde kaybolmak. Havada görünmez bir intihar ipi varmış ve boynuna geçirilmiş gibi. Hayatı, ayaklarının altında hissettiği şeye tutunuyordu. Kendinde, tutunduğu şeyi itecek gücü bulamadığından sabırla bekledi. Birinin gelip ayağının altından tutunduğu şeyi kaydırmasını, hayatının elleri arasından kayıp gitmesini bekliyordu fakat kimse yoktu. Karanlığın içinde, yalnızdı. Nefes alış verişleri yavaşlarken kalbinde hissettiği korkuyu, kendisine izah edemedi. Karanlığın içinde kaybolmaktan korkmuyordu ki. Yalnız bir şekilde kaybolmaktan korkuyordu.

"Bilinci yerinde değil!"
"Kan grubu alındı mı?"
Kulağına dolan sesler uğultu gibiydi. Derinden gelen bir baskı ile kulaklarının kanadığını sandı. Uğultu gittikçe arttı ve acıyla inler gibi oldu fakat sesini çıkaramamıştı. Karnında hissettiği acı katlanılmaz derecedeydi. En sonunda tanıdığı bir sesi işitti. "Kan grubu A Pozitif, benimkiyle aynı." Sesi titrer gibiydi. Gözlerini açmaya çalıştıysa da sonuçsuz kaldı. Göz kapaklarının altından yansıyan beyaz ışıkları seçebiliyordu. En sonunda bilinci tekrardan kapandı ve artık hiçbir şey göremez veya duyamaz oldu.

Koşuyor, göğsü ufacık bir hava için can çekişiyor ve acı içinde kıvranıyordu. Yinede koşmaya devam etti. Kalbinde hissettiği korku, daha hızlı koşması için ona ilham oluyordu. Önüne geyik şeklinde bir silüet çıktığında adımlarını durdurdu. Karanlık yolu aydınlatan ay ışığı altında, gerçekliği sorgulamaya başladı. Kimden kaçtığını bilmiyordu, tek hissedebildiği şey korkuydu. Şimdi ise hissettiği bambaşka bir duyguydu. Elini yavaşça kaldırdı ve geyiğe doğru yürüdü. Soğuk çıplak ayaklarının altına baskı yapıyordu, gözlerinin ise yandığını hissedebiliyordu. Yavaş adımlarla geyiğe doğru yürürken, gözlerinin önündeki geyik birden alev aldı. Acı içinde inleyip havaya sıçrayan geyiğin, geriye külleri kaldı. Külleri ay ışığı altındaki yolunu bulurken, gözlerini yumdu. Açtığında, karşısında kendisini buldu. Her yeri kan içindeydi ve kendisine bakmak tuhaf hissettiriyordu. Ağzından "Yardım et." lafı çıktıktan hemen sonrasında alevlenmeye başladı. Alevler hızla yükselirken acıyla gözleri önünde inledi.

"Will."

Kendi küllerinin gözü önünde dağılmasını beklerken, umduğu şeyi bulamadı.

"Hey, Will."

Bir insan silüeti yerini aldı ve karanlık ay ışığına rağmen gülümseyen yüz hatları belliydi. Karşısındaki Hannibal'dan başkası değildi.

"Will uyan."

Will gözlerini aniden araladığında Alana'nın gözleriyle karşılaştı. Ardından yan tarafındaki sandalyede kendisine fazla yakın oturan Hannibal ile. Normalde olsa tepki veremeyecek kadar yorgun gözleri, birkaç saniye önce gördüğü rüyanın etkisiyle yanında Hannibal'ı görünce irkildi. Sonra gözleri geri Alana'ya döndü. Kendini yattığı yerden dikleştirmeye çalışırken kısık sesle inledi. Alana elini Will'in omzuna koyup destek vermek istermişçesine sıktı. "Kendini yormamalısın." diye fısıldadı. Hannibal'ı uyandırmak istemiyor gibiydi. Will uyuduğunu bile düşünmüyordu ama nedensizce o da sessiz konuşuyordu.

"Ne zamandır burada?" dedi, Hannibal'dan bahsetmeye çalışarak. Alana, Will'in yatağının başından bir iki adım uzaklaştı ve "Sen buraya getirildiğinden beri hiç ayrılmadı." dedi.

Will yüzünü buruşturarak "Ne zamandır buradayım ki?" diye sordu. Alana "Dün sabahtan beri." diye cevap verdi. Will kaşlarını kaldırdı ve gözleri Hannibal'ı buldu. Kendisini almak için geldiği gün giydiği kıyafetlerin aynısıydı. Saçları biraz dağılmıştı ve başı hafif sağa düşmüştü. Üstünde incecik bir battaniye vardı ve üşüyor gibi bir hâli vardı. Will gözlerini kaçırdı ve hastane odasını incelemeye başladı. Yatağının ön tarafında iki tane çiçek buketi bulunuyordu. Büyük ihtimal biri Alana'dan, diğeri ise Jack'dendi. Neler olduğunu sormak isteyen tarafı içini yiyip bitirsede sessiz kalmayı seçti. Karnındaki sarılı yarası öncekine nazaran hiç denecek kadar az acıyordu. Gözlerini yumdu ve yüzünü buruşturdu.

beautiful crime | hannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin