İhanet ile ilgili en üzücü şey, asla düşmanlarından gelmiyor oluşudur. Yüzündeki tek bir kas bile kıpırdamadan evin önünde dikilirken, koştuğu için ayakları acıyor, yüzüne çarpan soğuk ile bedeni titriyordu. Kalbinde hissettiği duyguyu biliyordu fakat göz ardı etti ve tereddüt etmeden içeri girdi. Karanlık evde kendi ayakkabısının çıkardığı ses dışında herhangi bir ses yoktu. Dikkatli adımlarla evin içinde yürümeye başladığında aklına düşen görüntüler onu zayıf kılıyordu. Mantığını duyabilmek için kalbini susturmaya çalıştı. Saniyeler içinde arkadan küçük bir ses çıktığında, arkasına çevik bir hareketle döndü ve kendisine yöneltilen silahı çekip alırken adama bir yumruk geçirdi ve karşı atak yumruktan kurtulup tekrar bir yumruk daha geçirdiğinde adamı bayılttı. Yere düşen adamın ardından iri yarı kalıplı iki adam daha arkasında belirdiğinde, onlara atak yapacağı sırada kafasına ağır bir darbe aldı ve bilincini kaybetti. Karanlığa hapsolurken hissettiği tek bir şey vardı, pişmanlık.
Gözlerini acıyla araladığında karanlığa rağmen üç insan silüetini seçebiliyordu. Bakışları ellerine düştüğünde sandalyeye sıkıca bağlı olduğunu gördü ve yumruk attığı yerler kan olmuştu. Kafasının arkası oldukça sızlıyordu, ağzına gelen metalik kan tadıyla ise yüzünü buruşturdu.
"Nihayet, sizinle kişisel olarak tanışabildiğime sevindim Doktor Lecter."
Hannibal gözlerini kısıp kafasını kaldırdığında sesin kapının girişinden geldiğini anlamıştı. Yavaş adımlarıyla küf kokusunun ağır olduğu odanın ortasına yürürken etrafı inceliyormuş gibi yaptı, ardından bakışları Hannibal'ı bulmuştu. "Eserlerinize hayran olduğumu söylemiş miydim?"
Hannibal bir şey demeden gözlerini devirdi. Ağzına dolan kan ile hafifçe yere tükürdü ve geri başını yukarı kaldırdı fakat gözleri boşluğa takılıydı. Sonunda "Eğer burada olmak istemeseydim, olmazdım. Beni yakalamadın, ben sana geldim." diye fısıldadı tehditkâr bir ses tonuyla.
Ağır adımlarla yürüyorken duraksadı ve arkasını dönüp bir sandalye çekti ve Hannibal'ın karşısına ters gelecek şekilde koyup, oturdu. "Bana gönderdiğiniz hediyelere minnettar kaldım."
Hannibal gözlerini karşısına dikti ve gülümsedi. Aralarında sessizlik oluştuğunda Hannibal'ın gülümsemesi yüzünden soldu fakat tamamen silinmedi. "Bunu siz istediniz doktor, Will Graham'ın evine bizi takip etmesi için adam yollamıştınız."
Karşısındaki adam nefret ve kin ile gözleri parlarken birden gülümsedi ve "Evet!" diye bağırdı neşeyle. "Will Graham."
Hannibal'ın gülümsemesi yüzünden tamamen silinirken gözleri kısıldı ve ilk defa adamın yüzüne bakarken karşısındakinin nefretini gördü.
"Söyler misiniz Doktor Lecter?" diye sorduğunda sesi alayla çıkıyordu fakat aynı zamanda kelimeleri öfkeyle şekilleniyordu. "Will Graham nerede?"
Hannibal mimiksiz ifadesiyle dudaklarını bile kıpırdatmadan sadece adamın gözlerinin içine baktı. Karşısındakinin gözlerini öfkenin yerine alay alırken gülümsemesi yüzünde yerini aldı. "Cidden o kadar salak olduğumu düşünmediniz değil mi?"
Hannibal duygudan yoksun sesiyle "Emin değilim, değişiyor." diye mırıldandığında adam sandalyesinden kalktı ve dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Sandalyesini Hannibal'ın yanına doğru çektiğinde Hannibal'ın ifadesiz suratı gitmiş, yerini şaşkınlık almıştı. Adam dudaklarının arasından bir ıslık sesi çıkarttığında dışarıdan takırtılar duyuldu. Kapı açıldığı an, buz gibi soğuk hava içeri doldu. Karanlık odaya aniden giren hafif ışıkla Hannibal'ın gözleri yavaşça kısıldı. Ardından kaşlarını çattı ve derin nefesler aldığını farketti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beautiful crime | hannigram
Fanfiction' folie à deux ' yakın ilişkideki iki kişi tarafından paylaşılan zihinsel hastalık. İlk sezonda Will Hannibal'ın kimliğini öğrendiğinde ki tepkileri farklı olsaydı, olaylar nasıl gelişirdi? İlk sezonun sonu ile ikinci sezonun başı arasında gerçekleş...