(1 hafta sonra)
Günlerdir evden çıkmıyordum. Hayat durmuş gibiydi. Yüzük kutusu elimde, öylece yatıyordum. Minseok olmadan nefes almakta zorlanıyordum.
Aklıma abimin yazdıkları gelince, günler sonra yerimden kalktım. Zorlukla arka odaya gidip defteri aldım ve yatağıma döndüm. Minseok'la ilgili ne yazıyor olabilirdi?
İlk sayfayı açtığımda bir fotoğrafla karşılaştım. Bir kenara koyup diğer sayfaya geçtim.
'Bu defteri okuyorsan Minseok'la ayrıldınız demektir. Aslında bu defteri hiç okumamanı dileyerek yazıyorum. Bunu söylemem seni şaşırtıyor olabilir. Fakat Minseok'u tanıyan herkes böyle düşünecektir.
Onun hakkında pek çok şey öğrendim. Sayfaları çevirdiğinde iki ayrı aile göreceksin. O fotoğraflara dikkatle bakmanı istiyorum.'
Sayfaları çevirip fotoğraflara baktım. Çok küçük bir çocuk vardı. Belki bir veya iki yaşındaydı. İki ayrı çiftle fotoğrafı vardı. İki ayrı aile fotoğrafında da o çocuk vardı. Minseok..
Fotoğrafları tek tek inceledikten sonra tekrar sayfayı çevirdim.
'Sen her zaman hassas bir çocuk oldun. Bu yüzden ilişkiniz başta beni korkutuyordu. Çünkü onun çok da hoş olmayan şeyler yaptığını öğrendim. Fakat yine öğrendim ki, o senin gibi mutlu büyüyen bir çocuk değil.
O fotoğraflar Minseok'un ailelerine ait. Onu istemeyen ailelerine..
İlk fotoğraftaki öz ailesi. Minseok'tan kurtulmak için bir aileye onu ve ona bakmaları için yüklü miktarda para vermişler. Bu bilgileri almak için o kadar uğraştım ki..'
Yandaki sayfada bir fotoğrafı vardı. Minseok bebekti.
Bir sayfa daha çevirdiğimde diğer aileyle fotoğrafı vardı.
'Minseok, ailesinin onu bıraktığını biliyormuş. Ona bakan ailesi de en az onu bırakanlar kadar katıymış. Ona pek de iyi davranmamışlar.
Sevgisiz büyüyen bir çocuk hayal et. Birine sevgi vermesi zordur. Zorbalık gördüyse, hayatın kendisini kabul etmesi için zorbalık yapar. Minseok da böyle biri..'
Yazı burada bitiyordu. Arada birkaç tane daha Minseok'un çocukluk fotoğrafları vardı. Birkaç sayfa sonra tekrar devam ediyordu.
'Şimdi sen merak ediyorsun değil mi? Sen hayatımdaki en kıymetli şey olduğun halde seni bir serseriye bırakıp gidiyorum. Benim açımdan tam olarak böyle değil.
Minseok aslında senin gibi. Sevgiye muhtaç biri ve biliyorum ki iyi kalpli kardeşim onu iyileştirebilir. Aile olmanın özlemini yaşayan biri benim kardeşime bir aile verebilir.'
Sıradaki sayfada öz ailesi dediği çiftin fotoğrafı vardı.
'Öğrendim ki öz ailesi hayatını kaybetmiş. Minseok bunu biliyor mu bilmiyorum. Fakat öğrendiğinde incineceğine eminim.
Sizi uzaktan izledim. Evde gördüğüm Sehun melek gibi biri olduğu halde, onun yanındayken asi, soğuk ve ifadesiz birine dönüşüyor. Bu sadece kendine değil ona da büyük bir kötülük Sehun. Senin gülümsemen tüm dünyayı değiştirebilir. Bunu Minseok'tan asla saklama. Çünkü onun sıcak bir kalbe ihtiyacı var.
Benden sonra acı çektiğini biliyorum. Senden tek isteğim sahip olduğun aşka her zaman sahip çık.
Neden ayrıldınız bilmiyorum. Fakat sevginizin bitmeyeceğini biliyorum. Onu kendi kendine konuşurken duymuştum. Sana olan sevgisini anlatıyordu. Belki de hiç hayatında olmayan ailesine anlatıyordu bilmiyorum..
Eğer seni üzecek, canını acıtacak büyük bir hata yapmadıysa ona sarıl. Sıcak kalbin tüm buzları eritecektir. Birinin yaralarına dokunmak sadece o kişiyi değil, seni de iyileştirir. Birlikte tüm yaralarınızı sarın.
Unutma, abin seni daima çok sevecek. Mutlu ol ♡'
Defteri bırakıp evden çıktım. Mesafe umurumda değildi. Avucumda sıkıca tuttuğum yüzük kutusuyla deli gibi koşuyordum.
Barın kapısına geldiğimde şaşkınlıkla içeri baktım. Kapıda yalnızca bir adam vardı. Beni tanıyamamış olacak ki tuhaf bakışlarını gönderiyordu.
"Minseok burada mı?"
"Aslında.."
"Burada mı?"
"Evet. İçerdeler."
Ağlayarak içeri girdim. Ayakta duracak gücüm olmadığı halde nasıl koştuğumu bilmiyordum. Tek isteğim bir an önce ona sarılmaktı.
Bar bomboştu. Ne ortak mekanda ne de odalarda kimse yoktu. Tuhaf bir sessizlik vardı.
Minseok'un odasının kapısında durup nefes aldım. Kalbim deli gibi atıyordu. Tam kapıyı açacakken sesini duydum.
"Bilmiyorum Lay.."
"Minseok.. Lütfen.."
Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara beni vuran silah gibiydi. Lay denen aşırı sıska herif Minseok' a sarılıyordu. Beni buraya getiren aşk aslında yok muydu? Belki de benden ayrılınca elinde kalan tek kişiyle şansını denemek istiyordu.
Yüzük kutusu elimden düşerken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Acım dayanamayacağım boyuta ulaşmıştı. Minseok gözlerime şaşkınlıkla bakıyordu. Hayatımın en berbat anıydı. Çünkü o gözlerde bana aşık adamı göremiyordum.