Minseok öfkeyle Chanyeol'e doğru yürüdü ve sert bir yumruk attı. Panikle koluna yapıştım.
"Dur lütfen! Minseok yapma!"
Dönüp sinirle gözlerime baktı ve tekrar ona döndü. Sertçe duvara itip yere düşmesini sağladı ve saçlarını avuçladı.
"Seni öldürmemi mi istiyorsun?"
"Öldür. Yap bunu. Umurumda mı sanıyorsun?"
"Delireceğim!"
Minseok'a son bir cesaretle yaklaşıp gözlerine baktım.
"Bana bırak. Yalvarırım."
"Onu mu koruyorsun Sehun? Delirip onu öldürmemi mi istiyorsun?"
"Beni seviyorsan izin ver."
Öfke saçan bakışlarını bir kez daha gözlerime dikip odaya gitti. Sakin kalamayacağına emindim. Bu yüzden bir an önce onu göndermeliydim. Bana güvenip onu bırakması bile mucize gibiydi.
"Üzgünüm Chanyeol."
"Sevdiğin adam bu işte."
Yerden kalkmasına yardım edip gözlerine baktım.
"Onu sevdiğim için değil, canın yandığı için üzgünüm."
"Çünkü o böyle biri.."
"Hiçbir şey hislerimi değiştirmeyecek. Arkadaşlığımız bitsin istemezdim ama bir daha seninle görüşemem."
"Sehun.."
"Ne bekliyorsun?"
"Her şeyi unutup arkadaş olamaz mıyız yani?"
"Kötü bir şaka. Beni öpmek istedin."
"Ama yapmadım. Sadece gözlerine baktım. Beni anlamanı bekledim."
"Hayatımda olman demek, Minseok'u kaybetmem demek. Ben onsuz yaşayamam."
"Bu kadar çok mu seviyorsun gerçekten?"
"Çok seviyorum."
Dolu gözleriyle gözlerime son kez bakıp kapıdan çıktı. Chanyeol olmasıyla alakası yoktu. Herhangi biri de olsa kalbini kırmış olmak kötü hissetmeme sebep olacaktı. Fakat bu hüznü bir an önce atlatıp Minseok'a gitmeliydim. Benden şüphelenmesinden deli gibi korkuyordum.
İlk önce yatak odama gittim. Orada değildi. Yavaş adımlarla diğer odaya ilerledim. Koltuğa oturmuş öfkeyle kapıya bakıyordu.
"Minseok b-ben.."
"Sana söylemiştim değil mi?'
"Haklısın ama.."
"Haklıyım değil mi?"
"Özür dilerim.."
"Onun sana nasıl baktığını gördüm. Ama inatla beni dinlemedin."
"Biliyorum.."
"Bir daha etrafında görürsem öldürebilirim."
"Yapmazsın."
"Belki, ama buna ben bile emin değilim."
"O fazlasıyla korktu. Bir daha görüşmeyeceğiz."
"Bu kadar korkak ve karaktersiz biri yani?"
"Korkak olmak karaktersiz olmak değildir."
Şaşkınlıkla bana baktı.
"Şuan onu savunuyorsun."
"Bana zorla bir şey yapmaya çalışmadı. Sadece bir itirafta bulundu. Onu kibarca kovabilirdim."