Aldığım içecekleri sehpanın üzerine yerleştirdim. Gece uzun olacaktı. En azından benim için.. Bu yüzden meyve suyu, meyveli soda ve bira çeşitleriyle doldurdum.
Sehpanın boş kısmına, gelirken aldığım atıştırmalıkları yerleştirdim. Minseok ondan önce gelecekti. Ev sahibi olarak karşılamak istiyordu. Nedense bana pek de öyle gelmiyordu. O daha çok benim sahibim olduğunu göstermeye çalışıyor gibiydi.
Kapı çaldığında elimdeki cips paketlerini koltuğa bırakıp koştum. Minseok tüm çekiciliğiyle bana bakıyordu.
"Sevgilim?"
"Hoşgeldin."
"Gelmedi değil mi?"
"Henüz değil."
"Neyse ki.."
Elindeki poşeti uzatıp gülümsedi.
"Yine mi adamların aldı?"
"Bu kez ben aldım. Şaşırtıcı, değil mi?"
"Gecelerin soğuk adamı sevgilisinin misafiri için alışveriş yaptı demek."
"Bana o kadar aşıksın ki.."
"Sen de bana ölüyorsun.."
"Tahmin edemezsin."
"Edebilirim."
Tam dudaklarımızı birleştirecekken kapı çaldı. Bu olay ikimizi de güldürmüştü. Böyle şeyler gerçek hayatta da oluyor muydu?
"Ben geldim!"
"Hoşgeldin Chanyeol."
Minseok donuk bir ifadeyle elini uzattığında Chanyeol ondan beklemediğim bir şey yaptı. Minseok'a kısa bir sarılma verdi. Hemen geri çekilmesinden hala korktuğu anlaşılıyordu. Minseok ona ne yapabilirdi ki? Tanrım..
"Davetiniz için teşekkürler. Bunu gerçekten istiyordum."
Saatler süren sohbetimizin başlangıcı gerçekten güzeldi. Tabi zaman zaman Minseok daha soğuk birine dönüşüyordu. Eli sürekli elimde veya bacağımdaydı. Sık sık bana dokunuyor veya kolunu belime sarıyordu. Chanyeol'e ona ait olduğumu göstermek için uğraşıyordu.
Buna gerek olmadığını bildiği halde bu durumu abartması aslında sinir bozucuydu. Bana bir malmışım gibi davranıyordu. Onun malı olduğumu gösteriyor gibiydi. Bu tavırları, geç bulduğum arkadaşımı kaybetmeme sebep olabilirdi.
Chanyeol gittikten sonra Minseok beni öylece bırakıp odama gitti. Ben de etrafı topladıktan odamın yolunu tuttum. Sessizce yatağa girmiş beni bekliyordu.
"Bu herif kesin olarak sana..."
"Bana?"
"Dile getirmek istemiyorum."
"Şaka yapıyor olmalısın."
"Hayır Sehun. Bütün akşam gözlerinin içine baktı. Bunu fark etmemiş olamazsın."
"Bu ne demek şimdi? Evet, fark ettim. Hatta gizli gizli görüşüyoruz. Tanrım!"
"Onu demek istemedim."
"Belli oluyor."
"Ben ciddiyim Sehun. Chanyeol beni çok rahatsız ediyor."
"Onunla görüşmemi istemiyorsun?"
"Üstüne gelmeyeceğim. Sadece dikkatli ol."
"Tamam.."
Yatağa girip gözlerine baktım. Ben de yaraları konusunda onun üstüne gitmek istemiyordum. Fakat ondan isteyeceğim bir şey vardı.
"Minseok.."
"Hm?"
"Bardan kumarı kaldıramaz mıyız?"
"Bir süredir yok zaten."
"Ben istediğim için?"
"Evet, sen istediğin için."
"Tamamen?"
"Nasıl yani?"
"Yani diyorum ki, artık kumar olmasın."
"Düşüneceğim."
"Ciddi misin?"
"Ciddiyim tabi ki."
"Seni çok seviyorum. Biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum Oh Sexy Hun."
"Dedi dünyanın en cool adamı.."
"Ve dedi dünyanın en sevimli kötü adamı."
"Ne? Sevimli mi?"
Nedense içimi bir panik kaplamıştı. Korkuyla, vereceği yanıtı bekliyordum.
"Uyurken sevimli görünüyorsun. Küçük bir çocuk gibi masum ve sevimli.."
"Çocukları sevimli bulduğunu bilmiyordum."
"Bağırmadıkları sürece."
"İşte bu benim Minseok'um."
"Peki benim Sehun'um? Onun da burada olduğunu hissetmem gerek."
Gözlerimin en derinine, kalbime dokunan bakışlarını gönderiyordu. Yavaşça yaklaşıp dudaklarımızı birleştirdi.
Onun Sehun'u.. Minseok'un Sehun'u.. Bunun benim için ifade ettiklerini anlatmam yıllar sürebilirdi. Gözlerimde görmüş olmasını dilemekten başka çarem yoktu. Ona muhtaç, sevgisine her zaman aç ve verdiği huzura doyumsuz bir Sehun'du onun Sehun'u. Bunu hissettiği sürece kalplerimiz ayrılmayacaktı.