(1 yıl sonra)
Kanada tatilimizden yeni dönmüştük. Valizler hala salonun orta yerinde duruyordu. O kadar yorgundum ki eşyaları yerleştirecek gücü kendimde bulamıyordum.
Tembellik yapmak istediğimiz için odaya bile gitmedik. Salondaki koltukta sarılıp uyuduk.
Sabah uyandığımda ilk baktığım şey telefonumdaki mesaj oldu. Chanyeol'den geliyordu.
"Minseok uyan!"
"Biraz daha..."
"Chanyeol geliyormuş."
"Ne? Çin'de değil miydi o?"
"Bak fotoğraf göndermiş. Yanında birini de getiriyormuş."
"Sevgilisi mi?"
"Bilmiyorum ama sanırım öyle."
Chanyeol ve arkadaşı akşam geleceği için hazırlık yapacak vaktim vardı. Önce kahvaltı hazırlamak için mutfağa koştum. Minseok kahvaltı etmeyi gerçekten seviyordu.
"Kocacığım~ Kahvaltı hazır!!"
Nedense(!) böyle söylememden çok hoşlanıyordu.
"Bu ellerle mi hazırladın kahvaltıyı?"
Yanıma gelip ellerimi tuttu ve parmaklarıma minik öpücükler kondurdu. Bunu her gün yapmaktan sıkılmıyor muydu gerçekten? Benim kadar mutlu oluyor muydu?
"Yaaa~ Yumurta soğuyacak amaa~"
Sandalyemi çekip oturmamı bekledi. Sonra tam karşıma oturup gülümsedi.
"Sehun'um akşam yemeğine ne yapacak?"
"Bilmem, henüz karar vermedim."
"Chanyeol pizza seviyordu değil mi?'
"Evet."
"O zaman onlara pizza yapalım."
"Ama misafiri de gelecek. Basit olmaz mı?"
"Kraliyet ailesi gelmeyecek sevgilim. Beğenmezlerse dışardan söyleriz."
"Peki o zaman, ama yardım edeceksin."
"Söz."
Kahvaltıdan sonra ilk işimiz valizleri boşaltmak oldu. Yeni aldığımız eşyaları yerleştirip hediyeleri salona götürdük. Chanyeol için her gittiğimiz ülkeden bir hediye alıyorduk.
Onunla barışmamız hatırlayınca her zaman hüzünleniyordum. Dost olmak istediği için Minseok'a yalvarışı gözümün önünden gitmiyordu. Uzun bir süredir de Çin'de yaşıyordu. Neyse ki sorunları çoktan aşmıştık.
Akşama kadar ev işleri ve yiyeceklerle uğraştık. Nihayet saatler sonra kapı çaldı.
"Biz geldik Hunnie!"
"Hoşgeldiniz."
"Merhaba, ben Luhan."
"Ben de Sehun. Çok memnun oldum."
"Siz de eşi olmalısınız. Minseok, değil mi?"
"Evet, ben de Minseok."
"Chanyeol sizden o kadar çok bahsetti ki, tanıyor gibiyim."
Sıcak bir sarılma verip içeri girdiler. Chanyeol Luhan'ın arkasından bize dönüp yüzüğünü gösterdi. Aynısından Luhan'da da vardı.
"Evlendik."
Ağzını oynatarak söylediği şeye şaşkınlıkla bağırdım.
"NE?! TANRIM! ÇOK SEVİNDİM!"
İkisine de sıkıca sarıldım. Tabi Minseok tarafından çekilmek suretiyle ayrılmak zorunda kaldım.
Bütün bir akşamı sohbet ederek geçirdik. Luhan açıkça söylemiyordu ama Chanyeol hakkındaki "her şeyi" bildiğinin altını çiziyordu. Yani tüm olanlara rağmen onunlaydı. Bu demek oluyordu ki onun sevgisine gerçekten inanıyordu.
Chanyeol için gerçekten mutluydum. Onun gibi biri gerçek aşkı hak ediyordu. Bu mucizeyi yaşıyor olması, acılarının karşılığında aldığı bir hediye gibiydi. Tanrı onu mutlulukla ödüllendiriyordu.
"Burada ne kadar kalacaksınız?"
"Aslında sadece küçük bir Kore tatili için geldik."
Chanyeol'den sonra Luhan söze girdi.
"Kardeşim Tao evleniyor da.."
"Mutlu görünüyorsun."
"Çok mutluyum. Yixing çok eski arkadaşım. Kardeşimle evleniyor olması beni çok mutlu ediyor."
"Yixing mi? Kore'de hiç bulundu mu?"
"Evet. Birkaç yıldır burada yaşıyordu. Okumak için gelmişti ama yarım bıraktı. Amerika'ya gideceğini öğrenince hemen engel oldum. İyi ki durdurmuşum."
"Bu biraz ilginç bir tesadüf oldu. Değil mi Minseok?"
Luhan da merak edince kısa bir özet geçtik. Sonuç olarak herkes mutluydu ve eski konuları deşmeye gerek yoktu.
Onlar gittikten sonra dağınıklığı toplayıp odamıza gittik. Sıcak bir duşun ardından yine sevgilimin kollarındaydım.
Ona baktığımda gördüğüm şey gerçek Minseok'tu. Hatta ona her baktığımda, geçmişe dair daha iyi anladığım bir şey vardı. O bana bakarken her zaman gerçek Minseok oluyordu. Maskesini kapının dışında bırakıyordu. Göğsüme yatıp arındığını söylerken, sevdiğini fısıldarken ve bana dokunurken.. Bu aşkı yaşarken, Sehun'un Minseok'u her zaman gerçekti.
İkimiz de birini değiştirmenin veya değişmenin ne kadar anlamsız olduğunu biliyorduk. Fakat aşkın fedakarlık yapmak olduğunu ve her zaman kötülerin iyilerle değiştirilmesi gerektiğini de biliyorduk. Bu tam olarak değişmek değildi. İkimiz de iyileşiyor, ikimiz de arınıyorduk.
Abim haklıydı. Kalbimi ısıtan bir sevgi ve huzur dolu bir aileye sahiptim. Ondan saklandığım günler için pişmandım belki ama dikkatini çekmek için yaptıklarımdan asla pişman olmayacaktım. Aile olmamızı sağlayan şeyler her zaman çocuksu anılarımız olarak kalacaktı.
Biz artık Sehun ve Minseok değildik. Biz sadece bizdik. Ayrı ayrı yazılmayacak iki isim, sarılmadan uyumayan iki beden ve birbirine sonsuz bir aşkla bağlı iki kalptik. Bu peri masalımızın daha sadece başlangıcıydı.
Minseok ve Sehun.. Sonsuza kadar çok sevdiler.. Sonsuza kadar.. Bizim masalımızın tek sonu buydu.
Çok keyif alarak yazdığım bu fic umarım herkesin kalbine bir yerlerinden dokunmuştur. Severek okuyan herkese kocaman teşekkür ederim ♥