Saplantı Dürtüsü || Obsessive Compulsive [Çeviri]

3.7K 175 32
                                    

[Pastadan önce hastalık hakkında bilgi vereyim, obsesif kompulsif bozukluk, yani türkçeye "saplantı dürtüsü" olarak çevirdiğimiz bu rahatsızlık kişinin her şeyden endişe etmesine ve takıntı yapmasına sebep olur.]

Selam. İnsanların istenmediklerine dair hissettiği endişe bozuklukları, duyguları, fikirleri ve davranışları olarak tanımlanan "obsesif kompulsif" rahatsızlığım var. Başka bir deyişle, hayatım tamamiyle sistematik bir model.

Fakat dün, 'sistemimde' bir hata olduğunu keşfettim.

Bu sabah yaklaşık 6.45 sularında, göl kenarındaki evimde uyandım. Her gün yaptığım gibi, yatak odamdan çıkmadan önce kapı kulpunu üç defa tuttum. Bunu yapmak zorundaydım. Bunu yapmaya ihtiyacım vardı.

Merdivenlerden aşağı inerken, sondan ikinci basamağa basmamaya özen gösterdim. O basamağa asla değmezdim. Sadece, yapamazdım işte.

Bir tost, birkaç yağda yumurta ve koyu kahveden oluşan klasik kahvaltımı yaptım. Sabahları başka bir şey yememin imkanı yoktu. Yalnızca bu üçü.

iPad'imi açtım. Her zamanki gibi haber başlıklarını inceledim. Ama bugün, bir şeyler eksikti sanki.

Parmağımı tabletime dokunduramadım. Bir şey mi unutmuştum? Bu tuhaf his beni arabama gidene kadar bırakmadı. Sokak kapısından çıktıktan sonra kapımı kilitledim. Kilidi açtım ve tekrardan kilitledim. Her zamanki gibi.

İşyerine doğru araba sürerken, bende bir şeylerin eksik olduğunu düşünmeden duramıyordum. Neyi kaçırmıştım? Hiçbir şeyi unutmamam gerekiyordu, nasıl unutabilirdim!

Çalışırken, bu hissin peşimi bırakmasını umdum. Bırakmadı. 12 saat kadar benimle kaldı bu berbat his. Akşam 6:45 civarında evime dönmek için ofisten çıktım.

Çıktıktan 25 dakika falan sonra, West yolundaki Marbury kavşağında durdum, kırmızı ışık yanmıştı.

Işık kırmızıdan yeşile döndüğünde, o hissi yine hissetmiştim. Bunu düşünmeden duramıyordum. Arkamdaki adam hareket etmem için kornaya bastı. Ben ise, hızlanıp ilerlemek yerine penceremi açtım ve adama yanımda geçmesini işaret ettim. Ve o da yanımdan geçti.

Arabamda korkunç hislerle otururken, hala ışıklarda takılı kaldığımı fark ettim. Bir şeyler cidden yanlıştı. Fakat ne kaçırıyordum?

Hafızamı yerine getirmesini umarak, arabamdaki her şeye dokundum. Yol göstergesine, koltuklara, hava yastıkları ve hatta aracın tavanına bile. Hiçbiri işe yaramadı.

Arabayı ilerletmeye başladığımda, ellerim ufaktan titriyordu. Bu kötüydü, bunu sevmemiştim!

Eve vardım ve 1974 model Mustang aracımı garaja bıraktım. Arabamı haftaiçi her gün yıkardım, haftasonları ise yıkamazdım. Yalnızca arabanın önünü ve arkasını yıkardım. Yan kısımlarını, asla. Asla yıkamazdım. Ne kadar kirlendikleri umrumda değildi. Yan kısımlar yıkanmamalıydı. Yıkayamazdım işte!

Ama hala günlük rutinimde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordum. Ah! Tekrar mı? İlk önce haberlere bakarken başladı ve arabadayken devam etti. Bu lanet olası şey de neydi?

Arabamla işim bittiğinde, arka bahçeye yürüdüm.

Araç gereçlerimi koyduğum kulübeye girdiğimde, sonunda kayıplığını hissettiğim parçayı buldum! Çığlık attım.

"Bu doğru değil! Bu doğru değil! Bu doğru değil!"

Kulübeden çıkarken tökezledim ve göle doğru dikkatlice baktım. Göl bana her zaman sinirlendiğimde beni sakinleştirebilen bir şey olarak görünmüştü. Ama bu gece, yapmak istediğim tek şey uyumaktı. Bu günü sonlandırmaya ihtiyacım vardı!

Ertesi sabah 6.45'te kalktım. Kapı kulpuna üç kez dokundum. Sondan önceki basamağa basmadığımdan emin oldum. Tostumu, yumurtalarımı ve kahvemi hazırladım. iPad'imi açtım. Haber başlıklarına baktım.

Bir şeyler hala kayıptı.

Çok sinirlendim. Eksik olan ne olabilirdi? Midem ciddi derecede bulanmaya başladı.

Şiddetli öfkemi de alıp kapıdan hızla çıktım, kilidi çabucak çevirdim, sonra tekrar açtım ve tekrardan kilitledim. İşe gitmek için arabama atladım.

Üzgün olduğumda veya tuhaf hissettiğimde kendimi işe verirdim hep. 6.45'te işimi başarıyla tamamlamış ve ofisimden çıkmıştım.

Evime doğru hızlıca sürdüm.

Ne kaçırıyordum?

West yolundaki Marbury kavşağında kırmızı ışık yandı ve durdum.

Hadi ama. Düşün.

"Adamın biri ışıkların önünden, karşıya yürüyordu."

Neden hatırlayamıyordum?

Adam daha ne olduğunu fark edemeden, 85 kilometre hızla gelen Mustang arabam ona çarpmıştı.

Onu hatırlamıştım.

Korku bir rüzgar gibi yüzümün yanından geçerken, adamın karşıya geçmesini izledim.

Onunla aynı yöne saptım. Adama çarptığımı belirten yüksek ses aracımın altından yükseldi. Ah, Tanrım!

Arabamdan çıkıverdim, ne yapacağımı bilemeyerek. Yerde acıyla kıvranıyordu, gırtlağından çıkardığı feryatları eşliğinde.

Arabamın bagajını açtım, adamı içine taşıdım ve onu oraya kapattım.

Garajıma girdikten sonra arabamın üstündeki kanın temizlendiğinden emin oldum. Yanları yıkamama gerek yoktu.

Bedenini arka bahçeme gömmek için, araç gereç kulübeme yürüdüm. İçerisi karanlıktı.

Çöp poşetleri, tuğlalar, ve bir testere.

Adamın işini bitirdikten sonra, kalıntıları poşetlere yerleştirdim.

Onu poşetle birlikte gölün içine attım. Yapacak başka iş kalmamıştı.

Ertesi sabah, 6.45'te kalkıp, kapı koluma üç kere dokunup, mutfağa inmeden önce sondan bir önceki basamağa basmadığımdan emin oldum. Tost, yağda yumurta ve kahvemden oluşan kahvaltımı yaparken, iPad'imde haber başlıklarına göz attım.

İlk manşet şuydu: "Olay Sonrası Uzaklaşan Seri Katil Yeniden İş Başında".

Gülümsedim.

Normale döndüm.

CREEPYPASTA DERLEMELERİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin