"Bir hayalettin benim için...
Ben hayal ettim...
Sen çıkageldin..."
Arın, bütün günü şirketteki işlere zaman ayırarak geçirdi. Bu, biraz da işin bahanesiydi aslında çünkü ne yaparsa yapsın, sabah babasıyla yaşadığı o gerginliği bir türlü üzerinden atamıyordu. Masadaki saatin akşamı gösterdiğini gördüğünde zamanın farkına vardı. Eve gitme vakti gelmişti lakin o bunu olabildiğince ertelemekte kararlıydı.
Bütün gün oturmaktan tutulan sırtını rahatlatmak için ellerini başının üstünde birleştirip sandalyesinde gerinirken bir anda aklına sabah babasını gördüğünde hızla pantolonunun cebine attığı papatya geldi. İnşallah ezilmemiştir düşüncesiyle kendi kendine hayıflanarak elini cebine attığında yumuşacık çiçek parmak uçlarına temas etti. Neyse ki ezilmemişti, bunun verdiği mutlulukla yüzü yumuşarken Arın bu duruma içten içe şaşırdı. Daha önce böyle ufak şeylere bu kadar kıymet verdiğini hatırlamıyordu. Basit bir çiçeğe gösterdiği bu özenin sebebi neydi? Yıllardır gitmediği kasabasından bir hatıra olması mı yoksa papatyanın sahibinin onda bıraktığı etki mi? Etki! Arın, belki de kasabadan ayrıldığından beri ilk kez ciddi anlamda bu durumu sorguluyordu. Dilem, onda sahiden de kalıcı bir etki bırakmış mıydı? Beyni ilk anda bunu şiddetle reddederken kalbinden gelen cılız sesler sanki ona gerçekleri haykırmak ister gibiydi. Sandalyesine biraz daha yaslanıp çiçeği gözlerinin önünde döndürdü. "Neden olmasın?" diye fısıldaması tamamen istemsizce dudaklarından çıkmıştı. İyi de nasıl? Bir çiçekten ve isminden başka genç kıza dair en ufak bir bilgisi dahi yoktu. Belki bir sevdiği vardı. Zira bu tür küçük yerlerde böyle güzel kızları kimse boş bırakmazdı.
Düne dair gözlerinin önünde aniden beliren bir resim, Arın'ın bu düşüncesini destekler nitelikteydi. O çocuk! Meydanda gördüğü o çocuğun bakışları, seven bir adamın bakışlarının ta kendisiydi. Kızla olan yakınlığı da yabancı birinin bile kolaylıkla dikkatini çekebiliyordu. Belki de kazanın başında kızın dilediği dileğin kahramanı o çocuktu. Arın bu zehirli düşüncelerle kendini doldurmak yerine kafasını silkeleyip düşüncelerden sıyrılmaya çalıştı. Öyle olsa, genç kız Arın'la dans etmeyi kabul etmezdi. Ya o da Arın gibi mecbur kaldıysa? Sadece bir mecburiyeti yerine getirdiyse? Arın çiçeği masaya fırlatıp başını iki elinin arasına aldı ve var gücüyle sıktı.
"Neler düşünüyorum ben böyle?" diyerek, içindeki sese isyan ettiğinde, Sezer kapının önünde belirdi. Arın, kapıda Sezer'i görür görmez hızla toparlandı ve durumunu açık etmemek için her zamanki hâline büründü.
"Neredesin sen sabahtan beri? Kaç defa sordurdum, şirkette yoktun?" diye hızlı bir giriş yaptı.
Sezer üstünü başını işaret edip sıkıntıyla ofladı. "Depolarda bir sorun çıktı, onlarla uğraşıyordum."
Arın'ın Sezer'e inanması için ona kısaca göz gezdirmesi yeterliydi. Bıkkın bir tavırla geriye doğru yaslanırken içini çekti. "Ah, bana yeni bir sorun deme sakın!"
"Sorun olmak üzereydi fakat hallettik."
"Sevindim." Arın'ın yüz ifadesinin söylediğiyle zıt olduğunu gören Sezer koltuğa otururken onu süzdü.
"Ne o? Anlaşılan kötü bir gün geçirmişsin?"
"Sorma!"
"Sordum."
Arın öne doğru eğilip dirseklerini masaya dayadı ve derin bir nefes aldı. "Sence benim bu hayattaki tek sorunum ne olabilir?"
Sezer hemen kafasını sallayıp duruma hâkimiyetini dile getirdi. "Tabii ki Vedat Boranlı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORANLI (Tamamlandı)
Romance"Öptüm" Ben... Aşkı... Gözlerinden öptüm... BORANLI; "Kır bahçesinde esen ıssız bir Boran fırtınası" &&&&&& İLK YAYIN TARİHİ: 13 Ocak 2018 "MADE İN MOON😎"